Ancak Fazıl Say, organizasyon komitesine ilginç bir öneride bulundu:
"Ben Mozart çalmak yerine onun Batı ile Doğu kültürleri arasında kurduğu köprüye bir yenisini eklemek istiyorum, onun 2 alaturka eserinden de esinlenerek bestelediğim bale müziğinin sergilenmesini istiyorum".
Organizasyon komitesi, sanatçımızın bu önerisini sevinerek kabul etti.
* * *
Fazıl Say’ın bestelediği bale müziği, gerçekten de Doğu ile Batı arasında tam bir köprü.
Örneğin, balerinler dans ederken Fazıl Say ilebir kudüm ve bir ney sanatçısı da sahnede yer alacak.
Yapıtın koreografisi de bu havaya uygun çizgilerden oluşuyor.
Bale müziği 1-2-3 Şubat tarihlerinde üst üste üç gün Viyanalı sanatseverlere sergilenecek.
2006 boyunca süreceketkinliklerde üç gün Viyana’da Fazıl Say rüzgárı esecek ve bu Mozart severlere çarpıcı bir armağan olacak.
Fazıl Say gibi Türkiye’de yetişen ve gururumuz olan sanatçılarımız var.
Ancak bu insanlara gereken desteği ve değeri veriyor muyuz?
Hele Ağca gibi "Türk ve katil" sözcüklerinin dünya medyasında yan yana gelmesine neden olanları düşünürsek...
Benim yanıtım ne yazık ki olumlu değil.
Örneğin, bu gurur verici olaydan Kültür Bakanı’nın da, Kültür Bakanlığı yetkililerinin de haberi olduğunu sanmıyorum.
* * *
Şimdi bir örnek daha vermek amacıyla genç bir sanatçıdan söz etmek istiyorum.
Adı: Tulu İçözü.
Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı mezunu.
Çok yetenekli bir soprano. Heyecan verici bir sesi var.
İki yıl önce dünyanın en ünlü müzik merkezlerinden "Liszt Ferenc Müzik Akademisi"ne başvurdu.
Bu akademiye girebilmek çok zor. Ama Tulu İçözü bunu başardı. İki yıldır bu akademide eğitim görüyor.
Ailesi büyük özverilerle eğitim için gerekli parasal desteği sağlıyor.
Ancak bu yıl ailenin parasal gücü tükeniyor.
Tulu şu anda bu akademide eğitime kabul edilen tek Türk. Bazı duyarlı insanların çabasıyla bu yıl gerekli olan paranın bir bölümü sağlandı.
Sonrasının ne olacağı belli değil.
Oysa cumhuriyetin zor dönemlerinde böylesine başarılı öğrenciler, bütün olanaksızlıklara rağmen çıkarılan özel yasalarla Avrupa’ya eğitime gönderilirdi.
Örneğin, dünyaca ünlü piyanistimiz İdil Biret, yine dünyaca ünlü keman sanatçılarımız Suna Kan ve Ayla Erduran...
Onlar bizim gurur kaynağımız olan sanatçılar.
Ama bugünkü yöneticilerin ilgisizliği ve duyarsızlığı, aynı yasaların işlemesine ve Tulu’ların yeni gururlarımız haline gelmesine ne yazık ki olanak vermiyor.