Paylaş
Şöyle arkanıza yaslanın ve iyi düşünün..
Bugün hangisi daha kıymetlidir?
Kadın mı, erkek mi...
Hangisi tektaştır, nadir bulunan bir türdür...
Ben klasik bir erkeğim.
Bana sorarsanız bir saniye bile düşünmeden “Kadın” cevabı veririm.
Benim için tektaş hâlâ kadındır, hâlâ sabahları bir kadın jürisinin önünden geçmek için hazırlarım kendimi...
Ama bu herkes için böyle değil...
* * *
Dün harika bir sohbet yaptım.
Uzun yıllardır izlediğim ve kitaplarını sosyolojinin temel eserleri olarak okuduğum bir insanla öğle yemeğinde buluştum.
“Sunday Times”ın ünlü moda yazarı Colin McDowell’la, Shangri-la otelinin restoranında buluştuk.
McDowell bir fashion yazarı.
Yani moda üzerine yazıyor.
Bu titrine bakıp “Beni ilgilendirmez” deyip geçebilirsiniz.
Öyle değil...
Colin McDowell benim için Roland Barthes’tan sonra okuduğum en iyi moda felsefecisi ve sosyoloğu. Zaten kitaplarının isimlerine bir göz atarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.
- Dressed to kill: Sex, power and clothes” (Öldürmek için eğitilmiş: Seks, iktidar ve elbiseler)
- The Man of Fashion: Peacock males and Perfect Gentleman (Moda insanı: Tavus kuşu erkekleri ve mükemmel centilmenler)
- The Literary companion to fashion (Modaya edebi katkı)
Dedim ya... O herhangi bir moda yazarı değil. Onun çok ötesinde bir insan.
Onunla sohbet etmek, siyasetin giderek vasatlaşan ve banalleşen ikliminde bana çok iyi gelecekti.
Aynı zamanda İngiliz fashion okullarının büyük hocası.
Öğrencileri arasında Galliano da var.
* * *
Sohbetimin ana konusu, yemeğe girerken lobide gördüğüm manzara ile başlıyor.
Colin Türk gazetecileri ile sohbet ediyor. Bakıyorum hemen hepsi kadın gazeteci. Türkiye’de ve dünyada son yıllarda moda yazarlığı neredeyse kadınların tekeline geçti.
İngiltere’deki durumu sordum. İngiltere’de de öyleymiş.
Ancak asıl sohbet bu noktada başlıyor.
Colin, “Moda gazeteciliğinde bugün kadınların ama modada gelecek kesinlikle erkekler dünyasının” diyor. Makul izahı da var.
Ceket-pantolon-kravat üçgeni yıkılınca erkek kıymetlendi
HEM kadın giyiminde hem kadın cilt bakımında ekonomi doyma noktasına geldi. Buna karşılık erkek dünyasının ekonomisi giderek büyüyor. Bu alanda en büyük devrim, erkek giyiminde ceket, pantolon, kravat diktatörlüğünün kırılmasıydı. Yirminci yüzyılın sonunda başlayan bu eğilim, 21’nci yüzyılda iyice belirginleşti. Tasarımcılar şu an hayal güçlerini erkek dünyasında çok daha serbestçe kullanabiliyorlar.
Vivienne Westwood gibi bir kadın bedeni büyücüsünün bile dayanamayıp erkek giyimine girmesi galiba bu kırılmanın en çarpıcı göstergesi.
Colin McDowell’ın en önemli kitabı, (hem kendine hem bana göre) “The Anatomy of Fashion” (Modanın anatomisi)
Kitap bedenle moda arasındaki ilişkileri anlatıyor.
McDowell, “Moda ve beden hakkında bildiğim her şeyi bu kitaba koydum” diyor.
Modada ve cilt bakımında erkek daha kıymetli bir varlık olmaya başladı.
Efsane bir moda yazarı ile yemeğe nasıl gidilir
MODA üzerine yazan efsane bir insanla buluşmaya giderken, üzerinize ne giymelisiniz. Cevabı çok basitmiş. Herhangi bir şey. Renkleri iyi seçilmiş blazer ceketle gittim.
Karşımdaki adam ise, klasik bir takım elbise giymiş, ondan klasik bir kravat takmıştı.
Ama üzerindeki elbiseden çok çok daha iyi taşıdığı bir şey vardı.
Aurası.. İşte onu harika taşıyor.
Masada modanın çok önemli 2 ismi daha var
MASADA çok önemli iki kişi daha var. Biri, moda alanında dünyanın en yaratıcı kadınlarından biri olarak tanınan “10” dergisinin editörü Sophia Neophitou, öteki ise son yıllarda İngiltere’de ünü iyice büyüyen Sicilya kökenli tasarımcı Antonio Berardi. Kariyerine Galliano’nun asistanı olarak başlamış. Şu anda Hollywood’un ünlülerinin en gözde tasarımcılarından biri o. Giydirdiği ünlüler arasında Beyonce’den, Gwyneth Paltrow’a kadar onlarca isim var. Hepsiyle tek tek saatlerce konuşabilirdim, ama zamanımız kısıtlı. O nedenle daha çok Colin’le sohbet ediyorum.
Yemekte güzel haber
YEMEK sırasında güzel bir haber aldım.
Alexandre McQuenn’in büyük yahkılar uyandıran New York Metropolitan’daki sergisi önümüzdeki yıl Londra’da da açılıyormuş. Sergi aşağı yukarı aynı konseptle yapılacakmış. New York’ta kaçıranlara tavsiyem. 21’nci yüzyıl sanatının yepyeni alanlarından biriydi. Hem tasarımcının büyüklüğünü hem de “küratörlük” denen mesleğin büyüklüğünü göreceksiniz.
Müzede kadın bedenine mi, erkek bedenine mi daha çok bakarsınız
BUNLARI konuşurken kendi durumumu düşünüyorum.
İtalya’da Roma ve Floransa’da heykel seyretmeye gittiğim zaman sık sık kendimi şu soruyla baş başa bulurum.
Acaba hangisinin önünde daha uzun zaman geçiriyorum.
Kesinlikle erkek heykellerinin önünde.
Hatta Bernini’nin o harikulade “Proserpine’in tecavüzü” heykelinde bile, insanın gözü, kadının bedenine saplanmış erkeğin ellerine takılıyor.
Evet artık şunu daha rahatlıkla söyleyebilirim.
21’nci yüzyılda erkek, kadından daha değerli bir varlıktır...
Yanlış anlamayın, ekonomik geleceği açısından diyorum.
Yani reklamcının hedefi ve üreticinin yeni tüketici profili olarak...
Egemenlik alanında bakarsanız ise, orada da şunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Kadın, ekonomik bir varlık olarak değerini kaybederken, ekonomideki ağırlığını ve önemini tahminimizden öte arttıracak.
Dün Colin McDowell’la yaptığım sohbette burnu bir kere daha gördüm.
Galliano modaya dönüş yapabilecek mi
HARİKA kitaplar yazdı ama ben onu 1997’de yazdığı Galliano kitabı ile tanıdım.
Galliano için kullandığı şu sıfatlara bitmiştim:
“Romantik, gerçekçi ve devrimci.”
Bence buna bir de “Hayalperest” sıfatını eklemek gerekirdi.
Bir 21’nci yüzyıl dâhisi ancak birbiriyle yan yana gelmesi zor sıfatlarla anlatılabilir.
Galliano’nun Paris’in Marais semtinde yaptığı o korkunç şeyden sonra geleceğinin ne olacağını çok merak ediyordum.
“Geri dönüş yapabilecek mi” diye sordum.
“Kesinlikle yapacak” dedi.
Moda dünyasının dev ismi, Amerikan Vogue dergisinin editörü Anna Wintour onu çok destekliyormuş.
Yine de işi o kadar kolay değil.
Dünyanın önde gelen Yahudi kuruluşlarından özür diliyor. Yaşlı kuşaklardan çok önemli bazı insanlar onu affetmeye hazırmış.
Ama Yahudi gençlik örgütleri karşı çıkıyormuş.
Bence her insanın hayatta ikinci bir şansa hakkı vardır.
Galliano gibi olağanüstü bir sanatçının da, yaptığı işin korkunçluğuna rağmen, böyle bir hakkı olmalı diye düşünüyorum.
Hangi modacılar üzerine kitap yazmaya değer
COLIN McDowell’a şu soruyu sormamın hiç gereği yoktu.
“Hangi modacılar, üzerine kitap yazmaya değer?”
O seçimini yapmıştı.
Üzerine kitap yazdığı isimler şunlardı:
John Galliano, Jean Paul Gaultier, Ralph Lauren, Matthew Williamson...
Ayakkabı üzerine çok güzel bir kitabı var.
Ama ayakkabı alanından sadece Manolo Blahnik üzerine bir kitap yazmış.
1980’li yıllarda “Elveda Başkaldırı” kitabımın bir bölümünü modadaki gelişmelere ayırmıştım.
Orada bahsettiğim yeni modacılardan biri Jean Paul Gaultier’di.
Bir öteki de Azzedine Alaia idi.
Her ikisi konusunda da aynı görüşü paylaşıyorduk. Hâlâ büyükler.
Paylaş