Paylaş
Çok şaşırtıcı bir sonuç olmamakla birlikte savcının takipsizlik kararı verirken vurguladığı hususlara dikkatinizi çekmek istiyorum.
Türkiye’de birçok hukuksuzluğun başı ve sonu olan bir konuyla ilgili olarak savcılığın yaptığı yorum, şunlara vurgu yapıyor:
3 aylık dinleme-teknik takip kararı gerekli özen gösterilmeden, varsayıma dayalı bir örgüt oluşturulmak suretiyle alınmış, bütün soruşturma, başlangıçta hukuki olmaktan uzak bu karar üzerine inşa edilmiştir. Bu nedenle öncelikle elde edilen delillerin hukuka uygun olup olmadığı tartışması da zorunlu hale gelmiştir.
Önleme dinlemesiyle adli amaçlı dinlemeyi birbirinden ayırmak gerekir. Önleme dinlemesinde elde edilen deliller, ceza soruşturması ve kovuşturmasında delil olarak kullanılamaz. Dinleme yoluyla elde edilen bulguların kullanılmasında sınırı çok genişletmemek, bu hürriyetin özüne dokunmamak, kötüye kullanımın önünü kesmek gereğini kabul etmek zorundayız.
Savcılığın bu yorumunun tam tersine yapılan uygulamalar ile birçok insan hapislerde süründürüldü.
Aziz Yıldırım’ın mahkûm edilebilmesi, bazı kişilerin Ergenekon davası sanıklarının arasına sokulması, birçok genç öğrencinin pankart açtıkları için senelerce tutuklu yargılanması hep bu uygulamalar nedeniyle mümkün olabildi.
Dileyelim ki bu yorum, sadece bu soruşturmadaki kişilerin siyasi kimliklerinden kaynaklanmasın.
Ülkedeki genel bir hukuksuzluğun ortadan kaldırılmasında bir adım olsun.
Savcılar, mahkemeler önlerine gelen dosyalarda buna dikkat etsinler, uyduruk gerekçelerle dinleme kararları vermesinler, insanları hayali örgütlere üye yapıp hapislerde süründürmesinler.
AKP neden hep kazanacak?
ARTIK Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ağustos ayında yapılacak cumhurbaşkanı seçiminde adaylığının kesin olduğunu söyleyebiliriz.
AKP’deki “üç dönem” kuralının değişmeden kalmasına karar verilmiş olması, bunu gösteriyor.
Elbette adaylığın açıklanması için daha önümüzde bir süre var, bu süre içinde AKP içindeki “istişarelerin” süreceği de belirtiliyor, ama bu saatten sonra üç dönem kuralının değişmesini beklemiyorum.
AKP’deki “üç dönem” kuralından etkilenecek isimler arasında Bülent Arınç gibi artık emeklilik hayalleri kuranlar olduğu gibi Ali Babacan, Binali Yıldırım gibi genç ve önemli siyasetçiler de var.
Onların da bu duruma itiraz edebileceklerini tahmin etmiyorum.
Bazı yorumcular, bu tablonun önemli genç politikacıları “harcamak” olduğunu da düşünüyorlar.
Ama öyle görünüyor ki bugünkü yapısıyla AKP, içinden birçok yeni isim çıkarabilecek bir potansiyele sahip ve bu durum partinin canlılığını, ideolojisinin sağlamlığını, neden kolayca seçim kaybetmeyeceğini de gösteriyor.
Recep Tayyip Erdoğan, otoriter ve “tek adamcı” bir lider ama partisini de böyle canlı tutabilmeyi, partisinin insan kaynaklarını iyi yönetebilmeyi de başarabiliyor.
Böyle bir canlılık Kürt siyasal hareketi için de geçerli.
Ancak diğer muhalefet partileri için aynı şeyi söyleyebilmek mümkün değil.
Son seçimde yaşananlar da gösterdi ki en dağınık örgüt CHP’de.
Adayın kim olduğuna bağlı olarak parti örgütlerinin seçim faaliyetlerine gönülsüz katılımı da bunu gösteriyor, bunca çalkantıya ve ardı ardına seçim kaybedilmesine rağmen partinin yeni isimleri halkın karşısına çıkaramıyor olması da!
Bir kez daha seçim kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı örgüt içinde konuşulan tek ismin yine Deniz Baykal’dan ibaret olması da bu parti açısından da, demokrasimiz açısından da bir başka vahim durum.
MHP’nin, son seçimde oylarını arttırmış olmasının ve bazı yeni belediye başkanlıklarını kazanmış olmasının Devlet Bahçeli açısından “başarı” olduğu söyleniyor ama bu “başarı”, partinin iktidara hâlâ daha çok uzak olması gerçeğini de değiştirmiyor.
Nispi başarı, bu partinin de kendisini yenilemesinin ve seçmenin karşısına bir alternatif olarak çıkmasının önünde engel.
Bu tabloya bakarak önümüzdeki iki seçimde de, kimin kazanmaya daha yakın olduğunu kolayca görebilirsiniz.
Geçmişe mazi derler
MİLLİ Güvenlik Kurulu’nda yapılan değerlendirmenin ardından Silahlı Kuvvetler’de de “paralel yapıya ilişkin temizlik” kararı alınmış.
Böyle ilişkileri tespit edilen subaylar ya YAŞ kararıyla ya da Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla ordudan atılacaklarmış.
Haber gazetelerde böyle çıktı, “paralel yapı” denilince kastedilenin Fethullah Gülen cemaati olduğunu da artık hepimiz biliyoruz.
Bu haberi okuyunca, AKP hükümetlerinin eski Yüksek Askeri Şûra toplantılarını hatırladım.
Generallerin “astsubaydan emir alan albaylar var” dediği, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın ordudan bu nedenle atılmasına karar verilen subaylar ile ilgili olarak “muhalefet şerhi” yazdıkları günleri!
AKP sözcülerinin YAŞ kararlarının yüksek mahkemeye götürülebilmesinin gerekliliği ile ilgili olarak verdikleri demeçleri!
O günlerden, bugünlere geldik ve şimdi “yandaş medya” bunu bir müjde olarak veriyor: Cemaat bağlantılı subaylar ordudan YAŞ kararıyla atılacak!
Hey gidi günler hey!
Paylaş