Paylaş
Bunlar çoğu zaman ihmal edilen çok önemli göstergeler. Yine önemli olmalarına rağmen ihmal ettiğimiz iki parametre daha var: hs-CRP ve Hba1c testleri! Herkes bu iki testi yaptırmalı. Nedeni şu...
Bedenim yangın yeri mi?
Enflamasyon Türkçemizde “iltihap” anlamına geliyor ve çağın en önemli sağlık sorunlarından biri sayılıyor. Nedeni şu… Romatizmadan kolite, bağışıklık bozukluğundan kalp damar hastalığına, obeziteden diyabete, bellek kaybından kansere kadar pek çok sağlık sorunumuzun arkasında bir ölçüde –az ya da çok- enflamasyon sorunu yatıyor. Enflamasyon başlangıçta aslında faydalı bir süreç. Enfeksiyonlar ve tahrişlere karşı bedenin doğal savunma sisteminin bir parçası. Beden “iltihap oluşturucu tepkileri” sayesinde kendini koruyabiliyor. Bunun için de size zarar verebilecek her türlü yabancıya beyaz kan hücreleri ile onların ürettiği özel bazı kimyasallarını seferber ederek bir dizi tepkiyle cevap veriyor. Ne var ki bu tepki uzadığı ya da kontrol altından çıktığında bağışıklık sisteminin dengesi bozuluyor, sistem iltihap üreten bir sürece giriyor. Olayı adeta için için yanan bir yangına, bedeni de bir yangın yerine benzetebilirsiniz. Yangın eğer kalp damarlarında ise koroner kalp hastalıklarına, beyindeyse bunamaya, eklemlerdeyse artrite, yağ hücrelerindeyse obeziteye, farklı doku ve organlarda da kanserlere sebep oluyor. Kısacası kontrolden çıkmış enflamasyon –mikropsuz iltihap süreçleri- özellikle yaşlılık sürecindeki en önemli problemimiz. Orta yaş ve sonrasında bizi hasta eden pek çok sorun enflamasyonla bağlantılı.
YORGUNLUK, ŞİŞKİNLİK VE ÖDEM
Peki böyle bir şeyle karşı karşıya olduğumuzu nasıl anlayabiliriz? Vücudumuzda kronik bir iltihap halinin –enflamasyonun- olup olmadığına biraz dikkat edersek anlayabiliriz. Mesela sık sık soğuk algınlığına yakalanıyor, her enfeksiyonu /mikrobu kolayca kapıyorsanız, mevsimsel veya çevresel alerjiniz var, geceleri burun tıkanıklığından yatamıyor, gündüzleri öksürüyor, aksırıyor, kaşınıyorsanız, durup dururken “gıda alerjisi” gibi bir sorunla karşılaştıysanız, kilo sorununuzu önleyemiyor ve bu sorunu özellikle “yorgunluk, şişkinlik, ödem” gibi belirtilerle yaşıyorsanız, kolitten, reflüden, eklem kas ağrılarından, kronik yorgunluktan, yakınıyorsanız sizde de kronik iltihabi süreçlerin olabileceği aklınızda olsun.
1-3 ARASI İSE RİSKLİ
Eğer böyle bir endişeniz varsa doktorunuza “C-Reaktif Protein Testi”ni yaptırmayı düşünüp düşünmediğini sorun. Bu test özellikle hassasiyet oranı yüksek olan “hs-CRP” testi şeklinde uygulandığında bedeninizde herhangi bir enflamasyonun bulunup bulunmadığını göstermede önemli bir işaret. Özetle hs-CRP enflamasyon için en iyi, en güvenilir testtir ama şunu da lütfen unutmayın: Bu test sadece vücudunuzda enflamasyon olup olmadığını gösterir. Enflamasyonun düzeyini, şiddetini de anlatır ama iltihabi süreçlerin nerede olduğunu ve neden kaynaklandığını ortaya koyamaz. Benim önerim yıllık sağlık taramalarınızı yaptırırken en az yılda bir kez hs-CRP seviyelerinizi de ölçtürmenizdir. hs-CRP düzeylerinin 1 mg/dl.den az olması idealdir. 1-3 arası riskli, 3 mg/dl.nin üzeri ise tehlike sinyalidir.
ŞEKER-İNSÜLİN İLİŞKİM NASIL?
En az hs-CRP testi kadar önemli nokta da “hemoglobin A1c” düzeylerinin düzenli takibidir. Ne var ki bu test de hâlâ hak ettiği değeri bulamamış, bugün pek çok doktor tarafından bile sadece ‘diyabet takibinde kullanılması gereken bir parametre’ sayılmıştır. Oysa “insülin/şeker” ilişkisinin belirlenmesine, reaktif hipoglisemiden prediyabete, prediyabetten diyabete giden yolculuğun takibi ve önlenmesinde ve metabolik sendromun teşhisinde “altın standart” bu basit ve ucuz testtir. Eğer kan şeker ayarınızda bir problem olduğunu düşünüyorsanız sadece açlık şekeri takibi ile yetinmemelisiniz. Mutlaka tokluk şekerinize de baktırmalısınız. Açlık şekeriniz normalken tokluk şekerinizin beklenenden düşük –reaktif hipoglisemi durumu- ya da beklenenden yüksek olması –prediyabet- muhakkak ki önemlidir. Ama bu da yeterli değil. Mutlaka ama mutlaka açlık insülini değerlerini de bilmek gerekir ve çoğu zaman bu 3’üncü araştırma da yeterli olmaz. ‘Şeker ile insülin arasındaki ilişkiyi daha doğru yorumlayabilmek’ için ihtiyacımız olan A1c testidir. HbA1c testi kan örneğinin alındığı tarihten önceki 3 ayda bedeninizdeki “şeker/insülin ilişkisinin” ne durumda olduğunu anlatan en güvenilir kriterdir. Eğer hemoglobin A1c seviyeleriniz 5,5’un üzerine çıkmaya başlamışsa aman uyanık olun! Rakam 6’ya yaklaşıyorsa “acil durum” ilan edin. Değer 6’yı geçtiğinde ise doktorunuzdan bu bulgunun ne anlama geldiğini size anlatmasını isteyin.
Kilo alma riski ne zaman artar?
HAYATINIZIN bir döneminde kilo alabilirsiniz. Bunun nedenleri çeşitlidir. Hormonal bozukluklar, psikolojik nedenler, genetik faktörler, yeme bozuklukları veya yaşam tarzı değişimleri... Mesela alkolü arttırmak, su içmemek, antidepresan haplar, sigarayı bırakmak kilo almanızı tetikleyebilir. Bazen de evliliğin getirdiği düzenli bir hayat, yeni beslenme alışkanlıkları.... Emeklilik, boşanmak, uykusuz kalmak da kilo aldırır. Bir de kilo almaya meyilli bazı dönemleri vardır hayatın. Menopoz veya andropoz bunlardan biridir. Gebelik, çocuk emzirme dönemi alınan bu kiloları daha da çoğaltan dönemler haline gelebilir. Çocuklarda 5-8 yaş arası, gençlerde ergenlik periyodu ve erken erişkinlik çağı -12-15 yaş/25-30 arası- ihtimalin arttığı dönemlerdir.
Kansere farklı bir bakış
“MODERN tıp” ile “tamamlayıcı tıbbın” tedaviye yaklaşımlarında da bazı farklılıklar olabiliyor ama bence her ikisi de sağlığımız için “olmazsa olmaz”. Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul da bu yaklaşımda olan bir hekim. Böyle düşünmemin bir nedeni son kitabındaki –Neden Yaşıyoruz?/Alfa Yayınları- şu cümleler: “İnsanın yazgısının ve ruhsal-manevi kişiliğinin bireysel koşulları, bir hastalık ve onun gidişatı için çok önemlidir. Tümör türünün sadece yayılmasına dayanarak kanser hastasına ilerisi için yorum yapmak yanlıştır. Kanser hastası, doktor için bir tedavi ödevi ve insana duyulması gereken saygı için bir çağrıdır.”
Paylaş