Paylaş
Önce 1 Mayıs yasakları, yasakların tepkileri tahrik etmesi...
1980 öncesinde 1 Mayıs günlerinde sokaklar boşalır, insanlar evlerine çekilirdi. Bilinen mekânlar göstericilerle ve polislerle dolup taşar, vahim olaylar yaşanırdı.
1970’lerdeki 1 Mayıs gösterilerinde öncü örgüt, DİSK’tir. “Uzlaşmaz sınıf sendikacılığı” sloganıyla çatışmacı kültürün tipik bir örneğini oluşturan DİSK’in 1977’deki 1 Mayıs kutlamasına Taksim’de 500 bin kişi katılmıştı. Solun her rengi oradaydı. Bu muazzam kalabalığa meçhul eller ateş açtı, meydanda korkunç bir panik... 28 kişi ezilme ya da sıkışarak boğulma sebebiyle, 5 kişi vurularak, 1 kişi de panzer altında kalarak hayatını kaybetti. 130 kişi yaralandı.
Yasak, yasağa karşı direniş ve çatışma 2010 yılına kadar yaşandı.
Tarihimizin unutulmayan vahim olaylarından biridir bu. “1 Mayıs” denilince bütün bu hafıza canlanır, onun için çok hassas bir konudur.
BAYRAM HAVASI
AKP hükümeti 2010 yılında “Taksim yasağı”nı kaldırdı. İstanbul Valisi Muammer Güler, bütün sendika liderleriyle 14 Nisan günü toplantı yaptı. Vali, “Kanuna göre Taksim gösteri ve yürüyüş alanı değildir. Fakat kanunun öngördüğü istisna çerçevesinde, emek bayramı kutlamalarına tahsis edilecektir” diye açıkladı. Ve tansiyon düştü, bayram havası doğdu.
1 Mayıs, yasak kalktığı için, bu defa, Hürriyet’in deyişiyle “alkışlarla” kutlandı. Öyle de devam etti...
Çatışma yerine uzlaşmayla bu sonuca ulaşılmasını ben de köşe yazımda alkışlamıştım. (Milliyet, 1 Mayıs 2011)
ŞİDDETTEN SAKINMAK
Bu sene nedendir anlaşılmaz, hükümet Taksim’i yasakladı. Elbette Taksim “Kanunen gösteri ve yürüyüş alanı değildir.” Fakat “istisna” ve 1 Mayıs kutlamaları için “tahsis” de kanunen mümkündü.
1 Mayıs yasağını kaldırmak ve bayram ilan etmekle haklı olarak övünen iktidar, nasıl oldu da tekrar bu yasağa döndü?
Sanırım “Gezi şoku”nun etkisi... Herhangi bir toplumsal gerilimde hemen Gezi Parkı’nı ve Taksim’i TOMA’lar doldurmuyor mu?
Fakat Taksim’i yeniden yasaklamanın “tedbir” değil, “tahrik” etkisi yapmasından endişe ediyorum. Çatışmacı kültürün harekete geçmesinden kaygı duyuyorum.
Bütün temennim ve tavsiyem, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenlerin, olası marjinal grupların şiddete başvurmalarına meydan vermemeleridir. “1 Mayıs” kavramıyla “şiddet”in değil, “bayram” kavramının bütünleşmesini sağlamak herkesten çok sendikaların görevidir.
Polis de kesinlikle ölçüsüz güç kullanmaktan sakınmalı, yapıcı davranmalıdır.
Bu konuda MHP Lideri Bahçeli’nin uyarısını çok yerinde buluyorum.
UZLAŞARAK ÇÖZMEK
İktidar olsun, muhalif kesimler olsun, çatışma kültürünü körükleyecek davranışlardan sakınmak gerekir. Bu konuda geçmişte yeterince acı tecrübeler yaşadık. 1 Mayısların tarihi de “çatışma”nın değil, “müzakere” ve “uzlaşma”nın sorun çözmede daha akıllıca ve daha insani olduğunu gösteriyor.
Geçenlerde Stefan Füle’nin bir sözü çok dikkatimi çekmişti: “Uzlaşma bir Avrupa ortak değeridir.” İki dünya savaşında birbirlerinden milyonlarca insan öldüren, militarizmlerin, faşizmlerin, komünizmlerin beşiği olan Avrupa bugünkü refah ve hukuk düzeyine nasıl ulaştı? “Uzlaşma kültürü”nün gelişmesiyle değil mi?
Umarım Taksim konusunda
sendikalarla bugün bir uzlaşma olur,
1 Mayıs çatışmasız geçer.
NOT: Yıllık iznimin bir bölümünü kullanacağımdan iki hafta izinliyim görüşmek üzere.
Paylaş