Güllerin içinden canım

FENERBAHÇELİ futbolcular tribünlerdeki kadınlara gülleri verirken, içimde o harika şarkı çalıyordu.

Haberin Devamı

“Güllerin içinden canım...”
Havai fişekler patlıyordu ve şarkı devam ediyordu:
“Güllerin içinden canım Fenerbahçem...
Gülerek gülerek gel bana gel...”

* * *

Futbolcular geliyordu...
Gülerek gülerek geliyordu...
50 bin Fenerbahçeli kadın ve çocuk geliyordu...
Bir 50 bin erkek de dışarıda bekliyordu.
Bilet bulamadığı için dışarıda kalan 150 bin kadın da geliyordu.
Gülerek gülerek geliyorlardı.
Bir toplum, bir camia, 3 Temmuz’dan beri ilk defa bu kadar gülerek gülerek geliyordu...
O an, evet işte o an bir şey olmayı, başka bir şey olmayı arzu ettim...

* * *

Keşke dedim... .
Keşke şu an, bir UltrAslan olsaydım..
Ta şurama kadar Galatasaraylı bir aslan yani...
Sonra, “Keşke” dedim...
Çarşı’nın bir mert delikanlısı, mert bir kızı olsaydım...
Sonra bir daha “Keşke” dedim...
Keşke şu an Trabzonspor’un mert bir taraftarı olsaydım...
Olsaydım...
Ve bu yazıyı, işte o renklerle yazsaydım...
Sarı-kırmızı, siyah-beyaz, bordo-mavi renklerle...

* * *

Haberin Devamı

Üzerimde, her biri hem formasının, hem alnının terini hak etmiş renklerle deseydim ki...
Bak arkadaş bu gece burada bir futbol takımının başarısı kutlanıyor.
Bil ki, o sadece bir takım değil...
O futbol takımından öte bir şey...
Türkiye’de bir şahsiyet isyanının adı bu...
Adaletsizliğe, vicdansızlığa, haksızlığa karşı çıkışın, direnişin soyadı bu...
Bu gecede, hepimizden, hepimizin içinde yanan ateşten, korlaşmış ıstıraplardan, şuraya kadar gelip gelip de hep içimize attığımız şeylerden...
İşte onlardan bir şey var...
Bugüne kadar sadece, 34’üncü dakikalarda patlayan bir şeylerden yani...
“Yetti artık” diye haykırmak isterken, bir türlü haykıramadığımız, daha hançeremizden çıkmadan dilsizleşen bir isyanın havai fişekleriydi önceki gece patlayan yıldızlar...
Sanki, “Karanfiller sabahına” hazırlanan bir güller gecesiydi...
Bil ki, benden de, senden de, hepimizden de bir şeyler vardı... Hepimizin söylemek isteyip de söyleyemediği bir şeyler vardı o havai fişeklerin altında...

* * *

İşte o yüzden o gece, çocukluğumda ruhuma giydiğim Fenerbahçe formasını, yüreğime taktığım Fenerbahçe rozetini çıkarıp sarı-kırmızı, siyah-beyaz, bordo-mavi bir forma giymeyi ve o formanın altından haykırmayı çok isterdim.
Tıpkı yıllar önce Fenerbahçe formamla girdiğim Leeds United stadında hançeremi çatlatırcasına desteklediğim Galatasaray gibi... Fatih Hoca’nın aslanları gibi...
İşte o tarafsızlıkla bağırsaydım...
Şöyle haykırsaydım:
“Arkadaş...
Fenerbahçeli arkadaş...
Helal olsun...
Büyük iş başardınız. Çok büyük iş başardınız.
3 Temmuz’da sırtınıza yapıştırılmaya çalışılan o vicdansız elbiseyi yırtıp attınız...
Ve bu ülkeye gösterdiniz ki...
Futbol takımı bir futbol takımıdır.
Ama bir futbol takımı bazen futbol takımından çok daha fazla, çok daha büyük, çok daha yüksek bir şeydir...”
Bunu bağırırdım.
Çok kıymeti olurdu... Çok değeri bilinirdi...

* * *

Haberin Devamı

Top yuvarlaktır... Futbolda mucize yoktur...
Ama bazen takım ruhu denen şey, kolektif bir ruha dönüşür...
İşte mucize orada başlar..
Bir ligde şampiyonluk bir şampiyonluktur.
Ama bazen bir şampiyonluk, şampiyonluktan çok çok daha yüksek bir şeydir...
Önceki gece Fenerbahçe’nin başardığı şey buydu...
3 Temmuz’da yerle bir edilmeye çalışılan bir başkanın ve onun arkasındaki camianın bütün Türkiye’ye verdiği umut mesajıdır bu.
Ve demektedir ki:
Arkadaş...
Yıkılmadık, ayaktayız.
Ayaktayız ve kupamız elimizde...
Üstelik başımız da dimdik...
Ayakta ve kupası elinde...

Yazarın Tüm Yazıları