Paylaş
Elit Antrenörler toplantısı var.. Kimler yok ki... Jose Mourinho'dan, Arsene Wenger'e, Ancelotti'den Simione'ye, Fatih Terim'den eski dost Lucescu'ya kadar bir çok isim. Ve aralarında Barcelona'nın o zaman çiçeği burnundaki hocası Tito Villanova da vardı.
Toplantılar bitmiş, teknik adamlar uçaklarına yetişmek için koşturuyordu.
Neredeyse herkes çıkmıştı. Vakti olanlarla tanışıp biraz futbol biraz da toplantının nasıl geçtiğini konuşuyordum.
RÖNTGEN FİLMLERİYLE ELİTLER TOPLANTISINDAYDI
Sırada Tito Vilanova vardı. Bir elinde çanta, bir elinde de bir kitap ve orta büyüklükte zarfla geliyordu. Zarfı yere düştü. Zarftan röntgen filmleri göründü. Tam o sırada arkasından gelen Arsene Wenger eğilip zarfı aldı ve Tito'ya uzattı..
"Tito, unutma önce sağlık" dedi.
Wenger, kendisini bekleyen otomobile binerek uzaklaştı. Tito'yla başbaşa kalmıştım.
O röntgen filmleri aklıma 1 yıl önce Sao Paulo'da futbolun profesörü Sokrates'le gerçekleştirdiğim buluşmayı getirdi. Sokrates buluşmaya hastaneden gelmişti ve elinde akciğer filmleri vardı. Bir futbolcuya o filmler hiç yakışmıyordu aslında.
Tito'ya "Bu fimleri sorabilir miyim?" dedim.
"Barça'nın röntgeni" dedi gülerek.
Devam etti... "Şaka şaka... Biraz rahatsızım... Bu toplantıya aslında gelemiyordum. Kemoterapim vardı. Ama elit antrenörler toplantısına katılmak da bana ilaç gibi geldi."
"HASTALIKTAN KORKUYORUM"
"Korkutuyor mu hastalık?"
"Hayır dersem yalan olur... Evet!"
Konuyu kapatmam gerektiğini anladım. Gözüm elindeki kitaba gitti. Garcia Lorca'nın Bodas De Sangre'si (Kanlı Düğün) vardı.
"Bu çok güzel bir öykü.. Tavsiye ederim. Türkçesi vardır" dedi. "Lorca'ya özel bir ilgin var mı?"
"Evet. Hem de çok. Biyografisini okumaya başlayacağım. 1 yıl sonra... Bu süre zarfında bütün kitaplarını, şiirlerini okumayı planlıyorum"
"ÖLÜM VE YAŞAMI EN İYİ LORCA ANTIYOR"
Şimdiye kadar okuduklarından ne çıkarmış acaba?
"Ölüm ve yaşam, siyah ve beyaz gibi çelişkiler arasındaki çizgiyi başarı ile yakalıyor" dedi, Vilanova...
Biraz da dünya futbolunu konuştuk ve samimi bir şekilde ayrıldık.
Giderken, "Federico Garcia Lorca!" demeyi unutmadı.
O gün 43 yaşındaydı. 2 yıl boğuştu hastalıkla... O sürede oyuncularından büyük destek gördü. Özellikle de karaciğer kanseriyle boğuşan Erick Abidal'den. Hocası Tito Vilanova'ya "Senin mücâdelen bizim gücümüz..." demişti.
Olmadı maalesef. Kanser illetine Tito da söz geçiremedi...
Sevgili Tito...
Bilmiyorum, Lorca'nın biyografisini okuyup okuyamadığını. Ama eminim ki onun Hoşça Kal şiirini sıkça okumuşsundur... Hani diyor ya;
Ölürsem/Açık bırakın balkonu.
Çocuk portakal yer (Balkonumdan görürüm onu.)
Orakçı ekin biçer (Balkonumdan duyarım onu.)
Ölürsem Açık bırakın balkonu!
SANA MARQUEZ EŞLİK EDİYORDUR
Lorca'nın arzusu balkonların açılması... Sen şu anda sana açılan yürekleri bir görsen var ya! Bounes Aires'ten Moskova'ya, Barcelona'dan Melbourne... Herkes sana gözyaşı döküyor.
Sen, son zamanlarında Lorca'ya kafa yoruyordun. Geçen hafta dünyayı yasa boğarak aramızdan ayrılan Gabriel Garcia Marquez de bir Lorca delisiydi. Kesin, şu anda gökyüzünde sana bir zamanlar stadyumları mesken tutan Marquez eskortluk yapıyordur. Meleklerin yanıbaşında bitmiştir o güzel adam... Sana Lorca şiirleri okuyordur. En güzellerinden...
HER ÖLÜM ERKENDİR AMA...
Bilmezsin sen. Bizim de büyük bir şairimiz vardı. O da bizim Lorca'mızdı. Cemal Süreya...
58 yaşında "Her ölüm erken ölümdür / Biliyorum tanrım / Ama, ayrıca, aldığın şu hayat / Fena değildi / Üstü kalsın..." dedi ve çekip gitti.
Ah Tito ah... Senin "üstü kalsın" diyecek neyin var ki?
Daha 45'indeydin be mareşal!
Paylaş