Paylaş
Hiçbirimiz adını koymuyoruz...
Ama hepimiz kendimizi bir “kukla başbakan”a hazırlıyoruz.
* * *
Olayın baş aktörleri konumlarını açıkladılar.
Başbakan Erdoğan, telaffuz etmese de açık açık “Ben kukla bir başbakan istiyorum” diyor...
* * *
Onunla yer değiştirmesi beklenen şimdiki Cumhurbaşkanı da, açıkça söylemese de, “Ben kukla başbakan olmam” diyor...
Yine tam söylemesek de hepimiz biliyoruz ki, bu iki isimden biri mutlaka cumhurbaşkanı olacak..
Öteki de mutlaka başbakan olacak.
* * *
Peki ama bu nasıl olacak?
Başbakan, “Millet başkanını seçecek” diyor...
Yani daha şimdiden cumhurbaşkanının adı “milletbaşkanı” olarak değişti...
* * *
Bize kimsenin bir şey sorduğu yok...
Biz gerçekten ne seçeceğiz?
Bir başkan mı? Yoksa cumhurbaşkanı mı...
* * *
Aslında bize bir şey sorulması gerekmiyor...
Seçeceğimiz kişi cumhurbaşkanı ve onun yetkileri, yetkilerinin sınırları Anayasa’da açıkça belirtilmiş...
* * *
Ama anlaşılıyor ki, oraya çıkması ihtimali olan kişilerden biri, “Kardeşim orada ne yazıldığı beni ilgilendirmez, ben o yetkileri oturur kendi elimle ve gücümle yeniden yazarım” diyor...
Bu durumda ne olacak?
* * *
Ben Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu mücadelenin dışında kalacağına en küçük ihtimal vermiyorum.
Çünkü geçen defa Çankaya’ya çıkışının yollarını kendi azmi ve iradesiyle açtı.
Eminim ki, Çankaya’nın gayriresmi anayasasını Erdoğan yazacaksa...
Erdoğan Çankaya’ya çıktığı takdirde, geride bıraktığı koltuğun “kardeşlik hukukunun yeni anayasasını” da Gül yazacaktır.
* * *
Gelelim asıl meseleye...
Ben asıl başka bir ihtimali de düşünüyorum.
Başbakan Erdoğan, ya vazgeçip yine başbakanlıkta kalmaya karar verirse ne olacak?
O zaman “Milletbaşkanının yeni yetkilerini kim yazacak?”
Erdoğan geçen pazar günü “milletin başkanını seçeceğini” söylerken, sadece kukla bir başbakan istediğini ima etmedi.
Aynı zamanda, adı konulmamış bir başkanlığın keyfi anayasasını da yazdı...
* * *
E bu durumda Gül Cumhurbaşkanlığı’nda kalır da o yetkileri kendisi de kullanma talebinde bulunursa ne olacak?
Erdoğan, tarifini bizzat kendi yaptığı “kukla başbakan” elbisesini giymeyi kabul edecek mi?
* * *
Yoksa hem bize, hem de kendi partisine, “Bu âlemin tek kralı benim, ben neredeysem, iktidarın gücü ve kudreti oradadır” demek mi istiyor?
* * *
Şimdiden söyleyeyim...
Bu kadar güç ve bu kadar keyfilik...
Kimseye mutluluk getirmez...
Tek adamlık iddialı bir iştir...
Ve sınırlarını ve haddini iyi bilmek gerekir...
* * *
O nedenle vatandaş olarak umudum ve beklentimi şu basit cümleyle özetlemek istiyorum:
Güçlü iki adam, aşırı güçlü tek adamdan iyidir.
Ama en iyisi gücü, kanunlar ve anayasa tarafından belirlenmiş, demokrasinin başka güçleri tarafından dengelenmiş iki daha az güçlü adam...
Hepimizin menfaatinedir.
Gözü güçten kararmış siyasetçiyi de ileride kurtaracak olan tek ihtimal budur...
Paylaş