Paylaş
Geleceğe dönük “siyaset planı” olmayan bir cumhurbaşkanı, Gül kadar aktif olur muydu? Gül düzeyinde kariyer yapmış bir siyasetçi böyle bir yaşta emekli olmayı tercih eder mi? Geleceğe dönük “siyaset planı” gerçekten olmasaydı bunu çok daha önce söylemez miydi?
Partinin lideri Erdoğan’ın açıklamaları, etkisiz bir başbakanlığı işaret ediyor: Erdoğan “yürütmenin başı” olacaktır, “koşan terleyen bir cumhurbaşkanı” olacaktır. “Bakanlar Kurulu’nu toplama”, yani hükümete başkanlık etme gibi bütün yetkileri “sonuna kadar” kullanacaktır...
Gül, olsa olsa pasif, etkisiz bir başbakanlık olacağını görmüş, bunu kabul etmemiştir.
ERDOĞAN’IN SİYASET PLANI
Erdoğan nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını böyle ifade ettiği gibi, parti yönetiminde de önemli değişiklikler yaptı: Abdullah Gül’le, diğer parti kurucularıyla, hareketin gövdesiyle “yol arkadaşlığı” yapmamış, çok sonradan AKP’ye girmiş isimlere partide önemli görevler verdi. Bunların sadece Erdoğan’a sadakat duyacağı bellidir.
Son olarak partide “eşbaşkanlık” da konuşulmaya başlandı; partisinde etkisizleşmiş bir başbakan demekti bu.
Partiden bazı isimlerin Gül’ü rencide eden açıklamalar yaptığı, hatta bu yönde çıkarılan bir kanunun AYM’den döndüğü de bilinmektedir.
Bu tablo, Gül’ün neden partiye dönmeme kararı aldığını izah ettiği gibi, Erdoğan’ın düşündüğü “siyaset planı”nı da yansıtıyor.
SİSTEM MESELESİ
Erdoğan’ın seçim başarısından sonra seçim sistemini gündeme getirmesi bu “siyaset planı”nın unsurlarından biridir. Söylendiği şekilde “daraltılmış bölge” sistemine geçilirse, AKP bugünkü oylarıyla da Anayasa’yı değiştirmek ve referanduma götürmek için gereken sandalye sayısına ulaşabilecektir. Öyle bir durumda Erdoğan’ın getirmeyi düşündüğü başkanlık, yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanı sistemlerinde başbakan diye bir makam ya hiç yoktur veya etkisiz bir figürdür.
Erdoğan’ın partisine mutlak olarak hâkim olduğu bellidir.
Gül, “bugünkü şartlar çerçevesinde” diye vurgulayarak böyle bir süreçte parti liderliğine ve başbakanlığa talip olmayacağını açıkladı.
Sayın Gül’ün devletin her kademesinde “büyük bir şerefle görev yaptığını” hatırlatması ve “bugünkü şartlar çerçevesinde” işlevsiz bir konuma talip olmayacağını belirtmesi son derece anlamlıdır. Böyle bir durumun ortaya çıkmasının hüzün verici bir durum olduğunu AK Partililer de korkarım ileride fark edeceklerdir.
TOPLUMSAL MUTABAKAT
Gül, ileride siyasete dönme kapısını kapatmıyor ama “gelecekteki siyasi şartlar” şimdiden öngörülemez. Öngörülebilen, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkacağıdır.
Sistem değişikliği için de “gelecekteki siyasi şartlar” şimdiden öngörülemez. Şartları zorlamamak gerekir; eski deyişle “tecebbür değil, ikna”.
Bu genel bakışla ben rasyonelleştirilmiş parlamenter sistemi savunurum. Fakat sonuçta sandıktan ne çıkarsa o olur elbette... Fakat sistem değiştirmenin zor olduğunu, büyük çapta mutabakata dayanmazsa, gerilimi ve sorunları artırdığını siyasi tarih ve siyaset bilimi kitapları yazıyor. Yeni sistem kâğıt üzerinde çok iyi görünse bile toplumsal mutabakata dayanmadığı için gerilimleri artırıyor, umulanın aksine kötü işliyor. ABD dışında başkanlık sistemleri hep kötü sonuç vermedi mi?
Türkiye’nin geleceği, bu konularda göstereceğimiz sağduyuya bağlı; günün rüzgârına kapılmadan...
Paylaş