Paylaş
Mülkiye Demir Kılınç Mezopotamya Kültür Merkezi’nde çalışıyor, kafeterya ve kitap satışıyla ilgileniyor.
Bir gün Erhan adında bir müşteri geliyor, Mülkiye’den Elif Şafak, Nâzım Hikmet, Turgenyev gibi yazarların kitaplarını alıyor.
Aradığı kitaplardan bazıları tükendiği için, geldiğinde arasın diye Mülkiye’ye telefonunu bırakıyor.
Kitaplar gelince Mülkiye arıyor, Erhan gelip kitapları satın alıyor ve gidiyor.
*
16 Kasım’da Mülkiye bir arkadaşıyla buluşmak üzere dışarı çıktığında gözaltına alınıyor.
Ertesi gün nikâhı var ama o 4 gün boyunca sorgulanıyor.
PKK’ya yardım yataklıkla suçlanıyor.
Neden derseniz...
Erhan o kitapları dağa götürecekken yakalanmış ve ne koşullarda verdiği bilinmeyen ifadesinde Mülkiye’nin kitapları dağa götüreceğinden haberdar olduğunu söylemiş.
Erhan’ın ifadesi dışında bir kanıt var mı diye sorarsanız... Yok.
*
Mülkiye 4 günlük gözaltı ile nikâhına gidemeyişini Kürt olunca normal ‘kazalardan’ sayıp davayı pek ciddiye almıyor. Beraat edeceğini düşünüyor.
Oysa ki yargı üyeleri ciddi. Erhan mahkemede kitapların dağa gideceğinden Mülkiye’nin haberinin olmadığını söylese de mahkeme illegal örgüte yardım yataklık suçu işlediğine kanaat getiriyor.
Mülkiye saf saf “Nasılsa Yargıtay bozar” derken, Yargıtay jet hızıyla onaylıyor.
Yargıtay mahkemenin kararını onaylarken Erhan’ın üyelikten açılan davasının yardım yataklıkla sonuçlandığı detayını gözden kaçırıyor. Bu durumda Mülkiye de ‘yardım yataklığa yardım yataklık’ gibi tuhaf bir kategoriden ceza almış oluyor.
*
Gözaltına alınmasıyla cezasının onaylandığı tarih arasındaki iki yıl zarfında Mülkiye’nin hayatında önemli değişiklikler oluyor. Evleniyor, hamile kalıyor.
Yargıtay kararından sadece birkaç gün sonra ikizlerini doğurmak için ameliyathaneye alınıyor.
“Hangi duygularla doğum yaptığım gibi detaylara girmeyeceğim ama sütümün birkaç gün içinde kesilmesinin nedeni endişelerimdi, ondan eminim” diyor.
Nasıl endişelenmesin? Bebekleri Lorin ve Özgür ile cezaevine gideceğini biliyor. 3 aydır bir yandan eşiyle birlikte bebekleri aşıya, kontrole götürürken, bir yandan da ikizlerinin cezaevinde emekleyip ilk adımlarını orada atmaması için o kapı senin bu kapı benim mekik dokuyorlar.
*
Mülkiye birkaç kitap sattığı için iki bebeğiyle cezaevine girmek istemiyor. Bebeklerinin dört duvar arasında emeklemelerini istemiyor. Hepsinden öte, o duvarlar arasında ilk adımlarını atacak Lorin ve Özgür’ün büyüdüklerinde öfkeli olmalarını istemiyor. “Ben onlara ‘suçumu’ açıklayabilirim. Ama onlar 2014 Türkiye’sinde kendilerine bunları yaşatan bir devleti, onun adalet sistemini ve buna göz yumanları ne kadar anlayışla karşılar doğrusu hiç emin değilim” diyor.
*
İktidar partisi ‘barış süreci’ni dilinden düşürmüyor ama barışın önce insandan başlayacağını ıskalıyor.
Geleceği kurtarmak için önce çocukların ikna edilmesi gerekirken, bebekler hapsediliyor.
Barış için sadece İmralı, silahların bırakılması falan yetmez...
İnsanların barışması şart.
Adalet Bakanlığı tez elden meseleyi gündemine almalı ve Mülkiye’nin cezası hiç değilse bebekler biraz büyüyene dek ertelenmeli.
Paylaş