Paylaş
Kaçının adını hatırlıyorsunuz peki?
50 küsur yıllık mahkeme, 18. başkanını görüyor. Zorlasanız zorlasanız iki ya da en fazla üçünün ismini sayarsınız, dördüncüsü çıkmaz.
İkisinden biri muhakkak Yekta Güngör Özden’dir; 90’lı yılların resmi ideoloğu, haşarı siyasetin çatık kaşlı sınıf hocasıydı, unutulmaz.
Diğeri de Ahmet Necdet Sezer’den başkası değildir. Özgürlükçü görünerek aradan sıyrılıp kapağı Köşk’e atmasaydı adını bile anmazdı kimse.
İkisi de popülaritelerini, başında bulundukları mahkemenin kararlarından çok siyasi çıkışlarına borçlu.
İkisi de sadece kararlarıyla konuşmadılar. Söylevleri, mahkemelerinin de kararlarının de önüne geçti.
Son dönem demeçleriyle Haşim Kılıç da adını, Anayasa Mahkemesi’nin unutulmaz başkanları arasına mı yazdırmak istiyor?
Soru budur.
* * *
Bazı kararlarında takdir yetkisini zorladığı, keyfi içtihatlarla kalmayıp kendi kendine kural da koymaya başladığı, idari yargıdan, yürütmeden ve yasamadan rol çaldığı ve benzeri eleştiriler alıyor Anayasa Mahkemesi.
Sebebi, özellikle son kararlarıyla siyasi popülizm yaptığı kuşkusudur.
Bu kuşkuyu besleyense mahkemenin tartışmalı kararları kadar onların kamuoyuna sunulma biçimi...
Başkan, yeni bir alışkanlık edindi; uzun tutukluluklar başta olmak üzere bireysel başvuru davalarında popüler kararları şahsen izaha girişiyor.
Gazetecilere özel beyanat vererek kararları şerh etme ve gerekirse savunma çabasında.
Daha bu hafta sonu, gene bir gazetenin ön sayfasında evden mahkemeye, mahkemeden doğruca eve gittiğini anlatıyordu.
Bakmayın siz; gündemde tutulması, Köşk seçimleri için adının geçmesi filan hep onun rağmına şeyler.
İstemeye istemeye konuşuyor basına, spotların altında olmayı sevmiyor.
Ama mahkeme kararlarını da birinin savunması lazım değil mi?
Yani karar yerine mahkeme başkanı konuşulup tartışılıyorsa onun suçu ne?
Geçmiş örnekler hatıra geliyor...
Anayasa Mahkemesi başkanlarının, sırtlarındaki cüppeyle siyasi polemiklerin tarafı olduğu örnekler...
* * *
‘Haşim Kılıç ne yapmaya çalışıyor’ sorusu, gündemin göbeğine oturdu.
Siyasi popülizm yaptığı görüntüsü, evvela kendi mirasına haksızlık.
Neredeyse bir çeyrek yüzyılı, Anayasa Mahkemesi’nde duruşunu ve saygınlığını koruyarak geçirdi.
Zor zamanlarda iyi sınav verdi.
Ve seneye görev süresi doluyor.
Giderayak şahsi ikbal hesaplarına gireceğine ihtimal vermem.
Bu saatten sonra gelecek kaygısı ya da kariyer endişesine kapılması da akla aykırı.
Mahkemesi, yetki sınırlarını zorlama pahasına demokrasi ve özgürlükleri korumaya soyunmuş diyelim...
Demokrasi ve özgürlükleri muhafaza adına dahi olsa yürütme ve yasama üzerinde bir yargı vesayeti kurulması yanlıştır, Haşim Bey bilir bunu. Fakat orasında da değilim.
Evet, yüksek yargının Twitter örneğindeki gibi popülist kararlar alması tehlikelidir, birçok sakıncası var.
Ancak asıl tehlike, yüksek yargıçların, o kararların da önüne geçerek kendilerini konuşturmalarıdır.
Kararı şahsen savunup sahiplenirseniz, tartışma da şahsileşir.
Kötü bir yargı kararından daha kötü olan da, yüksek yargıçların popülizm rüzgârlarına yakayı kaptırmasıdır.
Aman dikkat!
Paylaş