Milli irade

TEMELDEKİ sorun, Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesinin yeterince oturmamış, kurumlaşmamış olmasıdır.

Haberin Devamı

Meclis’in ve Anayasa Mahkemesi’nin yetkileri, YSK, yargının ve adli kolluğun konumu gibi konulardaki bitmez tükenmez kavgalarımız, hep kuvvetler ayrılığı ilkesini sistemimizde yeterince oturtamadığımız içindir.
Siyasi tarihimiz ya etkinsiz koalisyonlar elinde kaybedilmiş yıllar, yahut güçlü tek partili iktidar dönemlerindeki aşırı kutuplaşmalarla doludur.
Halbuki kuvvetler ayrılığı, her erkin kendi görevini yerine getirerek bu sorunları önlemek için vardır.

ÇOĞUNLUK İRADESİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu sağlayan temel ilkelerden biri, milli iradenin TBMM’de “tecelli ve temerküz etmesi”, yani ortaya çıkması ve toplanmasıydı. Yasama, yürütme ve hatta yargı (İstiklal Mahkemeleri) erkleri Meclis’te toplanmıştı. Milli Mücadele başka türlü kazanılamazdı, döneminde çok doğru bir ilkeydi.
Tek Parti devrinde de sürdürüldü, devlet ona göre yapılandırıldı.
Fakat bugün milli iradeyi oluşturan erklerin ayrılığı esastır. Meclis’te “tecelli ve temerküz” eden, sadece yasama erkidir. AKP’nin anayasa taslağında da aynen böyle ifade edilmiştir.
Yürütme erki farklı yetki ve sorumlulukları olan ayrı bir organdır.
Yargı ise ayrı ve bağımsızdır.
Anayasa hukukumuz, bilhassa AB sürecinde bu şekilde evrimleşmiştir. Fakat milli iradenin bütünüyle Meclis’te “tecelli ve temerküz” ettiği şeklindeki tarihi kültürün etkisiyle, sandıktan çıkan çoğunluk iradesi ve kuvvetler ayrılığı ilkesi arasında zaman zaman ciddi sürtüşmeler yaşanıyor.

Haberin Devamı

YARGININ DENETİM İŞLEVİ

Demokraside kanun koyma ve yönetme yetkisi çoğunluğa aittir; başka türlü demokrasi olmaz. Fakat çoğunluk anayasa çerçevesinde kanunlar çıkarır, kanunlar çerçevesinde ülkeyi yönetir. Hukuka uygunluk denetimini de yargı yapar.
Fakat sistem tam oturmadığı için, çoğunluk iktidarı yargının yürütmeyi durdurma yetkisini sınırlayan kanunlar çıkarıyor... Yargıya bağlı olması gereken adli kolluk, yürütmeye bağlanıyor... Yargının yürütmeyi rahatsız eden kararları yürütme cenahının çok sert tepkileriyle karşılaşıyor.
Aynı kültürün bir parçası olan muhalefet de hoşuna gitmeyen yargı kararları için yargıya söylemediğini bırakmıyor.
Bu sürtüşmelerin son örneği, Anayasa Mahkemesi’nin Twitter yasağını kaldıran kararına karşı gösterilen ölçüsüz tepkidir.

Haberin Devamı

İÇ YARGI YOLLARI

AK Parti iktidarı 2004’te Anayasa’nın 90. maddesini değiştirerek, evrensel hukukun, milli mevzuattan üstün olduğunu kabul etti. Hukuk devleti yönünde 2010 referandumu kadar olumlu bir gelişmeydi bu.
Madem “evrensel hukuk” diyoruz, AİHM’ye göre, “iç yargı yolları” tüketilmeden de belirli durumlarda AİHM’ye başvurulabilir: İç yargı yolları uzun sürecekse, hak ihlali “ivedi” ve “etkin” biçimde giderilecek gibi gözükmüyorsa, ilgili kişi idari yargının sonuçlanmasını beklemeden “bireysel başvuru” yapabilir. (Mesela bkz. Van Oosterwijck, Belçika, 6 Kasım 1980, s. 35; Akdıvar ve diğerleri, Türkiye, 16 Eylül 1996, s. 65-69)
Hatta normal bir özgürlüğün kritik bir zaman diliminde kullanılmasını engellemek amacıyla, kısa süre sonra kaldırmak üzere yasaklanması da “ihlal”dir. AYM’nin Twitter kararındaki gerekçelerden biri budur.
Hatta çok ivedi hallerde doğrudan “bireysel başvuru”ya gitmek bile mümkündür. (AYM, K: 2013/9673)
İşte liberal felsefenin insanlığa büyük katkısı olan kuvvetler ayrılığı ilkesi, böyle ihtilaflı durumlarda bağımsız ve tarafsız yargı hakem olsun, son sözü söyleyip çatışmayı bitirsin diye vardır... Tek bir elde aşırı güç “temerküz”ü olmasın, sistemde denetim ve denge olsun diye vardır.
Şahsen kullanmadığım Twitter’i, kuvvetler ayrılığıyla ilgili bir konu olduğu için önemsiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları