Paylaş
Örneğin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin Türkiye genelinde aldığı oy oranını ‘yaklaşık yüzde 46’ olarak açıkladı geçen cuma günü Bakü’ye giderken. Buna karşılık, başka hesaplamalarda AK Parti’nin oyu Türkiye toplamında yüzde 43.3 dolayında gösteriliyor. Benzer çelişkileri CHP ve MHP’nin oy oranlarında da görmek mümkün.
Bu yazımızda bu farklılıkların hangi nedenlerden kaynaklandığını farklı hesaplama yöntemlerine dayanan tablolar üzerinden göstermeye çalışacağız.
* * *
Eski sistemde, yani AK Parti hükümetinin 2012 yılında yerel yönetim yasasında değişiklik yapmasından önceki dönemde, yerel seçimlerde Türkiye’deki her sandıkta İl Genel Meclisi için de oy kullanılıyordu. İl Genel Meclisi için büyük ölçüde parti tercihi esas alınarak oy kullanıldığından, bu sandıklardan çıkan sonuç siyasi partilerin ülke genelindeki kitlesel desteğini ölçmek açısından gerçekçi bir veri olarak kabul ediliyordu.
Hükümetin TBMM’den geçirdiği yasa sonucu sayıları 30’a çıkarılan büyükşehir statüsündeki illerde büyükşehir belediye meclislerinin yetkileri genişletilip il genel meclisleri kaldırılınca, ortaya yeni bir durum çıktı. Buna göre, A) Büyükşehir statüsünde olmayan 51 ilde eskiden olduğu gibi hem il genel meclisi hem de ilçe belediye meclisleri için oy kullanılacaktı ama B) 30 büyükşehirde artık il genel meclisi seçimi yapılmayacak, yalnızca ilçe belediye meclisleri için sandık kurulacaktı. (İlçe belediye meclisleri bir araya gelerek büyükşehir belediye meclisini oluşturuyor.)
Peki o zaman partilerin ülke genelinde aldığı oy toplamı hesaplanırken büyükşehir statüsündeki 30 ilde oylar için hangi veri esas alınacaktı? Bu konuda iki görüş ortaya çıktı. Birinci grupta olanlar, 51 ildeki il genel meclisi oyları toplamına kalan 30 büyükşehirde doğrudan ilçe belediye meclisleri için kullanılan oyların toplamının eklenmesi gerektiğini savunuyor.
İkinci grupta olanlar ise 51 ilin il genel meclisi oyu toplamına 30 büyükşehirde belediye meclisi değil doğrudan büyükşehir belediye başkanı adayları için kullanılan oyu ekliyor.
* * *
Örnekle açıklamak gerekirse, birinci yöntem esas alındığında İstanbul için ilçe belediye meclisleri için kullanılan oyların toplamı, ikinci yöntem kullanıldığında ise Kadir Topbaş, Mustafa Sarıgül gibi parti adayları için kullanılan oyların toplamı hesaplamaya katılıyor.
Aşağıdaki tablolardan da görüleceği gibi iki hesaplama yöntemi arasında yabana atılmayacak bir fark beliriyor. AK Parti ve CHP’nin birinci yöntemde aldıkları oylar ikinci hesaplama yöntemiyle aldıkları oydan daha az çıkıyor. Buna karşılık MHP’nin oyları birinci yöntemde daha çok, ikinci yöntemde daha az çıkıyor. MHP’nin başına gelen durumun benzeri Saadet Partisi açısından da geçerli.
Birinci yöntemle hareket ettiğimizde, AK Parti Türkiye toplamında 19.4 milyon oyla yüzde 43.3 oranını yakalarken, ikinci yöntemde partinin oy miktarı 20.5 milyona ve oranı da yüzde 45.6’ya çıkıyor.
Nedeni çok basit. İkinci hesaplama yönteminde belediye başkanları için başka partilerden gelen ödünç oylar toplam oy miktarını şişiriyor. Birinci yöntemde ise ödünç oylar önemli bir faktör değil.
Durumu Ankara örneğinden rakamlarla açalım. Ankara’nın AK Partili Belediye Başkanı Melih Gökçek 1 milyon 411 bin oy alarak (yüzde 44.6) yeniden başkan seçildi. Kendisini ciddi bir şekilde zorlayan MHP kökenli CHP’li rakibi Mansur Yavaş ise 1 milyon 387 bin oy aldı (yüzde 43.8). MHP adayı Mevlüt Karakaya’ya ise 249 bin oy çıktı (yüzde 7.8).
Oysa ilçe belediye meclisleri için kullanılan oyların toplamına baktığımızda farklı bir tabloyla karşılaşıyoruz. CHP adayı Yavaş’ın aldığı yüzde 43.9 oranındaki oy miktarı belediye meclisinde yüzde 32’ye geriliyor. Arada 11.9 puanlık bir düşüş var. AK Parti’nin Gökçek için aldığı oyun toplamı yüzde 44.6 iken, bu oran belediye meclisinde yüzde 42’ye iniyor. MHP adayı Karakaya Ankara genelinde ancak yüzde 7.9 oy alırken, MHP’nin belediye meclisi için aldığı oy toplamı birden yüzde 17.3’e çıkıyor (9.4 puanlık bir artış).
Buradan anlamamız gereken, MHP oylarının neredeyse yarıya yakın bir bölümünün Yavaş’a yöneldiği ama belediye meclisi sandığı söz konusu olduğunda bu oyların parti aidiyeti çerçevesinde MHP’de kaldığıdır. Keza Gökçek’e de Saadet Partisi ve BBP’den oy kaydığını tahmin edebiliriz. Benzer oy hareketlerini başka illerde de görmek mümkündür.
* * *
Kanaatimizce, ikinci yöntem, seçmenlerin belediye başkanları için oylarında yerel bazda taktik nedenlerle meydana gelebilen kaymaları içerdiği için partilerin seçmen desteğini ölçmek bakımından çok sağlıklı bir veri sunmuyor.
Oysa birinci yöntem, bu tür taktik nedenlerden ve yerel faktörlerden arınmış olduğu için partilerin seçmen desteğini okuyabilmek bakımından daha geçerli bir ölçü sunuyor.
Ancak gerek AK Parti, gerek CHP, ülke toplamında kendilerini daha kuvvetli gösterdiği için ikinci yönteme rağbet ediyor. Bu yöntemde kaybeden MHP gibi gözüküyor. Çünkü MHP’nin birinci yöntemde yüzde 17.6 olan oy oranı ikinci yöntemde iki puanın üstünde bir düşüşle yüzde 15.2’ye iniyor.
Birinci yöntemi esas aldığımızda, bu seçimden 2011 genel seçimine kıyasla net artışla çıkan partinin MHP olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Çünkü bu yöntemle baktığımızda, 2011 seçiminde 5 milyon 575 bin seçmenle toplamda yüzde 12.9 oranında oy alan MHP, 2014’te oy oranını 7 milyon 909 bin seçmen üzerinden yüzde 17.6’ya çıkmıştır. Aradaki net artış 2 milyon 334 bin seçmendir.
DÜZELTME: Geçen cumartesi çıkan yazımda 17 Aralık yolsuzluk soruşturması çerçevesinde hazırlanan ilk iddianameyi anlatırkan, birinci dalgada gözaltına alınan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’den “şüpheli” olarak söz etmiştim. Demir’in avukatı Ramazan Dinç arayarak, hazırlanan iddianamede Demir hakkında takipsizlik kararı verildiğini bildirdi. Düzeltir, Mustafa Demir’den özür dilerim.
Paylaş