Paylaş
Ortasında heyula gibi dikilmiş, manzaraya tezat oluşturan tesisi görüyoruz.
“Bu ne ya?” demeye kalmadan, “dış ses” itimat telkin eden bir şekilde anlatmaya başlıyor:
“Doğanın ortasında bir tesis...”
İçimden “He abi, onu gördük zaten” derken bu kez bir genç kız giriyor görüntüye.
Altında tavukların gezindiği ağaçtan kopardığı kıpkırmızı bir elmayı huzur içinde sepete atarken dış ses devam ediyor:
“Peki bu tesis buraya kurulurken çevreye etkileri araştırıldı mı?”
*
Bizler abası omzunda, yere çömelmiş kınalı kuzuları izleyen çobana bakarken de konuşmaya devam ediyor:
“Bölgedeki hayata zararı var mı?”
Gürül gürül akan ırmağın üstünde olta sallayan iki çocuk görüyoruz:
“Ekosisteme etkileri değerlendirildi mi?”
Kahvede huzur içinde çay yudumlayan köylüler, size de merhaba:
“Peki bu tesis kurulurken bölge halkı bilgilendirildi mi?”
Ekranda sincaplar filan belirirken ağzındaki baklayı çıkarmaya karar veriyor dış ses:
“Tüm bu soruların yanıtını 20 yıldır veren Çevresel Etki Değerlendirme, yani ÇED var... ÇED uzmanların hazırladığı raporların ışığında, ilgili tüm kurum ve kuruluşların katılımıyla işletmelerin çevreye ve insana etkilerini değerlendirmekte. Türkiye’nin çevresi ÇED’le güvence altında. Türkiye Cumhuriyeti çevre ve Şehircilik Bakanlığı...”
Oldu gözlerim doldu ve dahi ne mutlu ÇED’im diyene!
*
46 saniyelik bu kamu spotunu (hastasıyım, iyileşmek de istemeyecek derecede bayılıyorum bu kamu spotlarına) “Yalandan kim ölmüş?” diyerek seyrettim.
Reklamları izlediniz, hakikate geçelim...
Dünkü Radikal’de Serkan Ocak, Munzur Dağı eteklerindeki Gaban Vadisi’nden, Deliçay Nehri civarından bildiriyordu.
Deliçay, kamu spotundaki cennet parçasını bir TOKİ başyapıtı durumunda bırakacak güzellikte...
2009’da memleketteki her akarsuya, dereye, çaya, ırmağa hallenildiği gibi Deliçay’a da birileri hallendi HES (hidroelektrik santral) kurmak için.
Erzincan Valiliği “ÇED’e gerek yok; girin oralara, ağzını burnunu yamultmanızda sakınca yok” dedi.
Cesaret bulan şirket santrala ek olarak “kırma eleme tesisi” ve “beton santralı” için de kolları sıvadı; az önce kamu spotunu aktardığım Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da “He valla olur. ÇED’i olumludur ağalar” dedi.
*
Aynı fikirde olmayanlar da vardı. Az önce kamu spotunda gördüğümüz insanların benzerleri, daha doğrusu reklamda değil gerçek hayatta, Deliçay civarındaki köylerde yaşayanlar ayaklandı.
“Ayaklandı” derken yasal olarak mücadele etmeye başladı köylüler.
“Nehir kuruyor. Alabalıklar kumda kalıyor. Suyu bize, tarıma dar yetiyor. Burası bizim kutsal yerlerimiz, ibadete gideriz. Ciğerimizdir, pikniğe gideriz. Ekmek teknemizdir, hayvan otlatırız...” dediler.
“ÇED olumlu” kararını bu mücadele ile iptal ettiler.
Sonra bir ihbar üzerine jandarmaya haber verdiler, boşaltılan tesisin giderken 12 ton dinamiti olduğu yere gömüp gittiğini gördüler.
Santralın kovalanmasını davulla zurnayla kutlarken 1300 kilo daha dinamit lokumu buldular gömülü vaziyette.
100 metre ötesinde piknik yaptıkları, çocuklarını koşturdukları alanda...
*
Dinamiti Alfred Nobel bulmuştur 150 sene önce.
3 ölçü nitrogliserin, 1 ölçü diatomit ve eser miktarda sodyum karbonat hanur kıvamına gelene kadar karıştırılır; sopa gibi yapılır, patlatılır ve yıkım sağlanır, ölüm sağlanır, şoka duyarlıdır, fünye bile gerektirmeyebilir...
Yere gömülmez, a insafsızlar!
Milletin yaşadığı yerin dibinde pislik örter gibi bırakılıp gidilmez, a vicdansızlar!
Kamu spotu değil, hayat bu; a öküzler!
Paylaş