‘Her yer hile’ diyerek rahatlayacak mısın?

SONUÇLARA itiraz et...

Haberin Devamı

Seçim sahtekârlıklarını ortaya çıkar... Sandık hilelerinin peşine düş... Hakkını ara... Meydanı boş bırakma... Diren... Bırakma...

*

Ama şu üç şeyi ihmal etmeden:

*

- BİR: Eğer seçimde bir sahtekârlık yapılabiliyorsa... Bunun nedeni senin ihmalkârlığındır. Sandığa sahip çıkamazsan, son aşamasına kadar süreci denetlemezsen, sandık başı organizasyonunu mükemmel bir şekilde kurgulamazsan... Seçimde sahtekârlık da olur, hile de olur.

*

- İKİ: Kaybedildiğinde delikanlıca “kaybettim” demesini bilmen gerekir... Rakamları eğip bükmeden, bütün meseleyi seçim sahtekârlıkları ve hileleriyle açıklamaya kalkışmadan, rakibinin onca saldırı altındayken bile kazanabildiği gerçeğini gözden ırak tutmadan “kaybettim” demesini bileceksin.

*

- ÜÇ: “Kaybettim” demek “haksız çıktım” demek değildir... “Kaybettim” demek, “Ben halkın çoğunluğunu ikna edemedim” demektir. Eğer savunduğun değerlere güveniyorsan, inanıyorsan... “Ben neden halkın çoğunluğunu ikna edemedim” sorusuna cevap aramaya şimdiden başlamalısın.

Haberin Devamı

Mansur Yavaş’ı abartmayalım

- İNADINI... Azmini...
- Pes etmemesini...
- Hakkını yedirmeme çabasını...
- Efendiliğini...
- Diklenmeden dik duruşunu...
Ben de pek beğendim, pek tuttum, pek sevdim.

*

Ama abartmayalım.

*

Sonuçta...
Melih Gökçek gibi 20 yıllık bir bıkkınlık anıtını, MHP seçmeninden alabildiği hatırı sayılır desteğe rağmen “tartışmasız” ve “net” biçimde devirememiştir.
Siyasi varlığını borçlu olduğu Beypazarı ilçesini bile alamamış, partisi Beypazarı’nda ancak üçüncü parti olabilmiştir.

Bir düzeltme

“MERVE Kavakçı Meclis’ten kapı dışarı edildi, sonra yapılan seçimde Fazilet Partisi yüzde 15 oy aldı” diye yazdım dün.
Büyük hata!
İşin doğrusu şu: Merve Kavakçı, Fazilet Partisi’nin yüzde 15 oy aldığı seçimin hemen ardından Meclis’ten kapı dışarı edilmişti.

*

Hatam büyük ama yaptığım hata, söylediğimin doğruluğunu değiştirmiyor.
Ne söylemiştim:
“Seçimde az oy almak, haklılığın ya da haksızlığın yegâne ölçütü değildir.”

*

Bu açıdan bakıldığında şu iki şeyi söylemek mümkün:
- BİR: Merve Kavakçı’ya “sen yüzde 15 oy almış bir partinin vekilisin, bak yüzde 85 sana karşı... Hadi dışarı” denemezdi. Yüzde 15, Merve Kavakçı’nın haklı olduğu gerçeğini değiştirmedi, değiştiremez.
- İKİ: 28 Şubat’ta yapılan onca zulmün ardından Fazilet Partisi’nin sadece yüzde 15 oy alması, 28 Şubat’ın onca zulmünü, onca baskısını, onca antidemokratik uygulamasını aklayamadı, haklı çıkarmadı.

Haberin Devamı

Çoğunluk ayetleri

“ÇOĞUNLUK eşittir haklı olmak” anlamına gelmez.
Kuran-ı Kerim de böyle söylüyor.

*

Allah razı olsun Ali Bulaç, dünkü yazısında, “çoğunluk ayetleri”nden bir derleme yapmış da, “çoğunluk bizdedir, demek ki biz haklıyız” mantığında olanların ne türden bir bataklıkta çırpındıkları ortaya çıkmış.

*

İşte Ali Bulaç’ın derlediği o ayetler:
“İnsanların çoğu inanmıyor/İnsanların çoğu şükretmiyor/İnsanların çoğu bilmiyor/İnsanların çoğu cahillik ediyor/İnsanların çoğu zanna uyuyor/İnsanların çoğu aklını kullanmıyor/İnsanların çoğu hakkı kerih görüyor/İnsanların çoğu yoldan çıkmış fasıklardır/İnsanların çoğu ahde vefa göstermiyor/İnsanların çoğu Allah’ın nimetini bilir ama nankörlük eder/İnsanların çoğu (hak sözü) işitir, yine yalanlar...”

Haberin Devamı

Sertleşme politikası kimleri zora soktu

ÖNCE gergin bir seçim süreci...
Ardından gerilen siyaseti bir “balkon konuşması” ile yumuşatma...
Gelenek buydu.
Ancak bu gelenek, son “balkon konuşması” ile sona erdi.
Başbakan Erdoğan yine balkondan konuştu ama bu kez “sertlik politikalarına devam” mesajı verdi.
Bu durumun en fazla zora soktuklarını yazıyorum:

*

- ABDULLAH GÜL: Seçim öncesi hem Başbakan Erdoğan’ı küstürmüyor, hem de “demokrat ve ılımlı siyasetçi” imajını korumaya özen gösteriyordu. Erdoğan’ın “sertlik politikalarına devam” kararı bunu zora soktu, sokacak... “Kendisine ait bir odası” olmayacak gibi...

*

- LİBERALLER: Bütün liberaller değil... Her şeye rağmen iktidara destek veren, daha doğrusu iktidarı küstürmemeye çalışan liberaller... Bu isimler, seçim öncesi “yolsuzluklar da önemli” ya da “iktidarın üslup sorunu var” gibi cılız itirazlarda bulunabiliyorlardı. Bu isimler açısından artık hem “demokrat imajı” korumak, hem de Erdoğan’ı küstürmemek zorlaştı.

*

Haberin Devamı

- BDP/HDP: Kürt sorununda çözüm ve barış politikalarının yürütücüsü olarak AK Parti iktidarıyla fazla ters düşmemek zorundalar... Başbakan Erdoğan daha ılımlı politikalar izlese bu kolay olacak, en azından sorun olmayacak... Ancak Erdoğan otoriter siyasette ısrar edince bu zora girecek. “Kürtler kendi çözümleri adına demokrasiden vazgeçiyorlar” tartışması çıkacak. Şimdiye kadar kendilerine yakın olan sol liberal ve demokratlarla aralarına gölge girecek.

Yazarın Tüm Yazıları