Paylaş
Bunun da ötesinde bu sonuçların tetikleyeceği yeni gelişmeler ve siyasi değişimlerle birlikte, siyasetteki gerginliğin azalmayıp artması tehlikesi bile var. Bir başka deyişle iktidar partisi galip ilan edilecek oy oranına ulaşsa, hem bunun başarı olup olmadığı, hem seçimlerde olanlar, hem de yargı sorunlarının nasıl çözümleneceği ve siyasi etkilerinin yoğun olarak tartışılması kaçınılmaz. İktidar partisinin yenilgi sayılacak sonuçlar alması halinde ise bu kez hem parti içindeki tartışmalar su yüzüne çıkacak, hem yeni toplumsal talepler dillendirilmeye başlayacak.
Birçok toplumsal kesim gibi işalemi de gelinen noktada yerel seçim sonuçlarının istikrar için çözüm olamayacağının farkında. İstanbul Sanayi Odası (İSO) yönetiminin yerel seçimlerden önce “erken genel seçim” talebinde bulunması, seçim tartışmaları içinde fazla dikkat çekmedi ama bundan sonra gündeme gelip tartışılacağı kesin. Seçim sonuçlarına göre işaleminin diğer kuruluşları ve daha geniş toplumsal kesimlerden erken genel seçim taleplerinin artması bekleniyor.
Yerel seçim sonuçlarının ardından Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de siyasi ve ekonomik istikrar için yetmeyeceği artık ortaya çıktı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk kez halk tarafından doğrudan yapılacak olması, yerel seçim sonuçlarının Cumhurbaşkanlığı seçimine yapacağı etkiyi çok artırıyor. Yani siyasi tansiyonun yeniden yükselmesi kaçınılmaz.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri de yetmeyecek, Türkiye’de yeniden siyasi ve ekonomik istikrar kurulabilmesi için genel seçimlerin sonuçlanması gerekiyor. Normal tarihi 2015 olan genel seçimlerin, doğacak yeni siyasi iklimde öne çekilip çekilmeyeceğinin hemen tartışılmaya başlaması bile beklenebilir. Yani seçimler normal zamanında yapılırsa önümüzdeki 1 yılı aşkın süre yine siyasi gerginlikle geçecek. Genel seçimin, bir-iki ay içinde verilecek kararla, 2014 sonuna alınması halinde önümüzdeki belirsizlik süresi 9 aya indirilebilir.
MALİ İSTİKRAR HEP KORUNDU AMA…
Bir başka deyişle siyasi gerginlik, dolayısıyla ekonomideki istikrarsızlık ve piyasadaki belirsizlik bugünkü seçim sonuçlarıyla değil, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin tamamlanmasıyla sona erebilecek.
Siyasi gerginliğin ekonomiye verdiği önemli zararları, daha önce sık sık yaşadık. Son 11 yıllık AKP iktidarı döneminde ise genellikle seçimlerin mali istikrarı bozmadığı, dolayısıyla ekonomiye fazla zarar vermediğini gördük. Ancak artık iktidarın, seçim sonuçlar ne olursa olsun, tartışmalı hale geldiği bir döneme girdiğimizi unutmayalım. Bu nedenle seçimlerin mali istikrarı zedelemeyeceği konusunda, son 11 yılda olduğu kadar, rahat değiliz. Yerel seçim sonuçları ne olursa olsun, önümüzdeki 2 seçimin, iktidarın halkın daha fazla kesiminin onayını alma ihtiyacı duyacağı bir dönem olarak geçmesi ise kaçınılmaz
O nedenle iktidarın popülist kararlara imza atmayacağı konusunda eskisi kadar iyimser olunamıyor. Buna ekonomide büyümenin, küresel iklimin de büyük etkisiyle, daraldığı bir döneme denk geldiğini, enflasyonda yeniden artış tehlikesinin baş gösterdiğini, bankaların mali yapılarının zayıflamaya başladığı gerçeğini eklediğimizde, işlerin eskisi kadar kolay olmayacağı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Böylesine, trendin döndüğü bir ekonomik ortamda, daha fazla oy kaygısı öne çıktığı takdirde, eskisinden farklı olarak popülizmin gündeme gelmesi kaçınılmaz olabilir. Bu da ekonomideki seçim zararını artırabilir.
Paylaş