Hukukçu

SAMİ Selçuk, hem hukuk profesörüdür, hem yargı mesleğinde Yargıtay Başkanlığı gibi en yüksek makama ulaşmıştır.

Haberin Devamı

Birbirinden siyaseten çok farklı iki dönemdeki tavrından, duruşundan bahsedeceğim. İstiyorum ki, bilhassa hukuk öğrencileri, hukukun temel ilkelerini siyasi görüşlerin üstünde tutmayı bu örneklerle somut olarak görsünler.
Tayyip Erdoğan’ın 1998 yılında okuduğu şiirden dolayı mahkûm edildiği biliniyor. Sonra Ecevit hükümetinin girişimiyle suç tanımı kanunla değiştirilmişti. Buna göre Erdoğan hakkındaki mahkûmiyeti tamamen ortadan kaldırmak gerekirken, usule aykırı bir şekilde dosya Yargıtay’a getirtilmiş ve Yargıtay Erdoğan’ın tekrar mahkûmiyetine karar vermişti!
Sami Selçuk, “Özlenen Hukuk, Yaşanan Hukuk” adlı kitabında dosyanın usule aykırı olarak Yargıtay’a getirtilmesinin “görev gaspı, keyfi davranma, görevi savsama” olduğunu anlatır. Böyle bir işlemle, Yargıtay’ın Erdoğan hakkında mahkûmiyet kararı vermesini ise şu sözlerle eleştirir:
“Yargıtay kararı, hukukun temel ilkelerini yıkmıştır... Adil yargılanma hakkı çiğnenmiştir...”
Ayrıntıya girmiyorum, isteyenler Selçuk’un kitabına bakabilirler. Kitap sadece Erdoğan davasıyla sınırlı değildir, geniş hukuki konuları kapsamaktadır.

Haberin Devamı

GÜNÜMÜZDE YARGI

Aynı Sami Selçuk, Balyoz davası hakkında “Hukuki Tanıda Yanılgı” adlı bir kitap yazdı, davayı eleştirdi.
Yine aynı Sami Selçuk, Zaman gazetesinde üç gün süreyle “Başbakan’a Açık Mektup” adıyla uzun bir hukuki tahlil ve eleştiri yayınladı. (25-27 Mart)
Hemen “Cemaat gazetesi” diye politik savaş açanlar çıkar mı bilmem, fakat hukuken çok değerli bir yazıdır. Selçuk’un duruşu, askeri vesayetten, iktidardan ve Cemaat’ten bağımsız bir “hukuk duruşu”dur.
Hukukta elbette yorumlar farklı olabilir, önemli olan hukuki yorum yaparken hukuku siyasetten üstün tutmaktır. Sami Selçuk dün nasıl Erdoğan’a yapılan haksızlığa “hukukun üstünlüğü” ilkesiyle karşı çıkmışsa, bugün de hukukun üstünlüğünü savunarak Başbakan’ı eleştiriyor; yargının bağımsızlığına sahip çıkıyor. Hukukun evrensel bir ilkesini hatırlatıyor:
“Hiç kimse kendi davasının yargıcı olamaz!” (Nemo judex in sua causa!)
Yargısal kararları ancak bağımsız yargı verebilir.

Haberin Devamı

BÜYÜK HUKUKÇULAR

Selçuk seçimlerde elbette oyların “sayılacağını”, halbuki hukukta delillerin “tartılacağını”, bu ikisinin ayrı alanlar olduğunu, birinin diğerinin yerine geçemeyeceğini anlatıyor. Şöyle diyor:
“İktidarınız bir süredir hukukun evrensel ilkelerine, yazılı hukukun gereklerine ve yargı kararlarına uymaya pek hevesli görünmüyor. O nedenle ‘Herhangi bir ülkede yargı kararı hemen sonuç doğurur. Ama Türkiye’de işler böyle yürümüyor’ diye yazdı, Le Monde (15.2.2014)”
Selçuk hukukta hiçbir dosyanın yargı tarafından kesin hükme bağlanmadıkça kapatılamayacağını anlatıyor, Başbakan’ın yargıya yaptığı müdahaleleri eleştiriyor.
Selçuk’un bir kitapçık çapındaki uzun yazısını özetlemek bile buraya sığmaz. Benim bilhassa vurgulamak istediğim husus, siyasi kavgaların tarafları kimler olursa olsun, hukukçuların “hukukun üstünlüğü”nü savunmasıdır.
Hukuki görüşler tabii ki farklı olabilir ama hukukun siyasetten üstünlüğü evrensel bir ilkedir.
Daha önce çeşitli yazılarımda, 27 Mayıs darbesi döneminde eğilmeden hukukun üstünlüğünü savunan Ali Fuat Başgil, Recai Seçkin, Tahir Taner gibi büyük hukukçularımızı anlatmıştım. Bugün de Sami Selçuk’un saygın duruşunu bilhassa hâkim ve savcılara, hukuk öğrencilerine anlatmak istedim.

Yazarın Tüm Yazıları