Suriye bataklığı

SURİYE konusunda Türkiye açısından kötü senaryo, hem Esad rejiminin devam etmesi, hem Suriye’nin Afganistan gibi etnik ve mezhep kökenli terör örgütlerinin cirit attığı bir bataklık haline gelmesiydi. Bu oldu!

Haberin Devamı

Bataklık, Türkiye’yi de etkiliyor; hem çatışan grupların hassasiyetleri, hem “terör ihracı” biçiminde...
Suriye’nin “cihadist” terör örgütlerinin yatağı haline gelmesi Batı’da çekingenlik yarattı. Esad giderse İslamcı bir rejimin kurulmasından korkan Batı pasif davranmaktadır. İşte Amerika, “kimyasal silah” kullanılmasını “kırmızı çizgi” ilan etmişti, fakat Rusya ile uzlaşarak bu konuda bile geri adım attı.
Cihadist örgütlerin güçlenmesi, Özgür Suriye Ordusu’nu zayıflatmıştır. Bugün Esad rejiminin eli, bir yıl öncesine göre siyaseten daha güçlüdür. Altı ay önce, Amerikan Brooking Enstitüsü’nün uzmanlarından Kenneth Polack, hazırladığı Suriye raporunda “Esad’ın gitmesini talep etmenin de, günlerinin sayılı olduğunu söylemenin de Suriye’nin gerçekleriyle hiçbir ilgisi yoktur” diye yazmıştı.

SELEFİ TERÖR ÖRGÜTLERİ

Özgür Suriye Ordusu ile totaliter Esad rejiminin yenişemediği bir “pat” durumunun ortaya çıkması başka güçlerin yükselmesine imkân verdi: Rojava denilen Kuzey Suriye’de PYD yönetimindeki Kürt hareketi gelişti... El Nusra ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi terör örgütleri güçlendi.
Esad rejimiyle kavgalı olan Türkiye, bu örgütler tarafından da tehdit ediliyor. Son olarak 20 Mart’ta Ulukışla’da iki güvenlik görevlisi ve bir vatandaşımızı şehit eden teröristler, El Kaide militanlarıydı. Arapça konuşuyorlardı, içlerinden biri Kosova, öbürü Arnavutluk kökenliydi. “Cihadist” örgütlerin böyle, deyim yerindeyse çok uluslu militan devşirdikleri biliniyor. Suriye’nin böyle bir terör yatağı haline geldiği de belli.
Caber’deki Süleyman Şah’ın Türk toprağı olan türbesi de IŞİD’in tehdidi altında. 22 Mart’ta yaptıkları açıklamada, üç gün içinde Türk askeri çekilip Türk bayrağı indirilmezse türbeyi tahrip edeceklerini söylediler.
Türkiye’nin bu “Selefi” terör gruplarına karşı son derece kararlı olması gerektiği açık. Selefi teröristler Süleyman Şah türbesine dokunurlarsa, sadece oradaki 30 askerimiz değil, asıl Türk Hava Kuvvetleri en etkili şekilde müdahale etmelidir.

CAYDIRICI OLMAK

Esad rejimi Türkiye’ye tehdidini sürdürüyor. 22 Haziran 2012’de, uluslararası kurallara aykırı olarak uçağımızı düşüren, Esad rejimiydi.
Reyhanlı’da 11 Mayıs 2013’te bomba dolu iki minibüsü patlatarak 52 vatandaşımızı öldürüp 146 kişiyi yaralayan ve çok büyük tahribat yapan terör saldırısının “El Muhaberat” eylemi olduğu kesindir, yargılaması devam ediyor.
Türkiye’nin hem “Selefi” terörist gruplara karşı hem Baas rejiminin “Muhaberat” eylemlerine karşı caydırıcı olması gerektiği açıktır. Sınırımızı aşarak, açıkça ilan edilmiş olan angajman kurallarını ihlal eden iki Suriye uçağından, geri dönmeyen birinin F-16’lar tarafından düşürülmesi isabetli olmuştur. Bunun savaş tahrikçiliğiyle ilgisi yoktur. Olaya sebebiyet veren, bile bile angajman kurallarını çiğneyen Suriye uçağıdır zaten.

BATI İLE BİRLİKTE

Güvenlik açısından caydırıcı olmak zorunda bulunan Türkiye’nin, diplomasi alanında siyasetini gözden geçirmesi gerektiği de aşikâr bir gerçektir. Süper güçlerin bile ihtiyatlı davrandığı karmakarışık Ortadoğu sorunlarında iktidar hamasi miting dilinden sakınmalıdır artık.
Türkiye, Suriye konusunda ve genelde Ortadoğu sorunlarında NATO ve AB ile dayanışmalı ve ahenkli hareket etmelidir.

Yazarın Tüm Yazıları