Akıl ve mantığa en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde...

Türkiye rasyonel düşüncesini kaybetti! Kanun, kural, tarafsızlık, eşitlik gibi denklemler allak bullak.

Haberin Devamı

Artık bu ülkede, vatandaşın siyasi görüşüne, bazı çevrelere olan yakınlığına, hatta şansına göre, ikiyle iki çarpıldığında, bazen üç, bazen yirmi ediyor! İsyanların, ölümlerin faturasını duygulara çıkartmayalım. Sorun ülkenin matematiğinin bozulmasıdır.

Çok duygusal, çok güzel yazılar okudum, sözler duydum bu hafta. Üzüntü, isyan, öfke, korku, umut dolu cümleler...
Bense, aksine, çok rasyonel, akla dair şeyler söylemek istiyorum. Vardır ya, “Birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacımız olan şu günler”... Bence bu dönem de “Akıl ve mantığa en çok ihtiyaç duyduğumuz günler!”
Duyguları çıkartın bütün hikayelerden! 48 saat içinde yitirdiğimiz üç genç, niye öldüler biliyor musunuz? Birilerinin akıl eksikliğinden! Kural eksikliğinden. Matematik eksikliğinden. Bilgi eksikliğinden. Kanun eksikliğinden. İşlerin yarım yapılmasından. Kurallara uyulmamasından. Fırsat eşitliğinin olmamasından. Hukuk ve adalete güvenilmemesinden. İyiliğin ödülsüz, kötülüğün cezasız kalmasından! Çok mu Alman ekolü geldi kulağınıza?
Detaylandırayım, peki: Polislerin gaz fişeklerini kuralına göre kullanmamasının kimsenin umurunda olmamasından! Aynı polislerin, olmadık şartlarda, kuralsızca çalışmak zorunda bırakılmalarından! Herkesin kanun önünde eşit olmamasından! Her katilin, her hırsızın, her tabancalı, her palalının, kime yakın olduğuna bakılmaksızın çatır çatır gereken cezayı almamasından!
Dolayısıyla, her vatandaşın, hayatın her alanında, artık “Birileri kayırılacak, ben güme gideceğim” korkusuyla yaşamasından!
Memurluk sınavından, (en korkutucu örneği vereceğim) seçim sandığına, kimsenin objektif, güvenilir, matematiksel verilerle sonuç alınacağına inanmamasından. Kendi adaletini, sokakta kendi arayan vatandaşların çoğalmasından.
Türkiye matematiğini, rasyonel düşüncesini kaybetti!
Artık bu ülkede, vatandaşın siyasi görüşüne, bazı çevrelere olan yakınlığına, hatta şansına göre, iki ile iki çarpıldığında, bazen üç, bazen beş, bazen yirmi ediyor! Esas tehlike de bu!

Haberin Devamı

Duygular sanatçıların işidir

Haberin Devamı

İnsanların farklı görüşleri, aşkları, öfkeleri olabilir! Duygulara güvenilmez! Bu ülke, fikirler ve hisler baz alınırsa 75 milyona bölünebilir! Ama 75 milyonun yönetiminde, kanun, kural, eşitlik, tarafsızlık gibi kavramlar, yani ‘matematik’ tastamamsa, fıstık gibi yaşarız!
Duygular sanatçıların işidir arkadaş, bir doktor duygularıyla hareket etmez! Bir kanser hastasına kemoterapi yapıp, diğerine aspirin vermez! Kural bellidir çünkü! Hakimler, mühendisler, memurlar, yöneticiler ve hatta polisler için de böyle olmalıdır!
Eskiden sınavların adil yapıldığından emindik, sadece çalışırdık.
Eskiden hakimlerin, iyi-kötü, ellerinden geldiğince kanuna göre karar verdiklerini bilirdik, “Efendi, kanun var nizam var” diye çıkışırdı mahalle kavgalarında millet birbirine!
Eskiden bir üniversite hocasının, bir gazetecinin, polisin, hakimin, büyük ölçüde yeteneği, zekası ve çalışmasıyla oralara geldiğine inanırdık.
Polis bizim polisimizdi, her Türk vatandaşını elinden geldiğince korurdu, öyle bilirdik. Gaz bombaları atılırken, pencereyi açıp “Yeter ya, atmayın artııık” diye bağıran bir kadıncağıza (bendeniz), “Kes lan vatan haini” diye hakaret etmezdi polis. Aklından öyle geçirenler olurdu belki ama bunun suç olduğunu bildikleri için, sonuçları olacağını bildikleri için, yapmazlardı!
Ülkenin bir bölümü de çok acılar çekti o yıllarda. İşte onları da çözecektik hani? 75 milyon, aynı matematik denklem içinde olacaktık ve ülkenin her yerinde, herkes için, ikiyle iki çarpıldığında dört edecekti!
N’oldu? Herkesin ‘öteki’ hissettiği, ikiyle ikinin kaç ettiğini bilmek için her dakika zar attığımız bir döneme girdik!
Ben çok geç olmadan, bu ülkede akıl ve mantık istiyorum! Kural, adalet, bilim, eşitlik istiyorum!
Ağlaya ağlaya içimiz çıktı bu hafta. Kayıplarımız oldu. Hepsi benden gençti, biri zaten çocuktu. Beni duman eden, Berkin ve Burakcan’ın babalarının birbirini arayıp “Senin evladın benim evladımdır” demesi oldu!
Son günlerde çok duyuyorum etraftan. Çoluğunun çocuğunun geleceğinden endişeli olanlar “Gidelim buralardan, dayanamıyorum” kafasında, başka ülkelerde hayat planı yapıyor.
Ama bana sorarsanız sadece Burakcan ve Berkin’in babaları bile bu ülkede yaşamak için bir sebeptir! Herkes gitse, sadece o iki adam kalsa, onlar var diye ben de kalırım burada!
Yani yönetici diye seçtiklerimiz, herkes için aynı matematiği, o adil ve eşit sistemi adam gibi kursalar, duyguları biz hallederiz, merak etmesinler!
Belli ki, biz birbirimizi biliyoruz kardeşim ve sevgi eksiğimiz yok!

Haberin Devamı

“48 saat içinde yitirdiğimiz üç genç, niye öldüler biliyor musunuz? Birilerinin akıl eksikliğinden! Kural eksikliğinden. Bilgi eksikliğinden. Kanun eksikliğinden. İyiliğin ödülsüz, kötülüğün cezasız kalmasından!”

Yazarın Tüm Yazıları