Olimpos’la Hira kadar mı ayrı düştük?

KARPUZ gibi tam ortadan ikiye ayrıldığımız söylenirdi; bir tarafta Cumhuriyet mitingleri, bir tarafta AK Parti mitingleri...

Haberin Devamı

Ben inanmazdım, o günün siyasi çatışma ortamında kullanılan propaganda amaçlı bir mübalağa gibi gelirdi.
Ne yalan söyleyeyim, ilk kez kafamda kuşkular belirdi.
Seçim meydanlarındaki bölünmeyi, miting alanlarındaki ayrışmayı dünyaları ayırmaya benzetmek abartılı bir tasvirdir, o konudaki fikrim değişmedi.
‘İki Türkiye’ kavramına hâlâ ısınamıyorum, Eski Türkiye ile Yeni Türkiye tasniflerine de.
Siyasi kalabalıkların fotoğraflarını yan yana koyup altına ‘İki Türkiye’ yazmayı, bugün de sorunlu buluyorum.
Fakat arkadaş, ortada halli gereken bir sorunumuz olduğu da muhakkak.
Berkin ile Burakcan’ı nefret ateşinden kurtaramadığımız yetmezmiş gibi aynı toprağa, ayrı ayrı vermemizden belli değil mi?
Aynı şehrin, aynı muhitin çocuklarıydılar, aynı toprak onları bağrına bastı ama son yolculuklarına aynı omuzlarda taşınamadılar.
Nasıl oldu da fiziken bu kadar yan yana yaşarken duygusal mesafemiz dağlar kadar açılabildi?

* * *

Haberin Devamı

“Ne yani, ayrı ayrı meydanlarda toplanıyoruz diye aramıza uçurumlar mı girecek” derken, biraz hafife almışım ayrılıklarımızın derinliğini.
“Hangi dünyaya kulak kesilmişsek öbürüne sağır” kalmaktan da betermişiz, acılarımıza duyarsızlaşmışız...
Berkin’e yananlar Burakcan’a yananlara sağır, Burakcan’a yananlar Berkin’e yananlara...
Her taraf kendi ağıdına kulak kesildi, diğer taraftan yükselen feryada bigâne.
Yine de ‘İki ayrı dünya’ tabiri ağır. Cemil Meriç’in “Olimpos dağının çocukları, Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir” dediği uzlaşmaz çelişkileri çağrıştırıyor.
Aynı toprağın evlatları ‘Şark’la ‘Garp’ kadar mı yabancılaştı, Olimpos’la Hira kadar mı uzaklaştı ki birbirlerinden, feryatları bir dağımızdan ötekine yetişmiyor?

* * *

‘İki Türkiye’ tabirine itirazım devam ediyor.
Ama ortaya çıkan ‘duygusal kopuşu’ inkâr da yersiz.
Kabul, herkes kendi duygu dünyasına kapandı.
Kapılar kapatıldı, sürgüler çekildi, alakalar kesildi.
Dağdaki çobandan şehirdeki ekâbire herkes tek tek safını belirledi.
Yani 30 Mart akşamına kadar başa gelen çekilecek.
30 Mart’tan sonrasına hazır mıyız peki?
Ortak bir duygu dünyasını yeniden inşa etmek mümkün olacak mı?
Asıl soru budur.
“Dün birden fazla öfke var ortalıkta” demiştim, birden fazla duygu dünyası...
Mozaiğin parçalarını sandıkta nasıl birleştireceğiz?
Seçim ertesi sendromu üzerine kara kara düşünmeye başlasak iyi olacak.

Yazarın Tüm Yazıları