Paylaş
Gezi olaylarında 6 hayatın kaybedilmesi, duyguları nasıl etkilemişti, biliniyor. Gencecik yaşta hayatını kaybeden Berkin Elvan için vicdanlar isyan etti...
Ardından “öbür taraf”tan iki genç beden daha “gök ekini biçer gibi” toprağa düştü: Okmeydanı’ndaki çatışma sırasında Burakcan Karamanoğlu vurularak hayatını kaybetti. Üç ay önce askerden gelmişti, hayatını kurmaya çalışıyordu. Cinayeti bir terör örgütünün üstlenmesi, böyle ortamları nasıl fırsat saydıklarını gösterir.
Tunceli’de polis memuru Ahmet Küçüktağ, olaylar sırasında aniden fenalaştı, hayatını kaybetti.
Dün yine yine “evlat acısı”yla yüreklere ateşler düştü. Yine vicdanlar isyan etti.
TEFE KAN BULAŞTI
Berkin’i, Burak’ı, Ahmet’i rahmetle anıyorum, aile ve dostlarının acılarını paylaşıyorum. Feryat halinde bağırmak istiyorum; daha nereye kadar?! Tırmanan toplumsal gerilimler “çatışma”ya dönüşmek üzere...
Kutuplaşma o hale geldi ki, öfkeli gruplar parti binalarını ateşe veriyor. Grupların meydanlarda, sokaklarda çatışmaları, daha feci olayların meydana gelmesi ancak polis müdahalesiyle önlenebiliyor...
Sayın Bülent Arınç “Herkesin tef gibi gerildiği bir Türkiye’deyiz” diye yakınmıştı. (23 Temmuz 2013)
Bir yıl geçmedi, geldiğimiz vahim vaziyet ortada: Gerilimi düşürecek hiçbir şey yapılmadı, aksine gerginlik tırmandırıldı ve işte kan aktı... Gencecik bedenlerin arkasından ağlayanlar, acılar içinde gösteri yapanlar, protesto edenler sanki farklı dünyaların insanları: Genç ölümleri bile bizi birleştirmiyor!
Kan bulaşmış tefi daha fazla germek bizi nereye götürür? Böyle bir yıl daha devam edebilir miyiz? Bu ülke, bu ülkenin insanları nereye gidiyor? Bunu herkesten önce ve herkesten çok iktidar düşünmelidir.
KİM HAKLI?
İktidar taraftarlarının yayın ve söylemlerine bakın, sandıkta kazandıkları iktidarın sokak hareketleriyle, darbe planlarıyla devrilmek istendiğine, saldırı altında olduklarına inanıyorlar. Muhalifler seçimlerden sonra daha büyük baskılara maruz kalacaklarının endişesi içindeler.
Ölümler, çatışmalar, tahribat ve eylemler iki tarafta da bu duyguları körüklüyor, keskinleştiriyor.
Hangisi haklı?... Cevabı kördüğüm bir sorudur bu. Toplumsal çatışmalarda kendisini haksız görerek çatışanlar olduğunu dünya tarihi kaydetmemişti.
Olaylarda haklıyla haksızın ayırt edilmesini, katillerin bulunmasını mutlaka ve ısrarla yargıdan talep ederken bizlerin bilhassa öfkeli politikacılara seslenmemiz gerekir: Daha nereye kadar? Daha kaç genç ölecek?!
BİRAZ VİCDAN...
Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bazı bakanlar, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli ve AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, kendi üsluplarıyla ayırım yapmadan acıları paylaştılar, itidal tavsiye ettiler... Doğru yaptılar.
Fakat Türkiye hâlâ “76 milyonun başbakanı”ndan duygulu, kapsayıcı, genç ölümlerindeki acıları ayırımsız paylaşan birkaç cümle bekliyor!
Böyle bir ortamda Nurettin Canikli’nin buraya almak istemediğim öfkeli ve kışkırtıcı sözleri esef vericidir.
Toplumsal gerilimlerin toplu çatışmaya dönüşebileceği tehlikeli bir zaman şeridinden geçiyoruz. Acıları kaşımak, öfkeleri körüklemek bin defa pişman olacağımız toplu felaketlere yol açabilir.
Evlat acısıyla kavrulan babalar sağduyu çağrısı yapıyor!
Biraz vicdan, biraz insaf, biraz sağduyu, biraz sorumluluk...
Yoksa... Yazıklar olsun!
Paylaş