Paylaş
Akşam evde anne ve babanız televizyon izliyor, siz de salonun bir köşesinde ders çalışıyorsunuz. Ve birden haber bülteninde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bütün hiddetiyle ekrandan odanızın içine girerek anne ve babanıza sesleniyor:
“Bunların dershanelerine göndermeyin çocuklarınızı. Bunların okullarına da göndermeyin... Alın çocuklarınızı bu okullardan, devletimizin okulları bize yeter.”
Peki ne hissederdiniz o an?
* * *
Başbakan, bazen bir rica olarak iletiyor bu beklentisini, “Lütfen alın” diyor. Bazen emir kipi kullanarak, daha sert çizgiler içinde sesleniyor: “Bırakın bunların okullarını...”
İş yalnızca anne ve babanıza yapılan bu çağrı ile sınırlı kalmıyor. Ardından okulunuzla ilgili nitelemelere de başlıyor Başbakan:
“Bunlar sülük gibi emiyorlar. Ama sülük bunlardan faziletlidir ha. Çünkü sülük zararlı kanı emer, bunlar faydalı olanı emiyor... Bunların sülük gibi vatandaşımın kanını emmesine müsaade etmeyeceğiz. Ama bu sözüm sülüğe hakaret olur. Sülük zararlı kanı emer, faydalı kanı emmez.”
Belki, o akşam rüyanıza karabasanlar giriyor. Gününüzün büyük bir bölümünü geçirdiğiniz okulunuzun bahçesi, koridorlar, sınıfınız sülüklerle kaplanıyor. Öğretmenleriniz, sınıf arkadaşlarınız hepinizin üzerine sülükler yapışıyor.
“Sülük” sıfatıyla da bitmiyor. Ailenizin “söğüşlendiğini” de söylüyor Başbakan ve ekliyor: “Özel okullarda bile para alıyorlar, para alındıktan sonra yine gidiyor dershaneye, bu ne biçim iştir ya... Hem özel okula para, hem dershaneye para, hep para... Money (İngilizce para), money, money, hep bu...”
Bir yanıt için babanıza ve annenize bakıyorsunuz. Muhtemelen gözlerini kaçırıyorlar. Çocuklarını bu okula verdikleri için bir pişmanlık yaşıyor olmasınlar.
* * *
Dershane konusu bir noktaya kadar anlaşılabilir. Hükümet, eğitim sistemini köklü bir şekilde reforme etme çabası içinde dershaneleri kapatma yoluna gidebilir. Bu kararın isabet derecesi, doğruluğu, yanlışlığı ayrıca tartışılabilir.
Ancak konu okullar olunca, durum biraz farklı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğrenci kabulüne onay verilmiş olan bu okulların siyasi bir kampanyanın parçası olarak hedef alınması ve ebeveynler üzerinde çocuklarını bu okullardan çekmeleri için baskı kurulması çok problemli bir duruma işaret ediyor.
Başbakan, bu çağrıyı ilk olarak 27 Şubat tarihindeki Burdur mitinginde yaptı, ardından talebini sistematik bir şekilde tekrarlamaya başladı miting meydanlarında. Dün araştırdım, Başbakan geçen 10 günü aşkın süre içinde bu temayı tam 11 ayrı konuşmada işlemiş. (Burdur, Uşak, Balıkesir, Denizli, Isparta, Muğla, Niğde, Osmaniye, Kırıkkale, Elazığ ve Malatya konuşmaları.)
Geçmişte Türkiye’de siyasi mücadele içinde pek çok şeyin hedef alındığına tanık olunmuştur. Ama galiba ilk kez bazı okullar bir seçim kampanyasında açık bir hedef haline gelmiştir.
Başbakan’ın kurduğu baskının aileleri nasıl bir sıkıntı ve -muhtemelen- çaresizlik duygusu içine ittiğini tahmin edebiliyorum. Ama benim üzüntüm daha çok çocuklarla ilgili. Örneğin Başbakan miting meydanlarında bu okullara yüklendikçe, ertesi gün çocukların sınıfta bu konuda kendi aralarında ne konuştuklarını merak ediyorum.
Erdoğan’ın bu söyleminin onların iç dünyasında yaratacağı sarsıntıyı, suçluluk duygusunu, gelecekleriyle ilgili belirsizlik ve kaygı halini tahmin edebilmek hiç de güç değil.
Gelişimlerini sürdürdükleri, tamamlamakta oldukları dönemlerinde esirgenmeleri gerekirken, onlar Başbakan ile Gülen cemaati arasındaki büyük savaşta cephede rehin alınmış durumdalar.
Türkiye’de cemaatin desteklediği okul öncesi, ilköğretim ve lise düzeyinde yüzlerce eğitim kurumunda 150 bine yakın öğrenciden söz ediyoruz.
* * *
Bu satırların yazarı Gülen cemaatine hep mesafeyle bakmış, bu hareketin devlet içindeki örgütlenme yöntemlerinden, özellikle de polis ve yargı üzerinden yürüttüğü ve çok büyük mağduriyetlere yol açan operasyonel faaliyetlerden rahatsızlık duymuş ve duymakta olan bir gazetecidir.
Bu okulların çoğunlukla başarılı oldukları biliniyor. Kuşkusuz, bu eğitim kurumlarını yaratmış olan cemaatin, siyasi kavgalara, büyük operasyonlara giriştiği zaman okulları da riske edeceğini, onları tehlikeli suların içinde itebileceğini hesaplaması gerekirdi.
Hal böyle de olsa, Başbakan’ın okulları cemaate karşı giriştiği mücadelede muharebe alanında yeni bir cephe olarak görmesinin onaylanacak hiçbir tarafı yoktur. Lütfen çocukları bu işin dışında tutalım.
Paylaş