Paylaş
Hem hukukla ilgili sorunları sık sık yaşadığımızı gösterir, hem hukuka olan ihtiyacımızın normal zamanlara göre çok daha fazla arttığını.
Son olay, Ergenekon tutuklularıyla ilgili olarak mahkemelerin farklı kararlar vermesi: 21. Ağır Ceza Mahkemesi ve diğer ‘ağır ceza’lar sanıklar hakkında tahliye kararı verdi. Bunlardan meslektaşımız Tuncay Özkan’a geçmiş olsun diyorum.
Fakat 13. Ağır Ceza Mahkemesi, aynı yöndeki talepleri reddetti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
Kanunlar aynı ise mahkemelerin kararları nasıl böylesine farklı oluyor?
İKİ KANUNİ DÜZENLEME
Ergenekon davasında tahliyelerin dayandığı iki kanuni düzenleme var:
. Özel yetkili denilen TMK mahkemeleri kaldırıldı. Artık normal ağır ceza mahkemeleri yetkilidir.
. Yeni kanunla azami tutukluluk süresinin 5 yıl olacağı hükmü getirilmiştir.
Tahliyelerin çoğu bu gerekçeye dayanıyor. Mahkemeler ayrıca “delillerin toplanmış olması, artık karartılamayacağı, Yargıtay aşaması beklendiğinde tutukluluğun çok daha fazla uzayacağı” gibi gerekçeleri de kararlarına yazdılar.
Danıştay cinayetinin faili Alparslan Arslan da tıpkı Zirve Yayınevi cinayetinin failleri gibi bu “beş yıl tutukluluk” gerekçesiyle tahliye edilecekti fakat başka suçtan tutukluluğu devam ediyor.
Dün de yazdım, tahliyelere yol açacağı belli olan kanuna keşke “adam öldürme fiilleri hariç” diye bir hüküm konulsaydı.
Mahkemelerin tahliye kararlarında elbette bu “azami tutukluluk süresi 5 yıldır” şeklindeki yeni kanun uygulanmıştır fakat gerekçe yazılarında “delillerin toplanmış olması, kaçma ihtimalinin bulunmaması, Yargıtay aşaması uzun süreceği için tutukluluk sürecisin çok daha fazla uzayacağı” gibi sebepler sayılıyor.
BAŞBUĞ EMSALİ
Tahliye edilen emekli Org. Şener Eruygur, Org. Hasan Iğsız ve Tümamiral Alaettin Sevim’in tutukluluk süreleri en fazla 2.5 yıl kadardır, “beş yıl tutukluluk” maddesiyle ilgileri yoktur. Başbuğ hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararı emsal alınarak tahliye edilmiş olabilirler: Özetle, 7 aydır kararın yazılmaması, sanıkların yapabilecekleri savunma işlemlerini yapmalarını engellemiştir...
ERGENEKON MAHKEMESİ
Fakat aynı kanunlar ve içtihatlar söz konusu olduğu halde 13. Ağır Ceza Mahkemesi , tahliye taleplerini reddetti. Baştan beri Ergenekon davasına bakan ve son mahkûmiyet kararlarını veren ‘özel yetkili’ 13. Ağır Ceza Mahkemesi, yetkisinin sona ermediğine, bu mahkemeleri kaldıran kanunun Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verdi. Mahkemeye göre özel yetkili mahkemelerin görevine ancak HSYK son verebilirdi, Meclis böyle bir kanun çıkaramazdı...
Halbuki Anayasa’nın 142. maddesi çok açıktır: “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.”
HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur da bu yönde açıklama yaptı. Ben de 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kendisini hâlâ yetkili sayan kararını yanlış buluyorum.
HAKİM BAĞIMSIZLIĞI
13. Ağır Ceza’nın sayın hâkimleri, baştan beri baktıkları Ergenekon davasındaki işlemlerine sahip çıkmak psikolojisiyle böyle hareket etmiş olabilirler. Halbuki hâkim, sadece iktidara, sokağa ve baskı gruplarına karşı değil, kendi duygularına karşı da “bağımsız” olmalıdır.
Büyük hukukçularımızdan Cevdet Paşa’nın Mecelle’de dediği gibi:
“Hâkim; hakîm, fehîm, müstakîm ve emîn, mekîn, metîn olmalıdır.” (Madde 1792)
Yani hâkim bilge, kavrayışlı, istikamet sahibi, güvenilir, istikrarlı ve sağlam duruşlu olmalıdır.
Siyasetçiler de günün konjonktürüne göre kanun çıkarırken kılı kırk yarmalıdır.
Paylaş