Paylaş
“Montaj, dublaj, yalan” dedi.
*
Muhalefet tarafı:
“Ağrı Dağı kadar gerçek” dedi.
*
Ne olacak şimdi?
Burada kalacak mı bu iş?
*
Bir tarafta “inanıyoruz” diyenler...
Bir tarafta “inanmıyoruz” diyenler...
Ne yani?
Bir inanç meselesi mi yapılacak bu iş?
Yatılacak mı bunun üstüne?
*
- “Çalarken görsem bile inanmam” diyenleri...
- “Çalsa da benim için fark etmez” diyenleri...
- “Çalıyorsa benim malımı çalıyor” diyenleri...
- “Çalmıyordur, o zekât parası diyenleri...
- “O kayıt gerçek çıksa da fark etmez” diyenleri...
- “Bana ister saf deyin, ister bağnaz” diyenleri...
Bir tarafa bırakalım.
Onlar kendi istikballerini ve pozisyonlarını, iktidarın istikbaline ve pozisyonuna bağlamış kişiler.
Çıkacaklarsa da beraber çıkacaklar.
Batacaklarsa da beraber batacaklar.
Onlardan “hakikat arayışı” ya da “ahlak sorgulaması” falan beklemek nafile...
*
Gözü kapalı inananları...
Ya da...
“Sahte bile olsa inanırım” mantığıyla yaklaşanları da...
Geçelim bir kalem.
Onların derdi de “hakikat” değil.
*
Ellerini vicdanlarından hiç çekmeyen büyük ve sakin kalabalıklar için soralım:
Ne olacak şimdi?
Hakikatin ortaya çıkması mümkün olmayacak mı?
*
Bir araştırma yapılmayacak mı?
Kanıtlar, deliller ortaya konmayacak mı?
O saatte orada olunmadığına dair bir karine “güm” diye getirilmeyecek mi?
O sesin Başbakan’a ve oğluna ait olup olmadığına dair bir araştırma yapılmayacak mı?
İktidarın da muhalefetin de kabul edeceği “güvenilir” bir araştırma kuruluşuna o kayıt teslim edilmeyecek mi?
Töhmet altında kalan bundan kurtulmak için zerre kadar çaba göstermeyecek mi?
Töhmet altında bırakan hakikatin ortaya çıkması için arayışa geçmeyecek mi?
*
- Kısık sesin...
- Milyon dolarların, milyon Euro’ların...
- Sıfırlana sıfırlana bir türlü bitirilemeyen o muazzam paranın...
Sahteliği ya da doğruluğu hakkında hiçbir fikrimiz olamayacak mı?
Gerçekliğinin kanıtlanması “çocuk oyuncağı” olan bir telefon kaydının gerçekliği kanıtlanmayacak mı?
Yoksa bu iş, “İnananlar peşimden gelsin, inanmayanlar karşıya geçsin” oyununa mı dönüşecek?
*
Unutulmasın:
Gerçeğin ortaya çıkması için çaba sarf etmeyenler, gerçeğin ortaya çıkmasından korkanlardır.
Biliriz, biz biliriz
NUTUKLARIN neredeyse yüzde 70’ini kapsayan kalıp cümleler şunlar:
- Biz onu da iyi biliriz.
- Biz biliriz.
- Biz biliriz be.
- Hadi oradan be! Biz biliriz.
- En iyi biz biliriz.
*
Ve bütün bu “biliriz”lerin ardından gelen şey şu oldu:
“Ne kadar da safmışız... Meğer nasıl da aldatmışlar bizi...”
*
Tanık sizin, başka diyeceğim yok.
Son günlerde sevdiğim şarkılar
- “HELE destur! Destur!” diye başlayan Barış Manço’nun “Dıral Dede’nin Düdüğü” adlı şarkısı...
- Mehmet Erdem’in meşhur ettiği Sezen Aksu’nun “Hâkim Bey” adlı şarkısı...
- “Namus şeref onur hepsi güzel ama/En önemlisi helal alınteri” dizelerinin de yer aldığı Barış Manço’nun “Kazma” adlı şarkısı...
- Yine bir Barış Manço şarkısı: “Halil İbrahim Sofrası”... Özellikle de “Buyurun dostlar buyurun/Halil İbrahim sofrasına” bölümü.
- Bir Fatih Kısaparmak şarkısı: “Haram Saltanatı”... Özellikle de “Ar damarı ar damarı/Şimdi olmuş kâr damarı” bölümü...
- Bir “Moğollar” şarkısı: “Bir şey yapmalı”. Özellikle de “Hileli terazi/Han hamam arazi/Konuşanı asi/Deyip içeri tıkmalı” bölümü.
- “Diren Karadeniz” adlı şarkı... Özellikle de “Fakiri çalıp soyan Ankara’ya çıkayi...” bölümü...
Yeni kavramlar
- SIFIRLAMAK: Öğrenciliğimizde elimize geçen azıcık parayı iki saatte ezerdik... Bu yeni kavramla öğreniyoruz ki çok parayı sıfırlamak hakikaten belalı bir işmiş.
*
- ZEKÂT: Evde bulunan milyon dolarlara “iyi niyetli bir yaklaşım denemesi” için kullanılan sözcük.
*
- ALO BABACIM: “Alo Fatih”ten daha tehlikeli olduğu kesin... Öyle olmasa tribünde bunun pankartını açanlar, polis tarafından didik didik aranmazlardı.
*
- ÜÇ-BEŞ KURUŞ: Bir bakan oğlunun terminolojisinde koca trilyon için kullanılan niteleme...
*
- ŞEHRİZAR: Çok parayı sıfırlamak için içinden daire alınan Üsküdar’daki lüks dairelerle dolu site...
*
- ÇOLUK ÇOCUK: Yeni bir insanlık ölçüsü... Varsa çoluğun çocuğun tamam... Yoksa... Yandın.
*
- ŞEY: Telaşlı ve korkulu anlarda yapılan telefon görüşmelerinde kelimelerin arasına sıklıkla yerleştirilen sözcük.
*
- SİLERİZ: İleri demokratik bir ülkede bir işadamı örgütüne yönelik kullanılan tehdit sözcüğü...
*
- DARBE MAĞDURU: Eskiden siyasetçiler, bilimadamları, yazarlar, çizerler darbe mağduru olurdu. Şimdi trilyona kuruş diyen bakan oğulları, her makama rüşvet dağıtan Reza’lar darbe mağduru oldu.
Paylaş