Paylaş
Genel merkez ile Sarıgül’ün ilçe belediye meclis üyelikleri, özellikle de İBB’ye gidecek adayların sıralamaları nasıl belirlenecek? Genel Merkez’in bu kez taviz vermeyeceği sanılıyor. ‘Acele Posta Servisi’ ile Ankara’dan gönderilecek listeler, el değmeden Seçim Kurulu’na gönderilecek.
Pazartesi günü olaganüstü PM toplantısı var.
- Sarıgül ve ekibi, öğleyin Dedeman Oteli’nin önünden Barbaros Bulvarı’ndan sahile ‘indirme’ yapacak. Beşiktaş Belediye Başkan adayı Murat Hazinedar’ı ziyaret edecek.
Hazinedar’ın hiç hata yapmaması gerekiyor, bu süreçte.
ÇARŞI GRUBUNUN KURALLARI
İsmail Ünal gibi bir BJK’lıdan sonra kendilerine dayatılmak istenen GS ve FB’li aday adayların önerilmesine tepkili olan Çarşı Grubu’nun katı kuralları var:
‘Ordulu, Fatsalı ve Kastamonulu gibi köy derneklerinin ve Sarıgül’en YDH’nın bayraklarını görmek istemiyoruz. Sadece CHP’nin ve BJK’nın bayrak ve flamaları olabilir. “Bu semt bizimdir... özgürlük... uygarlık...çağdaş yaşam... demektir... Bu semt bizimdir; aşk demektir.”
- CHP’de, İzmir’i bırakın asıl sıkıntı İstanbul’da geliyor. İl başkanı Oğuz Salıcı duruma hakim olamadığını söylüyorlar. Dün bize Küçükçekmece, Büyükçekmece, Sarıyer, Kartal, Maltepe, Avcılar, Kadıköy ve Çekmeköy’de yeni adaylar belirleneceği fısıldandı... Salıcı’nın sıkıntısı esas bu yönde. Doğru olmamasını diliyor partililer; çünkü içinden çıkılmazsa bunun hesabının ‘kurultay’da görüleceği şimdiden ifade edilmeye başlandı.
- Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in basın müşaviri bir not göndermiş: “Sarıyer Belediye Başkanı İstanbul’da en temiz adaydır; yolsuzluk davası olmayan tek adaydır.”
- Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, “Akşam düğün yapıyorduk, sabah cenaze geldi” demesi uzun süre dost gözüktüğü Kılıçdaroğlu’na ağır bir eleştiri sayılıyor. Ne genel başkan, ne belediye başkanı dengeyi tutturamadılar. Gürsel Tekin’in başkanlık talebi yok deniyor; bir dostu açıkça “Onun derdi partide gerçek CHP’lilerin ağırlık sağlaması...” diyor. Ama nasıl?.. ‘Baykal’ın, CHP’si gibi’ mi? Tekin’in, Baykal’ın öğrencisi olduğu unutulmasın.
Baykal’ın çevresine bir talimatı var:
“Sakın kimse istifa etmesin; 31 Mart’tan sonra kurultay var!”
Peki, Baykal’ın getirdiği ‘tüzük’ ne olacak?
Kafamızı kuma gömdük
ÇANAKKALE Savaşı’nın 100’üncü yılı olan 2015’te 24 Nisan’ı 25 Nisan’a bağlayan gece yapılacak olan Şafak Ayini’ne katılmak için, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan yaklaşık 50 bin kişi müracaatta bulundu, ancak alan kapasitesinin yetersizliği nedeniyle törenlere 10 bin 500 kişi katılabilecek. 2015 Yılı Sözde Ermeni soykırımının da 100. Yılı... Ermeniler büyük hazırlıklar içinde. Türkiye’ye 50 bin kişi yerine 10 bin kişinin gelmesinden dolayı, Fransa çok büyük bir kutlama yapacağını açıklamıştır. Unutmayalım, Fransa, Ermeni tezlerinin en büyük savunucusudur. Fransa’ya Türkiye’den daha çok kişi ANZAC törenleri için gidecektir. Türkiye’nin tanıtımı Avustralya’da % 0’dır. Bu büyük fırsatı Türkiye iyi kullanmalı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Avustralya’daki Türk STK’larla görüşme yapmalıdır. ATCP (Avustralya-Türk Kültürel Platformu) olarak Avustralyalı yetkililer bugüne kadar bizimle 3 kez ANZAC 100. Yılı için toplantı yaptı. Türkiye bizi tanımıyor bile. Kültür ve Turizm Bakanlığı tören alanını büyüterek, ek çadırlar koyarak sadece Avustralya’dan 1 haftada 50.000 kişinin gelmesini sağlayabilir. Paket turlarla Kapadokya, Efes gibi yerlerde ziyaret edilebilir.
Avustralya halkı seyahatlerini 1 yıl önceden planlar. Geç kalmayalım.
Nejat TEKİNER
3 gazeteci 3 kitap
- GAZETECİ-yazar Mine G. Kırıkkanat’ın 3 yıllık bir araştırma sonunda hazırladığı ‘Bir Hıristiyan Masalı’ (Kırmızıkedi Yayınları), dinsel dogmaların inananların güvenini hak etmediklerini, bu dogmaların iktidar araç ve gereçlerinden ibaret olup inançsız muktedirler tarafından uydurulduklarını; tarihteki en büyük, en yıkıcı örneğiyle sergilemeye yönelik bir araştırma... ‘Ortodoks dünyada 1453 depremi’ adlı bölüm de dikkat çekiyor.
- ‘İLHAN Abi’, Cumhuriyet gazetesi yazı işleri müdürlerinden Miyase İlknur’un belgesel
nitelikte kitabı (Cumhuriyet Kitapları), İlhan Selçuk’un geride kalan belgelerin ve İlknur’un biriktirdiği anıların ışığı altında yazılmış biyografik bir çalışma... Yaşamını Türkiye Cumhuriyeti’nin ilerici ve aydınlanmacı gelişimine adamış olan Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk, hayata veda ettikten sonra düşünceleri ve örnek kişiliği ile asla unutulmayacak.
- ATİLLA Dorsay’ın yıkılan Emek Sineması çerçevesinde, dünden bugüne Beyoğlu’nun geçirdiği bütün değişimleri de fotoğraflarla destekleyerek hazırladığı ‘Emek Yoksa Ben de Yokum! (Kırmızıkedi Yayınları) kitabında, bir kültür semtini kurtarmak üzere verilen çabaları da topluca gösteriyor. Uçsuz buçsuz düşünsel mirasını oluşturan Cumhuriyet’in internet sitesinde okunabilir.
BİLİYOR MUSUNUZ
CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in “17 Aralık operasyonunun ekonomiye etkilerinin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Meclis Araştırma Önergesi verdiğini... SOSYAL Demokrasi Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Dr. Erdem Çankaya’nın sağlık nedeniyle ayrılmasından sonra yeni yönetimin Süha Akıncı’nın başkanlığında oluşturulduğunu...
SOKAK fotoğraflarıyla tanınan Ali Öz, Facebook’ta gördüğü Çamlıca Tepesi’ne ait yeni bir fotoğraf için şu yorumu yaptı: “Kim çektiyse güzel çekmiş. Çamlıca’nın ne hale geldiğini ortaya koymuş.”
Down Sendromlu çocuklardan: “Bizi Havalara Uçurun!”
DOWN sendromu derneği olarak kurulduğumuz 2009 yılından beri, 20 yıllık birikim ve yepyeni bir sinerji ile çalışıyoruz. Bu sürede çok başarılı ve down sendromlular için her alanda algıları değiştiren projelere imza attik, öncü olduk. Bizden sonra destek verdiğimiz veya bilgi paylaştığımız pek çok down sendromlu aile birleşti ve Türkiye’nin farklı illerinde yerel dernekler kuruldu. Bu dernekleri vizyonumuz ve birikimimizle desteklemeye devam ediyoruz. İş koçluğu ve sağlik başta olmak üzere, eğitim, toplumsal farkindalik, uluslararasi ağ kurulmasi gibi pek çok farkli konuda projeler yaptik ve yapmaya devam ediyoruz. ilk 15 yil için belirlediğimiz hedeflerimize şimdiden ulaştık.
Türkiye’de Down Sendromu konusunda başardığımız ilk ve öncü projelerimizden bazıları şöyle:
• DS Kliniği’nin açılması: Ortadoğu ve Balkanlar’da ilk ve tek olan İstanbul Bilim Üniversitesi Down Sendromu Kliniği’nin açılışını daha bir ay önce gerçekleştirdik.
• DS ile ilgili farklı yaş grupları ve ihtiyaçlar için Türkçe kaynak kitaplar hazırladık.
• DS gençlerin işe yerleştirilmesi ve sürekli gözlemle istihdamda kalmalarını sağladık.
• 2016 yılında gerçekleştirilecek, Avrupa’dan uzman ve ailelerin katılacağı 10. Avrupa DS Kongresinin ev sahipliğini üstlendik.
• DS Seminerlerini ilk kez organize ettik ve her sene uluslararası katılımcılarla tekrar ediyoruz.
• Down Sendromlu gençlerin kendilerini anlattıkları bir paneli ilk düzenleyen olduk.
• Down Sendromu Yürüyüşü’nü ilk kez biz organize ettik, dünya ile eşzamanlı olarak her yıl bu yürüyüşleri tekrarladık.
• Türkiye çapında il il bilgilendirme toplantıları ve seminerler düzenledik.
• Tıp öğrencilerine aile iletişimi konusunda eğitim olanağı sunduk.
Bu sene 15 Şubat’ta, Down Sendromlu çocukların ihtiyaçlarına dikkat çekmek için “Bizi Havalara Uçurun!” sloganı ile bir farkındalık kampanyası başlatıyoruz. 23 Mart’ta Derneğimize tahsis edilecek bir vapur ile Boğaz turu yaparken farklı noktalardan kampanyamız için hazırlattığımız binlerce uçan balonu gökyüzüne bırakacağız. Bu sayede Down Sendromluların sesini bir kez daha duyururken, onların eğitim ve sağlıklı yaşam hakkını korumak ve geliştirmek için herkesi göreve çağıracağız.
Kampanyamıza birçok ünlü destek veriyor. Down Sendromlu fotoğrafçılara poz veren ünlülerin bu pozlarından ve arka plan görüntülerinden oluşan bir sergi açacağız. Sergimiz 15 Şubat’tan itibaren kampanya tanıtımını yapacağımız alışveriş merkezlerinde ziyaretçilerini bekliyor olacak.
Kampanyaya şimdiden destek veren ünlülerin bazıları şöyle; Bülent Şakrak, Begüm Birgören, İnci Türkali, Gözde Kansu , Hazar Ergüçlü, Mustafa Üstündağ, Menderes Samancılar, Nail Kırmızıgül, Selim Erdoğan, Selim Bayraktar, Özge Uzun, Zahide Yetiş.
Doret HABİB-Down Sendromu Derneği Kurucu Yönetim Kurulu üyesi(www.downturkiye.com)
Yine mülakat yine şaibe!..
SON zamanlarda fişleme iddiaları, tasfiye ve kadrolaşmalarla sürekli gündemde olan Milli Eğitim Bakanlığı, 1700 şube müdürünün belirleneceği “Taşra Teşkilatı Şube Müdürlüğü Görevde Yükselme Sözlü Sınavı”nı bugünlerde gerçekleştirmektedir. Ancak daha önceki sözlü sınavlarda olduğu gibi yaklaşık 6 bin adayın katıldığı bu sınava da şaibe karıştırıldığı iddiaları bulunmaktadır.
Mülakatta kamera kaydı yapılmaması, zarftan çekilen soruların doğruluğunun tutanak altına alınmaması, zarftan çıkan soruların dışında birçok kişiye gün içerisinde aynı soruların sorulması sınavın güvenilirliğine gölge düşürmüştür. Ayrıca sınavda komisyon üyelerine notları kurşun kalemle yazmaları yönünde talimat verildiği iddiaları da basına yansımıştır.
Sözlü sınav, yapısı ve doğası gereği asla objektif değildir. Çünkü sözlü sınav, sınavı yapanların adayları tamamen kendi kişisel değer yargılarına göre ölçmeleri ve değerlendirmeleri esasına dayanmaktadır. Dini inanç ve politik görüş de sınavı yapanların kişisel değer yargılarının içinde yoğunlukla yer almaktadır. Bu nedenle sözlü sınav kamu yönetiminde bir değerlendirme aracı olarak kullanılamaz.
Bununla birlikte MEB’in planladığı sözlü sınavlar, siyasi iktidarların devlet yapısı içinde kadrolaşmalarının sınav görüntüsü altında meşru ve güvenli aracı olarak kullanılmasının bir sürecidir.
MEB’in gerçekleştirdiği sözlü sınavlarda değerlendirmenin, tamamen siyasi iktidarın siyasal-ideolojik görüşlerine uygun yapıldığı son dönemlerdeki bütün sözlü sınavlarda ispatlanmıştır.
Siyasi iktidarın, bakanlık kadrolarını kendi siyasal tutum ve anlayışları doğrultusunda yapılan atamalarla doldurmak için düzenlemeler yapması ya da daha önceden yapılan düzenlemeleri kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek istemeleri kabul edilemez.
Eğitim-İş olarak Bakanlığı bir kez daha uyarıyoruz, eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde sözlü sınav gibi doğrudan “torpil” anlamına gelen yöntemler değil, herkesin eşit olarak değerlendirileceği ve bilimsel kriterlere dayanan ölçütler belirlemelidir.
Veli DEMİR- Eğitim İş Sendikası Genel Başkan
Başımızı öne eğdirmeyiz
ZAMAN zaman Türkiye Cumhurbaşkanına, Başbakana ve Bakanlara yabancı ziyaretçiler gelmektedir. Bunlarin misafirlerle müşterek basın toplantılarında iç politika ile ilgili gazeteci soruları hiç de şık olmamaktadir. Böyle soruların yabancılarla paylaşılmasi da yakışık olmuyor. Çaresi ise bana göre, gazeteci arkadaşlara yapılacak bir ikaz bu tip konuşmalari ortadan kaldırır. Gazeteciler önceden zahmet edip biraz araştırmalı ve o misafir ülke ile Türkiye’nin
lişkilerinin durumu vb. hakkında hazırlayacakları sualleri misafirlere ve bizi temsil edenlere sormalılar. Böylece hem azarlanmaktan kurtulurlar hem de yabancılara karşı başımızı öne eğme zahmetinden kurtulmuş oluruz.
Kazım OKSAY- ANAP Eski milletvekili ve Bakan
Paylaş