Paylaş
Peki bu, bir devlet memuruna neredeyse resen site kapatma yetkisi veren yasaya rağmen mümkün mü?
Hayır, değil.
Anlatmaya çalışayım:
Sadece YouTube’da trilyonlarca video olduğu sanılıyor. ‘Sanılıyor’ diyorum, çünkü tam hesabı bilen yok; zaten hesap da her saniye değişiyor.
Ayda 6 milyar saat, yani 250 milyon gün, yani 685 bin yıl video seyrediliyor YouTube’da. Her ay oluyor bu.
Diyelim ki elinizde hükümetin yayınlanmasından hiç hoşlanmayacağı bir ses kaydı veya video var; bunu YouTube’a isterseniz binlerce farklı başlık altında yükleyebilirsiniz.
Sonra başlarsınız teker teker duyurmaya. Duyurduğunuz film TİB tarafından durdurulunca bir başkasını duyurursunuz, o durdurulunca bir başkasını, bir başkasını... Bu sonsuza kadar sürer. Sonunda TİB bütün YouTube’u kapatana kadar.
Yani, halen Cumhurbaşkanı’ndan onay bekleyen yasanın hükümetin derdine çare olabilmesine imkân ve ihtimal yok.
Çünkü hükümet ve dolayısıyla Meclis, nedenleri ortadan kaldırmak dururken sonuçları ortadan kaldırmak gibi ümitsiz bir işle uğraşıyor.
TİB: Hem kaydedecek hem yasaklayacak!
Mevcut telefon dinleme mevzuatımız da teknik altyapımız da Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde kuruldu.
AK Parti döneminde, geçmişin düzensizlikleri ve yasadışı dinlemeye izin veren yapısından vazgeçildi ve merkezi sisteme geçildi. Türkiye’deki legal telefon dinlemelerin tamamı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, yani TİB çatısı altında yapılır oldu.
İster suç soruşturması ister istihbari amaçlı olsun, mahkemelerden gelen dinleme kararları TİB’e iletiliyor ve TİB bilgisayarları da telefonu dinlemeye alıyor. Sonra bu kayıtlar TİB tarafından ilgili savcılığa veya istihbarat birimine gönderiliyor.
Şimdi çelişkiye bakın ki, TİB tarafından kaydedilmiş olan seslerin internette yayınını engelleme görevi de bu kuruluşa veriliyor.
Porno lobisini ben kuracağım
Sanki son internet yasası olmasa ortalık güllük gülistanlıktı gibi tartışılıyor mesele. Oysa öyle değil. Türkiye 36 binden fazla web sitesini yasaklamış olan ülkenin adı. Bu anlamda Çin, İran, Suudi Arabistan’dan sadece bir gıdım daha iyi durumdayız, o kadar.
‘Güvenli internet’ gibi filtreleri kullanma imkânının herkese sunulduğu bir ortamda, çocuk pornosu veya şiddete teşvik gibi açık suçları duyuran sitelerin dışında kalan bütün yasaklar kaldırılmalı.
Evet, porno sitelerle ilgili yasaklar da dahil.
Kimse kaydetmezse kimse yayınlayamaz da
İster Deniz Baykal’ınki gibi belden aşağı, ister Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ınki gibi siyasi içerikli olsun, gizlice kaydedilip de internet aracılığıyla hayatımıza giren röntgenciliklerin bir ortak noktası var: Bunlar ya bizzat devlet ya da devlet gücü kullanan birileri tarafından kaydedilmiş şeyler.
Günlerdir hafızamı zorluyorum, internetten arıyorum, arşiv tarıyorum; sivil vatandaşlar tarafından birbirleri aleyhine yapılmış ve internet üzerinden yayılmış benzer eylem sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Şimdi birdenbire bütün iktidar aygıtlarının hassas kesildiği özel hayatı koruma konusunda devlete çekidüzen vermek, devlet memurlarının veya devlet yetkisi kullanan kişilerin bu işleri yapmasına engel olmak yeterli aslında.
Literatürümüze ‘Alo Fatih’ başlığıyla giren dinleme kayıtlarının tamamı, geçen gün de yazdım, mahkeme kararıyla yapılmış, yasal kayıtlar. Ama bu kayıtların daha görüldükleri anda imha edilmeleri gerekiyordu; çünkü bunlar hakkında dinleme kararı alınan suç soruşturmasıyla bağlantısı olmayan konuşmalar. (Bu kayıtların içeriklerinden hepimiz çok şey öğrenmiş, iktidarın bir gazete ve televizyonu nasıl anbean kontrol ettiğini görmüş olsak da, sonuçta yaptığımız şey röntgencilik, unutmayalım.)
Hükümet ve Meclis meseleyi kaynağında çözüp bu çeşit kayıtların yapılmasını engelleyeceğine, bir yerde ‘Kayıtlar yapılmaya devam edilsin ama bunlar internette yayınlanamasın’ demiş oluyor bu son yasayla.
Oysa az önce anlatmaya çalıştım; aslında bu dediklerini de yapamayacaklar.
Bir çözüm önerisi
Telefon dinlemelerde suçla ilgisi olmayan veya özel hayatı ilgilendiren kısımların ayıklanması işi aslında meselenin kilidi.
Mevcut yasalar, suçla ilgisi olmayan görüşme kayıtlarının imhasını emrediyor ama bu imhanın yapılıp yapılmadığını denetleyecek bir mekanizma öngörmüyor, bir yerde bizi savcıların insafına terk ediyor.
Oysa, özel hayatın korunması bir üstün ilke olarak kabul edilmeli ve telefon dinleme taleplerinin mutlaka somut delile dayanması emredici hüküm olmalı.
Somut delile dayalı talebi kabul eden mahkeme kararının uygulanmasının denetlenmesi için de TİB’de ‘sorgu hâkimi’ sıfatlı hâkimler çalıştırılmalı; bu hâkimler kayıtları ellerindeki mahkeme kararı uyarınca ayıklayıp savcılıklara göndermeli.
İnternet yasaklamaları konusunda da benzer bir yöntem izlenebilir. Her adliyede bir nöbetçi hâkimin 24 saat vatandaştan gelecek ‘özel hayatı ihlal’ şikâyetlerini değerlendirmesi ve sitenin yasaklanacaksa TİB Başkanı yerine hâkim kararıyla yasaklanması temin edilebilir.
Paylaş