Paylaş
Algoritma temel olarak 8 adımdan oluşuyor, eğer konuşması uzunsa hepsini kullanıyor, kısa konuşuyorsa genellikle birinci, üçüncü ve altıncı seçenekleri tercih ediyor.
Modeli kurmak için şöyle bir varsayımdan yola çıkılıyor: Küçük Recep Tayyip Erdoğan evde yalnızken vazoyu kırar, annesi eve gelince vazonun kırılmış olduğunu görür, neden kırdığını sorar. Erdoğan’ın “cevap verme algoritması” bu andan itibaren adım adım şöyle çalışıyor:
1. adım: Yapılan yanlışın ifade edilme şeklini değiştir, onu yanlış olmaktan çıkar ve iyi bir şey gibi göster:
“Vazoyu kırmadım, parçalarına ayrıştırdım ve yeniden şekillendirilebilmesi için bir düzenleme yaptım.”
Bu teknik için gerçek hayattan bir örnek:
“İnterneti yasaklamadım, kontrol altına alıyorum.”
2. adım: O suçu işleyecek/hatayı yapacak dünyadaki son insan olduğuna ikna et:
“Ben vazoya neden zarar vermek isteyeyim ki? Ben de vazoyum. O vazo alındığında, onu omzunda 4 kat, bak rakam veriyorum tam 98 merdiven, yukarı taşıyan benim. Vazonun güneşten rengi solmasın diye onu depoya koyalım diyen, kimse kıskanmasın, nazar gelmesin diye arkadaşlarım gelince üstünü örten yine benim. O vazonun bir numaralı destekçisi benim, niye zarar vermek isteyeyim?”
Gerçek hayatta şöyle çalışıyor:
“Biz niye yargıya baskı yapalım, Türkiye’deki en büyük adalet saraylarını yapan, onlara cumhuriyet tarihindeki en büyük olanakları sağlayan biziz.”
3. adım: Söz konusu olayın önemini indirge, olayı normalleştir, hatta yaptığının az bile olduğunu örneklerle açıkla:
“Vazo, daha çok eski komünist ülkelerde kullanılan, artık miadını doldurmuş bir süs eşyası. Bak Amerika’ya, bak İngiltere’ye var mı evlerde vazo? Hiç filmlerde görüyor musun? Var mı modern dünyada vazonun yeri? Yok.”
Gerçek hayattaki örnekleri:
“Alkol düzenlemesi sadece bizde yok ki. Bunu biz mi uydurduk? Bakın İskandinav ülkelerine, Fransa’ya, İngiltere’ye, hepsinde katbekat daha fazla kısıtlama var.”
4. adım: Şefkatinle, erdeminle karşıdakini ez. İstesem yapardım ama yapmadım de:
“Ben istesem o vazoyu 20 kere kırardım. Her gün evdeyim, vazoyla baş başayım. Madem böyle hasmane bir tavrım var neden kırmadım? Ama yapmadım. Şahsi olarak vazoyla her konuda aynı fikirde olmasam da yapmadım, çünkü ben senin düşüncelerine saygı duyuyorum. İnsanların vazoyu sevme hakkı benim için kutsal. Vazoyu, Yaradan’dan dolayı seviyorum. Ben bu evde vazoların teminatıyım.”
Şimdi gerçek hayat:
“Gezi olaylarında, istesek interneti keserdik, kesmedik.”
5. adım: Soruyu asla cevapsız bırakma. Soruya “varsayalım dediğiniz doğru” şeklinde cevap ver. Bunun olasılığını kabul et ve bu olasılığa karşı da sorumlu bir şekilde davrandığını göster:
“Varsayalım dediğin doğru. Vazonun başına söylediğin şeyler geldi. Bu her şeyin benim yüzümden olduğunu mu gösterir? Pencereler cereyan yapmış, kedi koşarken vurup kırmış olabilir. Ben bunların araştırılması için komşunun oğlu Mustafa’ya gerekli talimatları verdim. Dünkü rüzgârın hızını araştıracak, kedinin davranışlarını inceleyip bana rapor verecek. Eğer bir yanlış tespit edersem o kediyi önce ben cezalandırırım. O pencereleri önce ben tamir ederim. Her şeyi takip ediyorum, her şeyi evimiz için, evimizin güzelliği, ferahı için yapıyorum.”
Gerçek hayattan bir örnek:
“Polisin Gezi Parkı olaylarında aşırı gaz kullanmasıyla ilgili şikâyetler var, doğru. Bunların incelenmesi için gerekli yerlere talimat verdim. Eğer böyle bir şey varsa, incelenecek, gereği yapılacak. Böyle bir şeye izin vermeyiz, veremeyiz.”
6. adım: Soruyu soranın bu konudaki samimiyetini sorgula:
“Salondaki vazo, dünyada ilk defa yeniden düzenlenen vazo değil. Madem vazolar konusunda böyle bir hassasiyetin var, alt komşunun vazoları, hem de 1 değil tam 2 vazosu, oğlu tarafından kırıldığında neden tepki göstermedin? O zaman neredeydin? Ya da taşınırken seramikleri kırılan Ayşe teyzeyle birlikte neden gözyaşı dökmedin? Bu vazonun farkı yalnızca benimle ilgili olması mı? Burada amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Vazo bahane.”
Gerçek hayattan bir örnek:
“Madem ağaçları bu kadar seviyorsunuz, ben orman arazisinin içine üniversite yapılmasın diye çalışırken neredeydiniz? Neredeydi bu kalabalıklar?”
7. adım: Olaydan yırttın, kendini iyi gösterdin. Şimdi bu avantajı rakibini kötü göstermek için kullan:
“Bu vazo kırmak falan hep kardeşimin yapacağı şeyler. O yapar bunları. Geçen sene cam dolabın penceresini kıran, küçükken babamın pikabına top atan kim? Kardeşimin zihniyeti kırar ancak vazoyu. Bunun arkasında da o var; ben sana söyleyeyim. Şimdi babamın harçlıklara karar vereceği dönem yaklaşıyor ya, beni okul konusunda yenemiyor, aklınca böyle bir çamur atma yolu buldu. Bunları babam hep görüyor. Babam doğru kararı verir, benim içim rahat. Ben hep konuşuyorum babamla.”
Gerçek hayattan örnek:
“Bu gösteriler, kargaşalar hep CHP zihniyetinin bir ürünü. Bunların arkasında onlar var, seçim yaklaşıyor ya aklınca oradan vuracak. Marjinal grupları örgütleyip, üç-beş çapulcuyla kargaşa çıkarmaya çalışıyorlar. Ama biz halkımızı biliyoruz, halkımız bunlara itibar etmiyor. Halk her şeyi görüyor.”
8. adım: Konu kapandı, cevap verildi. Konuşmanı kendini ve yaptıklarını överek zirvede bırak:
“Ben bunlara bakmıyorum anne. Ben işime bakıyorum. Bak 2 senelik ortaokul hayatımda, sınıfın en çalışkanı olmuşum. Herkes beni parmakla gösterir hale gelmiş, diğer çocukların annesi de oğullarına Tayyip gibi ol evladım der duruma gelmiş. Bu durumdayız. Din 5, beden 5, matematik 5. Bu durumdayız. Ben işime bakıyorum, dersime bakıyorum. Ailemiz için hayırlı bir evlat olmaya, ailemizi, babamın da dediği gibi evvel Allah apartmandaki örnek aile konumuna taşımaya çalışıyorum, çalışacağım.”
Gerçek hayatta örnek: “IMF’ye borcumuzu ödedik, Marmaray’ı yaptık, dünyanın en büyük havaalanını yapıyoruz vs.”
Orhan Tüzün’ün yazısının bir bölümünü buraya aktarabildim. Bu eğlenceli yazının tümünü (http://www.radikal.com.tr/turkiye/erdoganin_cevap_verme_algoritmasi-1136978) bağlantısından okuyabilirsiniz.
Paylaş