Paylaş
Bir dizi yazıyla bu paketi ayrıntılı bir şekilde değerlendireceğim. Ancak önce, gördüğüm temel bir eksiklikle başlamalıyım.
Konu, hâkim izniyle yapılan yasal dinlemelerde suça ilişkin olmayan, doğrudan özel hayatı ilgilendiren bölümlerin ayıklanmadan iddianamelere konması sorunudur. Bunun sonucu sanıkların bütün özel hayatları kamuoyuna teşhir ediliyor. Hükümetin son teklifi bu sorunu yine çözümsüz bırakıyor.
***
Geçen dönemde Ergenekon iddianamesinin eklerinde telefonları dinlenen ünlü bir yazarımızın evinde Fashion TV kanalını seyrettiğinin ortaya çıkması, bu hak ihlali açısından örnek bir vaka olarak zihinlere kazınmıştı.
Sorunun temelinde savcıların, polise yaptırdıkları dinlemelerin deşifre edilmiş dökümlerini “suç unsuru-özel hayat” şeklinde bir ayrıma tabi tutmadan iddianamelerin eklerine olduğu gibi boca etmeleri yatıyor.
Bu davranışın gerekçesi, yasalarda telefon kayıtlarında ayıklama yapılmasını öngören bir hükmün bulunmamasıdır.
İlginç olan nokta, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 2005 yılında yürürlüğe girmesi öncesinde mevzuatta bu konuda çok açık bir hükmün pekâlâ bulunuyor olmasıydı.
***
Eski sistem özel hayata saygı ilkesi açısından vatandaşları koruyordu. CMK öncesinde telefon dinleme faaliyetleri 1999 yılında çıkarılan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası çerçevesinde yürütülüyordu. Resmi Gazete’de 26 Ocak 2001 tarihinde yayımlanan bu yasanın uygulamasına ilişkin yönetmelik, telefon dinlemenin esaslarını düzenliyordu.
Yönetmelikte “İletişimin Dinlenmesi veya Tespiti” başlığı altındaki 11’inci maddesinde üçüncü ve dördüncü fıkralarında aynen şöyle deniliyordu:
“Dinlemede kullanılan büyük veri taşıyıcısının, özel hayatı ilgilendiren kısımları hariç, suça ve suçluya ilişkin kısımları ayrı bir veri taşıyıcısına nakledilir veya içeriği bir tutanağa geçirilir.
Esas veri taşıyıcısındaki kayıtlar hazırlık soruşturması evrakıyla birlikte emanete alınmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim edilir.”
Bu maddenin uygulamasında, dinleme kayıtlarının özel hayatı ilgilendiren kısımları olduğu gibi atılıyor, iddianamelerde bu kayıtların yalnızca suça işaret eden delil niteliğindeki bölümleri gözüküyordu.
AK Parti hükümetinin çıkardığı CMK ile birlikte 4422 sayılı yasa ve onun uygulama yönetmeliği 2005’te yürürlükten kalkmıştır. Telefon dinleme esasları 4422’den CMK’ya taşınırken, bu konuda çıkarılan yeni uygulama yönetmeliğinde eski metindeki -özel hayatın dava dışında tutulmasına- ilişkin hüküm korunmamıştır. Göz göre göre bir boşluk yaratılmıştır.
Bunun sonucu, geçen dönemde özel yetkili mahkemelerde insanların özel hayatlarının deşifre edildiği vahim itibarsızlaştırma vakalarının yaşanması olmuştur.
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin de, bu konuda “rahatsız olduğunu” saklamamış, “Bütün bu tapelerin dosyayla alakalı olup olmadığına göre ayrıştırılması ve buna göre dosyaya ilgili bölümlerin konulması, doğru olan budur, buna katılıyorum” diye konuşmuştu (19 Kasım 2009, CNN Türk).
Ergin’in birçok vesileyle bu konuda “düzenleme yapılması ihtiyacını” vurgulamış olmasına (örneğin 1 Aralık 2009, Hürriyet) karşılık, geride bıraktığımız yıllarda hükümetin çıkardığı yargı paketlerinde bu yönde bir önleme yer verilmemiştir.
***
Getirilen yasa teklifinde özel hayatı korumayı amaçlayan düzenlemeler yok değil. Örneğin beşinci maddesinde “kanunların belirlediği süre içinde verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanların görevlerini yerine getirmediklerinde” verilen cezalar iki katına çıkarılmış. Gelgelelim, bu madde dinlemenin başka bir yönünü düzenliyor, sözünü ettiğimiz spesifik soruna bir çare getirmiyor.
Ayrıca, teklifin 13’üncü maddesinde, CMK’nın “gizli soruşturmacı” kullanılmasıyla ilgili 139’uncu maddesine yapılan bir cümlelik şu önemli ekleme var: “Suçla bağlantılı olmayan kişisel bilgiler derhal yok edilir.”
Özel hayatın korunması amacıyla gizli soruşturmacılar açısından –isabetli bir şekilde- getirilen bu yükümlülüğün telefon dinleme kayıtlarına teşmil edilmemesi, teklifin mantığındaki ciddi bir çelişkiye işaret ediyor. Aynı ilke pekala telefon kayıtları için de geçerli olmalı.
Sonuç: Telefon dinleme kayıtlarında özel hayat ayrımı gözetilmediği için vatandaşların hak ihlaline maruz kalması durumu devam edecektir. Yasanın TBMM’de görüşülmesi sırasında “Telefon dinleme kayıtlarının özel hayata ilişkin bölümleri soruşturmadan hariç tutulur” şeklinde tek cümlelik bir ekleme yapılması, bu sorunu çok basit ancak etkili bir şekilde çözüme kavuşturacaktır.
Telif hakkı da talep etmiyorum ayrıca.
Paylaş