Çekingen bir yargı

SAYIN Başbakan üç yıl önce, “tutuk ve çekingen bir yargıç sınıfı oluşmamalı” diyerek “hâkimlere karşı tazminat davası açılamaz” şeklinde bir kanun çıkarmıştı; şimdi ise bunun tam tersine bir kanun teklifi Meclis’e sunuldu.

Haberin Devamı

Bu konu olağanüstü derecede önemlidir.
Olay şu: Ergenekon davasında Sayın Mehmet Haberal uzun süren tutukluluk sebebiyle hâkimler hakkında tazminat davası açmış, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin onayıyla hâkimler tazminat ödemeye mahkûm edilmişti!
Halbuki hukuk sistemimizde hâkimlerin kararlarından dolayı sadece devlet tazminat öderdi. Hâkimlerin “yanlış yaparsam tazminata mahkûm olabilirim” korkusuyla “tutuk ve çekingen” davranması yargı bağımsızlığına aykırıydı.

DÜN DÜNDÜR

Hemen harekete geçen iktidar 21 Ocak 2011’de Meclis’e bir kanun tasarısı sunmuştu. Başbakan Erdoğan imzasıyla Meclis’e sunulan tasarıda, “tutuk ve çekingen bir yargıç sınıfının oluşmaması” için bu tasarıyı hazırladıklarını belirtiyordu. Hâkim ve savcılar ”hiçbir etki ve baskı altında kalmadan”, tazminat baskısı altında da kalmadan çalışabilmeliydi. Tasarı AB kıstaslarına ve “hâkimlerin hukuki sorumluğuna dair uluslararası belgelerde yer alan tavsiyelere” göre hazırlanmıştı...
Tasarı kanunlaştı, Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na 93/A maddesi konuldu; buna göre:
-Sadece hâkimlere karşı değil, savcılara karşı da yaptıkları hiçbir işlemlerinden dolayı tazminat davası açılamayacaktır. Sadece devlete karşı tazminat davası açılacaktır.
-Ancak hâkim ve savcı “görevini kötüye kullanma” suçundan mahkûm olursa devlet ödediği tazminatı o zaman hâkim veya savcıdan geri alacaktır.
Dün böyleydi... Bugün Meclis’e sunulan ‘demokratikleşme paketi’nin 20. maddesinde “Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır” deniliyor!
Demek ki, dün tazminat davası baskısı altında ““tutuk ve çekingen bir yargıç sınıfının oluşmaması” gerekiyordu, bugün oluşmasında sakınca yok!

Haberin Devamı

SİYASET Mİ HUKUK MU?

O tartışmalar sırasında ben hâkim ve savcıların tazminat baskısı altına alınmasını eleştirmiştim, tazminatı devletin ödeyeceğini belirtmiştim. (Milliyet, 17 Haziran 2010)
Bugün de ayni hukuki ilkeyi savunuyorum, siyasi duruma göre hukuka bakışını değiştiren iktidardır!
Sadece ben değil, o zaman AKP Grup Başvekili olan Sayın Bekir Bozdağ da “tazminat”ı eleştirmiş, bunun “yargıya baskı” olduğunu söylemişti. Sayın Osman Can da bu yönde görüş bildirmişti. (5 Kasım 2010)
AKP gibi CHP’nin de durumu ilginç... Hâkim ve savcıları tazminat baskısından kurtaran yasanın iptali için o zaman CHP Anayasa Mahkemesi’nde dava açmıştı. Anayasa Mahkemesi, çok isabetli bir kararla, CHP’nin başvurusunu reddetmiş, hâkim ve savcıların tazminat baskısı altına alınamayacağını hükme bağlamıştır! (K. 2012/49)
Bugün ‘demokratikleşme paketi’ mevcut haliyle yasalaşırsa, CHP, görüş değiştirip Anayasa Mahkemesi’ne dava açar mı?!
En azından yeterli sayıda vekil bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürmelidir.

Haberin Devamı

YÜRÜTME’YE GÜVENCE

Meclis’e sunulan ‘Demokratikleşme Paketi’nde çok iyi maddeler bulunmakla birlikte, iktidarın son zamanlarda ortaya çıkan “yargıyı zayıflatmak, yürütmeyi güçlendirmek” şeklindeki tutumu pakette de görülüyor.
Tazminata maruz kalma korkusu özellikle mali suçların soruşturulmasında savcı ve hâkimleri “tutuk ve çekingen” hale getirebilecektir. Pakette yargıyı fazla sınırlayan başka maddeler de var.
Fakat iş yürütmeye gelince iktidarın tavrı değişiyor: Paket’in 19. maddesine göre, yargı kararlarını, mesela yürütmeyi durdurma kararlarını uygulamayan yüksek bürokratlar hakkında tazminat davası açılamayacak, sadece devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek!
Yargıyı bu kadar sınırlayıp yürütmeyi yargı karşısında bu kadar güçlendirmek, liberal demokrasinin “kuvvetler dengesi” ilkesine aykırıdır.

Yazarın Tüm Yazıları