Ben ne söylüyorum tamburam ne çalıyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, internette devlet görevlilerine mahkeme kararına gerek duyulmadan sansür ve site kapatma olanağı veren yasayı şöyle savundu:

Haberin Devamı

“İnternet kalkmıyor. İnternet tam aksine burada bir kontrol altına alınıyor. Bu yasayla internete asla sansür gelmiyor, bu yasayla insanların özel bilgileri asla fişlenmiyor, tam tersine bu yasa interneti daha özgür hale getiriyor.”
Yani aslında zil takıp oynamamız gereken bir durum varmış, internet kalkmıyormuş!
İyi de yasa ile ilgili eleştiriler internet kalkıyor diye mi yapılıyor, internette devlet kontrolü, sansürü geliyor diye mi?
Biz ne diyoruz, o neden söz ediyor?
Taraftarları arasında bu demagojiyi yutacak olanların sayısının çok olacağına da kuşkum yok.
Onlar da diyecekler ki, “Bak Başbakan söyledi, internet kalkmıyormuş”!
Dünyanın bütün diktatörleri ya da diktatör olmaya heves edenler, yasakları böyle savunurlar zaten.
Hiçbirinin ağzından sansür getirildiğini, sansürün iyi bir şey olduğunu filan duymazsınız.
Hatta tam tersine yaptıkları her şeyin esasen özgürlükleri getireceğini söylerler, insanların buna inanmasını beklerler.
Onların da tercih ettiği cümle budur: Yasaklamıyoruz, kontrol ediyoruz!
Böyle söylerler, çünkü “kontrol gerekliliği” zaten demokrasi fikrini yeterince içselleştirmemiş insanların zihninin gerisinde vardır.
Başbakan da onun için “Yasaklamıyoruz, kontrol getiriyoruz” diyor!
Bu sözlerle geniş bir kitleyi kandırabileceğini gayet iyi biliyor.
Ama gerçek demokratları, Avrupa Birliği’ni vs. kandırabilmesi mümkün olmayacak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü kandırıp kandıramadığını da bugün yarın, öğreneceğiz.

Haberin Devamı

Yolsuzluğu kim yaptı ahlaksız kim?

BAŞBAKAN’ın internete getirmek istediğini sansür uygulamalarına dayanak yaptığı gerekçe, kendi sözleriyle şöyle:
“Yani bu ahlaksızlıklar, yolsuzluklar devam mı etsin? Bu ülkede insanları itibarsızlaştırma hareketleri devam mı etsin? Günlerdir bu ülkede 3. köprüyü yapacak müteahhitler hakkında, çok ilginç, 42 milyar dolara mal olacak böyle 3. havaalanını yapacak olana, bunun yanında 3. köprüyü yapana, kalkıyorlar bu tür dinlemeler üzerinden vuruyorlar. Bunlar hakkında davalar açıldı. Şimdi bu tür davalar açıldığı zaman bu insanların piyasadaki itibarları, bunların finans örgütleri, kuruluşları nezdindeki itibarı ne olur? Bu ülkeye ihanet değil de nedir, soruyorum sizlere?”
Ahlaksızlıklar ve yolsuzluklardan söz ederken, değindiği mesele gerçekten ilginç!
Başbakan’ın emriyle “para havuzu” kurup, içine 100’er milyon dolar atan ve sonra o parayla Başbakan’ın tepe tepe kullanabilmesi için gazeteler–televizyonlar satın alanlardan söz ediliyor.
“Havuz” için aracılık yapan eski Ulaştırma Bakanı “Binali Bey görevde kalırsa, yaşadık” diyenler de bunlar.
Bir kahvehaneye girip milletin ortasında söyleseniz burnunuzun tam ortasına okkalı bir yumruk yiyeceğiniz, Türkiye’deki en ağır küfürlerden birini “Türk milleti” için söyleyenler de bunlar.
Haklarındaki “yolsuzluk” soruşturması, “Maazallah işin ucu Başbakan’a kadar gider valla” diye hükümet tarafından engellenenler de bu beyler.
Başbakan’ın sözlerinden anlıyoruz ki, eğer önemli ihaleler aldıysanız, hakkınızda yolsuzluk soruşturması filan yapılmamalı ki ticari itibarınız, kredi durumunuz filan zedelenmesin.
Eğer böyle ballı ihalelerden kaptıysanız, size her şey serbest, yasal olmayan işlerinizi rahatlıkla yapabilirsiniz, bunu soruşturmaya kalkanı da “vatan haini” ilan ederiz, siz işinize bakın!
Bu normal bir demokraside, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir ülkede akla gelebilecek bir durum mudur?

Haberin Devamı

Millet ‘büyük jüri’ olursa

YOLSUZLUK soruşturmalarını engelleyen, bunun için Türkiye’nin anayasal hukuk düzenine bir tür sivil darbe yapmak da dahil her türlü olanağı kullanan AKP, yaklaşan seçimleri yolsuzluklar için bir referandum haline getirmeye çalışıyor.
“Milli irade”nin bu işte son kararı vereceğini söylüyor.
Fakat elimizde bu referandum için anahtar olabilecek bir veri yok.
Yüzde kaç oy alırlarsa halk yolsuzlukların örtülmesine rıza göstermiş olacak, bunu bilmiyoruz.
Yüzde kaç oy oranı, halk nezdinde yolsuzluk suçlamalarından beraat etmelerini sağlayacak?
Yüzde 50’nin üzeri mi, yüzde 40’ın üzeri mi?
Son seçimlerde aldıkları oy miktarı mı, geçen yerel seçimde aldıkları oy oranı mı?
Seçimlerde oy kullanacak seçmenleri “büyük jüri” ilan ettiklerine göre, jürinin oylarının yarısından bir fazlasını almaları gerekir gibi geliyor bana.
Eğer halkın yarısından çoğu onlara oy vermez ise bundan halkın yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarının doğruluğunu kabul ettiği sonucunu çıkaracağız sanırım.
O vakit, milli iradeye saygı gösterip, istifa ederek soruşturmaların önünü açacaklar mı?

Yazarın Tüm Yazıları