Paylaş
Türkiye’de de bu ‘Avrupai’ üslubu kullanması ve AB kriterlerine aykırı kanun tasarılarından vazgeçmesi gerekir.
AK Parti’nin AB kriterleri istikametinde yargı reformları yaptığı yıllarda bunları kuvvetle destekledim. O yıllarda bu reformları, mesela Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland ve Venedik Komisyonu Başkanı Gianni Boquiccio da açık beyanlarla desteklemişti. Jagland birkaç defa Türkiye’ye gelerek teknik düzeyde bu çalışmalara da katılmıştı.
Fakat şimdi bu isimler “endişe” belirtiyorlar.
NEDEN AYM?
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Başkan Vekilleri Serruh Kaleli, Alparslan Altan ve mahkeme raportörleri Strazburg’da AİHM, Avrupa Konseyi ve Venedik Komisyonu başkanlarıyla görüşmeler yaptılar. Sayın Kılıç’ın NTV’ye yaptığı açıklamaya göre, Jagland ve Boquiccio, iktidarın HSYK’ya yaklaşımı konusunda “endişelerini dile getirdiler”.
AB’den birçok yetkili benzer açıklamalar yaptı. Bunların AYM Başkanı’na söylenmesi daha bir önemlidir. İki sebepten:
-Yargı-yürütme ilişkileri, kuvvetler ayrılığı, hürriyetler gibi konular anayasal niteliktedir, anayasa mahkemelerinin görev alanına girer.
-Türkiye’de evrensel hukuka en açık yüksek yargı kurumu, 2010 referandumundan itibaren, Anayasa Mahkemesi’dir. Zira “bireysel başvuru” yetkisiyle Anayasa Mahkememiz bir bakıma AİHM’nin görevini üstlendiği gibi, Batılı anayasal yargı kurumlarıyla da çok yakın ilişkileri vardır. AYM nisan ayında bireysel başvuru konusunda, AİHM’den gelecek hukukçularla sempozyum düzenliyor mesela.
Evet, kanunlarımız artık AYM yoluyla “evrensel hukuk” denetiminden geçmeye başlamıştır.
AİHM DENETİMİ
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yetkisi tanındıktan sonra, AİHM kendisine yapılan başvuruları, “Önce AYM’ye gidin” gerekçesiyle reddediyor. Fakat Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararlar, belli bir birikimde AİHM’nin denetimine tabidir. Bu sebeple, Anayasa Mahkemesi’nin dünya gözündeki başarısı, AİHM içtihatlarını uygulamasına bağlıdır.
Azerbaycan da “bireysel başvuru”yu kabul etmişti fakat, uygulamadaki olumsuzluklar üzerine AİHM artık bunu tanımıyor.
Türk Anayasa Mahkemesi ise başarılı gidiyor. Bunun göstergesi, “bireysel başvuru”yu en başarılı şekilde uygulayan Alman ve İspanyol Anayasa mahkemeleriyle birlikte bizim Anayasa Mahkememizin da Avrupa Konseyi tarafından haziranda Strazburg’da yapılacak olan hukuki toplantıya davet edilmiş olmasıdır.
EVRENSEL NORMLAR
Elbette içtihat farkları olabilir, her karar eleştiriye açıktır. Herkesi memnun etmek de gerekmez. Fakat şu kesin: Çıkarılacak kanunlar, AYM tarafından “evrensel hukuk” süzgecinden geçirilmektedir. İktidar otoriter yasalar çıkardığında bu süzgece takılması sürpriz olmamalıdır.
Adli kolluk konusunda Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı vermesi de idari alanda aynı süzgecin ifadesidir.
“Venedik kriterleri” diyoruz ya, iktidarın 2010 yılında kuvvetle savunduğu bugün ise sakındığı bu “kriterler”, sadece teori değildir, AİHM içtihatlarında yer almaktadır! (Başvuru no: 10755/13)
Bu kriterler AYM için de geçerlidir.
Suç araştırmasında “etkin soruşturma”, yasak ve yaptırımlarda “ölçülülük” gibi ilkeler artık soyut değildir, evrensel hukuk normları haline gelmiştir. Kuvvetler ayrılığını zedelemek veya internette ölçüsüz kısıtlamalar koymak gibi girişimler AYM’den dönerse kimse şaşırmasın.
En iyisi, sistemi zorlamamak, evrensel hukuka uygun davranmaktır.
Paylaş