Paylaş
- Bu milletin a... koyacağız, sen merak etme.
- İnşallah, inşallah...
Tapelerden tape beğen günlerinde hangi birine şaşıracağını şaşırmış vatandaşa son bir “Yok artık, hecin devesi!” deme hakkı tanınırsa, oyumu rahatlıkla bu diyalog için kullanabilirim.
Tabii “şimdilik” şerhini de düşerek.
Bu hızla devam edilirse hepimize bizzat adımızla sanımızla küfredildiğini bile duyabiliriz; ortam o şekilde!
Peki nedir bu diyaloğun “kahramanlarının” derdi?
Nedir bu cüretin sebebi hikmeti?
Nasıl bir pervasızlıkla topumuzun hatırını “sinkaflı” şekilde sorabiliyor?
Haydi yine kendimizden şüphe duyarak soralım: Onu bu kadar sinirlendirecek ne yapmış olabiliriz?
*
Aslında bu kayıtlar ortaya çıkmamış olsa milletçe bu “ilişki teklifinden/tehdidinden” haberimiz olmayacaktı.
Ve aslında bu “teklif/tehdit” bir sinir krizi sırasında gelmiyor; bir coşku anında dökülüyor dudaklardan inci inci.
Neyin coşkusu?
Elbette ufukta beliren ihalelerin, paracıkların coşkusu.
Uzatılan torbaya paylarına düşen milyonları atarken yaşadıkları sıkıntıları, yüzlerinin kızarmasını, dil altı haplarını filan biliyoruz.
Birbirlerini teselli ettiklerini okuyoruz: “Merak etme, alışırsın...”
Parası çıkışmayana devlet bankasından kredi imkânı tanınması teklifi geldiğinde “Tamam da kendi adıma mı çekeyim, şirket adına mı? N’apayım?” diye deneyimli götürücülere sorarken ezilip büzülenlerin streslerini de dinliyoruz.
*
Ama ne oluyor, nihayetinde gergin adamlarımıza müjdeler yağmaya başlıyor.
“Mutlu son” oluyor.
Milyon koyan milyar alıyor.
Beyefendilerini sıkıntıya sokmayanın, “Sabah/atv” fonuna sakal atanın portföyü ihale, cebi para doluyor.
Kimin parasıyla doluyor?
Devreye burada biz giriyoruz işte.
Alacağı ihalelerin bedelini itaat ve bir miktar peşinatla ödeyen stresten şişmiş gergin adamlar toplumsal ırzımıza göz dikiyor:
- Bu milletin a... koyacağız, sen merak etme.
- İnşallah, inşallah...
*
Bu millet de bir gün bunun hesabını soracak, merak etmeyin.
İnşallah, inşallah...
Terbiyesizler, terbiyesiz herifler!
Paylaş