Paylaş
Yasalara göre ağır bir suç ve örtbas edilmek isteniyor.
Benim ilgimi çeken asıl mesele bu konuda AKP’li milletvekillerinin tam bir sessizlik içinde olmaları.
Oysa o makama millet tarafından seçildiler, namusları ve şerefleri üzerine yemin ettiler ki görevlerini eksiksiz yerine getirecekler.
Meclis’teki görevlerinden biri de yürütme organını denetlemek, ama kılları bile kıpırdamıyor.
Neden acaba?
“Bir gün sıra bana gelir, ben de bal tutarım” diye düşündüklerinden mi?
Sıra kendilerine geldiği gün çocuklarına şöyle mi diyecekler: “Oğlum, sen bir danışmanlık şirketi kur, kızım sen hemen bir vakıf oluştur, işler böyle dönüyor, ama paraları evde kasada tutmayın, sonra ortaya çıkıyor!”
Hepsi, böyle meselelerle ilgili hadisleri, dinin bu konudaki emirlerini biliyordur.
Hepsi, yeri geldiğinde Müslümanlıklarını öne çıkarıyor, bunu siyaset yaparken bir avantaj olarak kullanmak istiyor.
Merak ediyorum, hiç düşünmüyorlar mı? Bu yolsuzluklara ses çıkarmamak hiç vicdanlarını rahatsız etmiyor mu?
Çocuklarını böyle mi büyütüyorlar? Onlara böyle mi örnek oluyorlar?
Çevrelerinde olup bitenin farkında değiller mi?
Daha on yıl öncesine kadar sıradan bir hayat süren siyaset arkadaşlarının bugün nasıl yaşadıklarını fark etmiyorlar mı?
Chanel elbiselerin, Louis Vuitton çantaların fiyatlarını bilmiyorlar mı?
İlk seçildiğinde Üsküdar’da imarsız bir konutta oturan birinin, bugün Türkiye’nin her yerinde ikişer-üçer villa sahibi olabildiğini merak etmiyorlar mı?
Yoksa merak etmemelerinin nedeni bunların nasıl elde edildiğini zaten biliyor olmaları mı?
“Sesimizi çıkarmaz, oturup uslu uslu beklersek bir gün aynı fırsatlar bizim elimize de geçer” düşüncesi mi suskunluklarının nedeni?
Siemens soruşturması ne âlemde?
LOCKHEED şirketinin askeri ihalelerde rüşvet dağıttığı ortaya çıktığında yer yerinden oynamıştı.
Dünyanın hemen bütün demokratik ülkelerinde bununla ilgili soruşturmalar açıldı, yolsuzlukları tespit edilenler cezalandırıldı. Japonya’dan, Yunanistan’a kadar!
Türkiye hariç!
Siemens şirketinin bazı uluslararası ihalelerde rüşvet dağıttığı, Almanya ve Amerika’daki soruşturmalarda ortaya çıktı. Şirket ABD ve Almanya’da ağır para cezalarını kabul etmek zorunda kaldı.
Rüşvet dağıtılan ülkelerden biri de Türkiye idi. Şirketin bir yetkilisi Türkiye’de gelmiş, bir bakan ile yemek yemiş, işi bağlamıştı.
Bu bilgi Almanya’da savcılığa verilen ifadede ortaya çıktı.
Türkiye’de savcılar hâlâ Almanya’dan bu ifadenin gelmesini bekliyorlar.
Ya da ifade geldi, hangi bakanın suçlandığı da biliniyor ama savcılık harekete geçemiyor.
“Zamanlama manidar” bulunur diye mi? Yoksa “paralel yapının adamı gibi” görünmemek için mi?
‘Karadenizli’ diyordum, ‘Temel fıkrası’ çıktı
BAŞBAKAN tarafından görevden alınan bakanlardan Erdoğan Bayraktar, partisinden ve Başbakan’dan özür dileyerek partisinden ve milletvekilliğinden istifasını geri aldı.
Böylece Başbakan’ın gözüne bir kez daha girmiş bulunuyor, kendisine hayırlı ve uğurlu olsun. Bunun ödülünü elbette alacaktır, merak etmesin.
Görevinden istifa etmesi istendiğinde sinirlenmiş, “Ben ne yaptıysam Başbakan’ın talimatıyla yaptım” diyerek istifa ettiğini açıklamış ama Başbakan kendisini “görevden aldığını” söylemişti.
O vakit ben bu fevri çıkışı “Karadenizli” olmasına bağlamıştım.
Sonra istifası Ankara sokaklarında kayboldu, nerede olduğu bilinemedi, Başbakan “Pişmanlığını gösterirse geri döner” deyince de geri döndü.
Bu kadarına da olsa olsa “Temel fıkrası” diyebilirim.
Bayraktar’ın oğlu ile ilgili suçlamaları hatırlayalım:
Vatandaşların başvurularına rağmen belediyeler tarafından imara açılmayan bazı arazileri, “özel proje alanı” ya da “kentsel tasarım projesi” ilan ederek imara açılmasını sağlamak, bu yolla bazı müteahhitlere rant sağlamak, rüşvet, haksız kazanç, imar usulsüzlükleri ve rant yolsuzlukları.
Sağlanan haksız rantın 1 milyar dolar düzeyinde olduğu da iddia ediliyor, ne kadarı buna aracılık edenlere düştü, bilemiyoruz tabii.
Bayraktar, artık partisine döndüğüne ve Başbakan’ın sevgisini yeniden kazandığına göre ondan bir ricada bulunmalı ki bütün bu suçlamalar üzerine yapışıp kalmasın.
O da Başbakan’ın soruşturmayı engellemekten vazgeçmesini sağlamasıdır.
Paylaş