‘Analar ağlamayacak’ diye slogan atmak yetmiyor

BİR yıl evvel Türkiye’de yeni bir döneme girildi ama adı bile tam konmadı. Kimi “barış süreci” diyor, kimi “çözüm süreci”.

Haberin Devamı

Süreç iki kişinin dudakları arasında. Kimse ne olduğunu pek bilmiyor.
Bu muammada kadınların durumu iyice belirsiz.
Hele de kadınların ne yaşadıklarıyla ilgilenmeyen erkek bir Meclis’le...

*

Barış İçin Kadın Girişimi’nin (BİKG) amacı kadınların çözüm sürecine katılımını sağlamak.
Ülkenin her yanında kadınlarla konuştular. Siyasetteki kadınlarla buluştular. Yurtdışındaki örnekleri incelediler.
Ve ortaya bir Çözüm Süreci Raporu çıkardılar.
Bu rapordan görüyoruz ki, savaş söz konusu olduğunda kadınlar zafer peşinde koşmuyor, kalıcı ve cinsiyetçi olmayan bir barışa gözlerini dikiyor.
Ve kadınların dahil olmadığı bir barış mutlaka cinsiyetçi oluyor.

*

Kürt hareketine dahil kadınlar olaya hâkimler.
Siyasi partilerin mensubu kadınlar ise olayın ciddiyetinin hâlâ farkında değiller.
Türkiye’nin doğusu ve batısında yaşayan kadınların farkındalık düzeyi de aynı değil.
Örneğin Çanakkale’de bir kadın, savaş olduğunu samimiyetle ilk kez Siirt’te öğretmenlik yapan kocasıyla telefonda konuşurken anlıyor. Arkadan gelen uçak ve silah seslerinden.
Barış sözcüğünün içini ise sürecin ilanının ertesi günü, kocasının coşkulu halini görünce dolduruyor.
Batıda genel manzara böyle.

*

Haberin Devamı

BİKG’nin Lice, Dersim, Diyarbakır, Doğu Beyazıt, Ceylanpınar ve Nusaybin’de konuştuğu Kürt kadınlar ise endişeli ve öfkeliler.
Somut talepleri var.
En önemlisi güvenlik reformu.
Silah bırakan kadınların eve dönüşünü kolaylaştıracak düzenlemelerin yapılmasını istiyorlar.
Dil baskısı ve koruculuk kâbusları.
Kalekollar gündelik hayatlarını zehirliyor.
PKK çekildiğinden beri güvensiz bir ortamda yaşadıklarını söylüyorlar. Askerlerin gelip kendi çardaklarında oturmasından rahatsızlar.
Lice’de mesela, kalekolla belediye binası karşılıklı. Kadınlar eğitim gördükleri yerde askerle yüz yüze geliyorlar. Islık çalanı mı ararsınız, bıyığını buranı mı, hırlayan köpeğini göstere göstere geçeni mi...
Bu tavırlara maruz kalan kadınlar geçmiş travmalarını hatırlıyor; başlıyorlar o kalekollarda vaktiyle kadınların gördüğü zulümleri anlatmaya.
Anlattıkça yaşıyorlar.

*

Haberin Devamı

Buradan geliyoruz hakikat meselesine.
Savaştaki kadın hakikatlerinin tanımlanmasını istiyorlar.
Taciz, tecavüz suçlarının, faili meçhul cinayetlerin, kayıpların ve çocuk cinayetlerinin faillerinin bulunmasını ve yargılanmasını istiyorlar.
Zira bunlar tanımlanmaz, tazmin ve telafi mekanizmaları gündeme getirilmezse birilerinin içinde “Bunun için mi kendimizi bu kadar ortaya koyduk?” gibi kızgınlıklar oluşabilir. Bu kızgınlıklarla iş barışın bozulmasına kadar gider.
Lice’de bir kadın “Bizim için barış, 1993 ve 1994’teki köy yakmalarını devlet kabul etmeden başlamaz” diye boşuna demiyor.

*

Kadınların bu taleplerini erkek egemen süreç karşılayamaz. Karşılamaz.
Bu nedenle bu sürecin yasal bir çerçevesi oluşturulmalı ve kuruldu, komisyondu, süreç her ne mekanizmayla yürütülecekse, kadınlar orada en az yüzde 50’yle temsil edilmeli.
Ortada ciddi travmalar var. Bunların tazmin ve telafisi, karşılıklı güven tesisi olmadan helalleşme de olmaz.
Kadınların duyguları, hissettikleri ve beklentileri diğer her şeyden önemli.
Onların talepleri karşılanmadan bu barış ne toplumsallaşabilir ne de kalıcı olabilir.

Yazarın Tüm Yazıları