Paylaş
İSTANBUL’da bakanların, bakan çocuklarının, kamu bankası genel müdürünün ve bazı işadamlarının sanık durumunda oldukları “rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını” yürüten savcılar görevden alındılar.
Dosyaya yeni atanan savcıları peşinen zan altında bırakmak istemem ama bu bana yine Deniz Feneri’ni hatırlattı.
Deniz Feneri soygununu yıllarca soruşturup takip eden savcılar görevden alındıktan sonra yeni atanan savcı “suç vasfını” değiştirdi ve sanıkların daha az bir ceza ile kurtulabilmelerinin yolunu açtı.
Şimdi de aynısı olacak diye iddia edememem ama hükümetin yargıya müdahalesinin bütün kanıtları gözümüzün önündeyken, iyimser olmayı da başaramıyorum, kimse kusura bakmasın.
Bakanların başsavcıları arayıp “Dosyayı o adamdan al, başkasına ver” diye soruşturmaya müdahale ettiği, polisin savcılık ve mahkeme kararlarını uygulamadığı bir ülkede, bu değişikliğin hangi amaçla yapıldığını anlayamayacak kadar da saf değiliz.
Deniz Feneri soruşturmasının eski savcısı Abdülvahap Yaren’in dediği gibi, “Hırsızlar imparatoru soruşturmaları engelliyor, hem adamlarını koruyor, hem kendisine ulaşılmasını engelliyor”.
Zamanlama manidar olmasın diye mi?
BAŞBAKAN’ın “ucube” diyerek yıktırdığı Kars’taki İnsanlık Anıtı heykeli ile ilgili olarak, heykeltıraş Mehmet Aksoy’un, Başbakan’a karşı açtığı tazminat davasında yaşanan bir gelişme, Türkiye’de davaların neden yıllarca sürebildiğini gösteren örneklerden biri.
Mahkeme “ucube” kelimesinin anlamını Türk Dil Kurumu’na sormuş, TDK’dan yanıt gelmediği için de duruşmayı ileri bir tarihe ertelemiş.
Aksoy’un avukatlarının Dil Derneği’nden aldıkları “ucube tanımı” kabul edilmemiş.
Merak ettim, yargıçların odasında bir TDK Sözlüğü yok muydu? Yoksa internette arama motoruna, “TDK Büyük Sözlük” yazsalardı, kolayca ulaşabilirlerdi. TDK Sözlüğü de şart değil aslında, herhangi bir sözlük de iş görürdü. Hepsi benzer anlamlar veriyor çünkü.
TDK Sözlüğü, ucube kelimesini, “Çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan” diye tanımlamış.
İlhan Ayverdi’nin Misalli Büyük Türkçe Sözlüğü’ndeki tanım şu: “çok acayip, çok garip olan, görünüşü şaşkınlık veren kimse veya şey.”
Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ündeki tanım da şöyle: “şaşılacak denli çirkin olan, çok acayip şey. Yapısı kendi türünden canlılara benzemeyen canlı.”
Yani TDK’dan yazı beklemeye gerek yok, koskoca yargıcın bir sözlüğe bakıp okuduğunu anlayamayacağını düşünemeyeceğimiz için!
Yoksa yargıç bir sözlüğe bakıp hızla karar verirse “zamanlamanın manidar” karşılanacağından endişe ettiği için mi, TDK’nın yazısını beklemeye ve bu arada zaman kazanmaya karar verdi?
Paylaş