Paylaş
Almanya İçişleri Bakanı’yla özel bir sohbet yaptık...
Ve o Türkiye’yi tam 3 kez tebrik etti.
Birincisi şuydu:
“Türkiye’nin El Kaide’ye karşı verdiği mücadeleyi ve işbirliğini takdir ediyoruz.”
Bu cümle önemlidir.
Çünkü bu ifade Türkiye’yi, “El Kaide sempatizanı gibi göstermek isteyenlere karşı” iyi bir cevaptır...
Bu arada şunu anladım.
Demek ki Türkiye, El Kaide terörüyle mücadele ediyor.
Ama bunu davul-zurnayla açıklamıyor.
* * *
Şimdi izlenimime geçebilirim.
İçişleri Bakanlığı’na girerken ilk sorum şu oldu:
“Esas duruş” mu “esaslı duruş” mu?
Neden mi?
Çünkü kapısında ne bir polis ne de bir jandarma bekliyordu.
Öyle “esas duruş” falan da yok.
Çünkü demokrasinin “sahici duruşu” var.
Alman devletinin İçişleri Bakanlığı’ndan içeri girince bir kez daha anladım...
Avrupa Birliği zorlamaktan değil, ikna etmekten geçiyor.
Çünkü öyle polis, jandarma kulübeleri, kapıda bekleyen nöbetçiler, kırmızı halılar falan yok.
* * *
Tamam...
Salona girince kırmızı halı yerine bir başka kırmızı gördüm.
Ama o kırmızı renk, bakanlığın giriş salonunun duvarına asılmış olan yağlıboya bir tablonun kırmızısıydı.
Sanki İçişleri Bakanlığı’na değil “Düş İşleri Bakanlığı”na giriyorsunuz gibi.
Tablolar, heykeller, gravürler...
Üniformasız bir “İçişleri Bakanlığı”.
Ama ben biliyorum ki, dünyanın en kuvvetli güvenlik ve istihbarat ağlarından birisi olan Alman İçişleri, işte böyle bir salonun estetiğinde kuruluyor.
“Sahici duruş” dedim ya...
* * *
İlk sorusu şuydu:
“Yorgun musunuz? Kahve mi, çay mı alırsınız?”
Öyle zile basıp papyonlu garson çağırmalar falan yok...
Bir makam gücü hissetmiyorsunuz.
“Sahici duruş” dediğim de işte budur.
“Esas duruşla”, “esaslı duruş” arasındaki fark da işte budur.
* * *
Alman İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere ile uzun bir sohbet yaptık.
Sohbetin bütün detaylarını Avrupa Temsilcimiz Celal Özcan yazdı.
Ali Varlı fotoğrafladı.
Habercilik açısından kanımı tutuşturan cümle şuydu:
“Türkiye’nin El Kaide terör örgütü ile mücadelesini ve işbirliğini çok takdir ediyoruz.”
Bu söz, bir süredir Türkiye üzerinde estirilen “El Kaide rüzgârı” ve “El Kaide sempatisi” gibi “negatif imaj” ya da “kara propaganda” faaliyetlerini tümüyle ortadan kaldıran bir açıklamadır.
O yüzden önemsiyorum.
* * *
“Sahici duruş” dedim ya...
Bakanın 60. yaş günüydü.
Kendi elleriyle sıcak bir kahve ikram ettikten sonra dedi ki:
“Doğum günümde verdiğim tek randevu sizedir...”
Bunu bildiğim için bakana çok özel bir doğum günü hediyesi götürdüm.
Bunu salı günü yazmıştım.
Yani İstanbul’un iki güzel evladının alınterini ve “ruh telini” götürdüm.
Saffet Tonguç’tan İstanbul kitabı.
Sevan Bıçakçı’dan akik üzerine mine işlemeli kız kulesi.
O hediyeyi verirken Maiziere’ye dedim ki:
“Bildiğim kadarıyla bir Alman federal bakana en fazla 200 Euro değerinde bir hediye verebiliyorsunuz. Benim için çok zor oldu. Hem 60’ıncı yaş gününüzü kutlayacağım, hem size Türkiye’yi anlatan, İstanbul’u hissettiren bir hediye bulacağım. İstanbul öyle bir şehir ki hissiyatına paha biçilemez. O yüzden ben size iki dostumdan, paha biçilmeyen iki ‘alınteri’ getirdim. Sevan kardeşim İstanbul hayalini nakış gibi işler. Saffet kardeşim de o İstanbul hayalini bütün tarihiyle anlatır. Size mutlu yıllar diliyoruz.”
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ
Ne garip...
Alman İçişleri Bakanı’ndan özel bir demeç alırken biraz geri gittim.
O genç ve hırslı gazeteci Fatih Çekirge’nin yıllar önceki Ankara Temsilciliği günlerini hatırladım.
İki rakip alanda da temsilcilik yapmışım.
Sabah ve Hürriyet.
O günlerde gözümdeki her ışık haberdi.
Şimdi haberin insandaki ışığını da görebiliyorum.
Ve önceki gün bütün makamlarının ve sıfatlarının ötesinde en büyük haber...
O insanın yüzündeki sahici gülümsemeydi.
Esaslı duruş dediğim de budur zaten.
Gülümsemek...
Paylaş