Kaos olmasın

ANAYASA Mahkemesi’nin bir kararını hukukçuların ve özellikle AK Partili hukukçuların dikkatine sunmak istiyorum; Bülent Arınç’ın, Hayati Yazıcı’nın, Ahmet İyimaya’nın, Mustafa Şentop’un...

Haberin Devamı

Mesele şu: Meclis’teki HSYK teklifi yasalaşırsa, geçici maddelere göre, HSYK’daki bütün adalet müfettişlerinin, tetkik hâkimlerinin, bürokratların ve bütün hizmetlilerin görevi sona edecek!
Adalet Akademisi’nde de akademi başkanının, yardımcılarının, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin, genel sekreterin, akademide çalışan bütün hâkimlerin ve personelin yine görevi sona erecek!
Sonra ne olacak? Teknik ayrıntıya girmiyorum. Yerine göre, Adalet Bakanı’nın göstereceği bir kaç aday içinden HSYK Genel Kurulu, yahut doğrudan Adalet Bakanı ya da Bakanlar Kurulu atamalar yapacak...
Adaletle ilgili kurumlarda siyasi atamalar büyük ağırlık kazanacak.
Bunun ağır siyasi sakıncalarını anlatacak değilim; daha önce yazdım bunları. İktidar da bu siyasi sakıncaları zaten önemsemiyor.
Ben bugün Anayasa Mahkemesi’nin bir kararından bahsedeceğim ve nasıl bir hukuki ve kurumsal kaos doğabileceğine dikkat çekeceğim...

‘GERİYE YÜRÜMEZ’

Meclis’teki teklif bu haliyle kanunlaşırsa, HSYK’nın ve Adalet Akademisi’nin içi boşalacak, siyasi irade tarafından yeni isimlerle doldurulacak... Anayasa Mahkemesi iptal etse bile iptal kararı geriye yürümeyeceği için, bu kurumlar “uygun isimler”le yeniden yapılandırılmış, olmuş bitmiş olacak...
Bu kadar kolay olmayacağına dikkat çekmek istiyorum.
Bana da uzman bir okurum hatırlattı, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu hakkında 2001 yılında Ecevit hükümeti benzer bir kanunla, başkan hariç bütün BDDK üyelerinin görevine son vermişti. Muhalefet Anayasa Mahkemesi’nde dava açmamış, kanun kesinleşmişti. Fakat iş orada kalmadı...

İŞTE İÇTİHAT

Görevine son verilen üyelerden biri Ankara 7. İdare Mahkemesi’nde dava açtı, idare mahkemesi bu kanunu anayasaya aykırı bularak dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi.
İşte Anayasa Mahkemesi’nin 6 Nisan 2006 tarihli kararının, günlük dilimizle özeti:
-Kanunlar genel, soyut ve nesnel olmalıdır, belli bir statüye atanmış kişilerin, o statüler devam ettiği sürece, görevine son verilmesi hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
-İptal kararının geriye yürümezliği ilkesi, kişileri yargı yoluyla hak arama hürriyetinden mahrum edemez. Görevine son verilen kişinin dava açma hakkı vardır.
-Bu gerekçelerle kanunu oybirliğiyle iptal ediyorum... (Karar No: 2006/49)
Böylece kanunla üyelikleri iptal edilenler, mahkeme kararıyla görevlerine döndüler!

DEVLETTE DEVAMLILIK

Görülüyor ki, HSYK ve Adalet Akademisi’nde kadroları sıfırlayacak olan düzenlemenin anayasaya aykırılığına dair böyle bir emsal içtihat vardır... İptal kararı geriye yürümez ama kişilerin “hak arama hürriyeti” ortadan kaldırılamayacağı için, bu kişiler dava yoluyla statülerine dönebilirler!
Kaldı ki, HSYK ve Adalet Akademisi’nde görevlerine son verilenler, yargıçlardır! Herhalde “hak arama hürriyeti”ni ve bu içtihadı hepimizden iyi bilirler. Belki başka içtihatlar da vardır.
Şu tabloya bakın: HSYK ve Adalet Akademisi boşaltılacak, emsale uyan kişiler davalar açacak, zaman içinde geri dönecekler... Halbuki o görevlere hükümet atamalar yapmış olacak... Kim gidecek? Kim gelecek?...
İşte korktuğum ve hukukçuların dikkatini çekmek istediğim husus, bu kurumsal kaos ihtimalidir.
“Devlette devamlılık” ilkesi niye önemli, görüyor musunuz?
En azından bu geçici maddelerden vazgeçilmelidir.
Siyasi amaçlar hukukun önüne geçmesin. Öfke itidalin önüne geçmesin... İktidarlar için de salim yol, hukuk yoludur.

Yazarın Tüm Yazıları