Paylaş
Eski Vali Bey ve karısı, Richmond bölgesinde faaliyet gösteren işadamlarından hediye kabul etmek, borç istemek, rüşvet almak ve işadamlarının özel uçaklarıyla lüks seyahatlere gitmek ile suçlanıyor.
Kabul ettikleri hediyelerin, aldıkları “para yardımlarının” toplamı 165 bin dolar.
Bununla ilgili haber salı günü The Washington Post’ta yayımlandı.
Savcılığın hazırladığı iddianamede kanıtlardan biri “first lady”nin işadamlarından para istediği e–postaları.
Ayrıca New York’a bir “alışveriş gezisine” götürüldüğü de tespit edilmiş.
Oscar de la Renta’dan 11 bin dolarlık elbise, Louis Vuitton’dan 5 bin 685 dolarlık ayakkabı, Bergdorf Goodman’dan 2 bin 604 dolarlık giysi aldığı ve faturaların işadamlarınca ödendiği de biliniyor.
Vali Bey de ihmal edilmemiş tabii, bu geziden onun payına da gümüş bir Rolex saat düşmüş.
43 sayfalık iddianamede 14 ayrı suçlama var ve eğer mahkeme savcılığın kanıtlarını yeterli bulursa 30 yıla kadar hapis ile cezalandırılmaları söz konusu.
Yargılama süreci bugün başlıyor.
Orası Amerika tabii!
Kimse yolsuzlukların üzerini örtemiyor, savcıya “Suçlamalarını geri al yoksa fena yaparım” diyemiyor.
Savcı da haddini biliyor elbette. Bütün kanıtları toplayıp sanıkları mahkûm ettireceğinden emin olmadan elindeki bilgileri medyaya servis etmiyor. Kanıtları topluyor, iddianamesini yazıyor ve bunu ancak mahkemeye sevk ederken açıklıyor.
Suçlananlar masum olduklarını, mahkemede bunu kanıtlayabileceklerini söylüyorlar.
Herkes gibi sanıklar da biliyor ki mahkeme önyargılı olmayacak, delilleri inceleyecek, savunmalarını dinleyecek ve kararını ondan sona verecek.
Her yönüyle bize ne kadar uzak bir dünya
değil mi?
Anayasal düzene darbede son aşama
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel dönüşünde gazetecilere söylediklerinden anlaşılıyor ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu Adalet Bakanlığı’nın bir genel müdürlüğü düzeyine indirecek kanun TBMM’den çıkacak.
Bugün değiştirmek için rejim krizi çıkarmayı bile göze aldıkları kanunu da kendisi çıkarmıştı oysa.
Seçimlerden önce “sivil anayasa” sözü vermişti, o sözün yerine getirilmesi için kurulan anayasa yazım komisyonunda üzerinde büyük ölçüde mutabık kalınan HSYK ile ilgili madde ile de ilgilenmek istemiyor.
HSYK’yı, RTÜK gibi yürütmenin bir uzantısı haline getirecek bir Anayasa değişikliği öneriyor, bu kabul edilmeyince de “Ne yapalım istemediler” diyor.
Boğazına kadar yolsuzluk ve rüşvete batmış bir ülkede, bütün dizginleri tek tek eline almanın hesapları içinde.
Yapmak istediği şey, yargıyı düzgün işleyen bir kurum haline getirmek değil, kendisine bağlamak.
Böylece yolsuzluk soruşturmalarından kurtulmayı, beğenmediği herkesi elindeki yargı gücünü de kullanarak konuşamaz hale getirmeyi hedefliyor.
Bu yaptığının mevcut Anayasa’ya karşı bir tür darbe olduğu umurunda değil.
Rejimin çivilerini, kendi kişisel ikbal hesapları için yerinden oynatıyor.
Kaza değil boşvermişlik öldürdü
İSTANBUL’dan Muş’a giderken, buzlu yolda kayarak devrilen otobüste 21 vatandaşımız öldü.
Ateş düştüğü yeri yakacak ve bu rakam bir kuru istatistik olarak kayıtlara geçecek: “2014 yılında trafik kazalarında Türkiye’de şu kadar kişi öldü, bu kadar kişi yaralandı”!
Bu kazanın sorumlusu olarak şoför gösterilecek, otobüsü işleten firma ucundan kıyısından sorumlu tutulacak ve her şey kapanacak. Trafik kazalarında insanları öldürenler bugüne kadar ne kadar ceza aldılar ki bunlar da alsın.
Bu otobüs İstanbul’dan çıkıyor ve Muş’a kadar gidiyor. Yaklaşık 17 saatte alınan, yaklaşık 1500 kilometre yol!
Otobüsün ön tekerleklerinin kış koşullarına uygun lastikler olmadığını açıkladılar.
Yani, kış şartlarının ağır olduğu bir bölgeye giden otobüs İstanbul’da otogardan çıkarken kontrol edilmemiş!
Yol boyunca, kazanın meydana geldiği Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine kadar belli ki hiçbir denetlemeye de rastlamamış.
Oraya gelene kadar kim bilir kaç trafik ekibinin önünden geçti, kaç otogara girdi, mola verdi.
Buralardaki yetkililerin, trafik polislerinin hiçbirinin aklına otobüsün tekerleklerini kontrol etmek gelmemiş.
Sonsuz bir umursamazlık ve boşvermişliğin elinde esir olmuş ülkede yaşıyoruz.
Kamu görevlileri işlerini düzgün yapmıyorlar, yapmadıkları için herhangi bir yaptırım ile de karşılaşmıyorlar.
Böyle bir ülkede, öyle bir otobüsün buzda kayması kaza sayılmaz, normal olanı budur.
Merak ediyorum, hangi savcı bu ihmal ve boşvermişliği cezalandırmak için bir adım atabilecek?
Paylaş