Paylaş
“Bu milletin fertleri, ‘Sermaye yönetip, devlet içinde devlet olalım’ demediler” şeklinde konuştu Başbakan ve hemen ardından aynı özne üzerinden şöyle devam etti:
“Ananas cumhuriyeti kuralım demediler...”
Bu ananas meselesi Başbakan’ın konuşmasının içine nereden giriverdi diye merak edebilirsiniz. Yanıtlayalım.
* * *
Fethullah Gülen’in13 Ocak 2014’te internete düşen telefon tapelerini bilmeyenler için Erdoğan’ın bu sözleri son derece soyut, hatta garip bir konuşma olarak görünebilir. Kuralsızlığın hâkim olduğu üçüncü dünya rejimleri anlamındaki “muz cumhuriyeti” kavramının Türkçede yaygın bir kullanımı var. Ama “ananas cumhuriyeti” kavramının kullanımına galiba ilk kez tanık oluyoruz...
Fethullah Gülen’in telefon dökümlerini okumuş olanlar açısından Başbakan’ın buradaki ananas göndermesi hiç de öyle soyut bir ifade değildir. Burada kastedilen, Gülen cemaati tarafından Afrika’dan getirilip iş dünyasının İstanbul’daki bir büyük ailesine jest olarak gönderilen ananaslardır. Şifreyi bu şekilde çözdüğümüzde, Başbakan’ın imam hatiplilere kürsüden hitap ederken aslında Pennsylvania’ya açık bir dokundurmada bulunduğu hemen fark edilebilir.
Gülen’in bu konuşmalarının nasıl elde edildiği konusunda iki olasılık söz konusudur. Birincisi, dinlemenin yasal yollardan yapılmış olmasıdır. Bu takdirde Gülen ya da Türkiye’de konuştuğu muhatabının ya da her ikisinin telefonunun/telefonlarının hâkim kararıyla dinlendiğini ve kayıtların yasal dinlemeye erişimi olan kişilerce internete sızdırıldığını varsayabiliriz. Bu olasılık gerçekse, Afrika’dan gelen ananasların nasıl bir suç delili oluşturduğunu anlamak çok güç.
Ancak tahminler bu tapelerin daha çok yasadışı yollardan elde edildiği noktasında yoğunlaşıyor. Yine de dinlemedeki teknik beceri ve deşifre edilen konuşmaların seçkisinde karşımıza çıkan siyasi zekâ, pek amatörce bir çabaya işaret etmiyor. Devlet içi birimlerin yapmış olması muhtemel bir senaryodur.
Hangisi şık geçerli olursa olsun, telefon dinlemenin hükümetle cemaat arasındaki güç çekişmesinde açık bir silah olarak kullanılmakta olduğu tahminini pek yabana atmamak gerekiyor.
* * *
Gülen cemaatinin operasyonel kanadının geçmişte yasadışı telefon ve ortam dinlemeleri konusundaki kabarık sicili hatırlandığında, cemaatin bugün en tepe noktasında aynı yöntemin mağduru durumuna düşmüş olmasında kuşkusuz ironik bir durum var. Ancak asıl konumuz, yasadışı dinlemelerden kendisi de şikâyetçi olan Başbakan Erdoğan’ın gerektiğinde siyasi çıkarları açısından yasadışı kayıtlara atıf yapmaktan, bunlar üzerinden hasmına vurmaktan çekinmemesidir.
Erdoğan’ın ananas atfını görünce, bundan tam 5 yıl önce yakından tanıklık ettiğimiz bir başka olayı hatırladık. Doğan Grubu’na 2009 Şubat ayında astronomik ve haksız bir vergi cezası kesilmesinin hemen sonrasındaydı. Doğan Holding’in Başkan Yardımcısı Soner Gedik ile Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanı Mehmet Akif Ulusoy arasında bu cezayı konu alan bir telefon konuşması 25 Şubat 2009’da internet sitelerine düştü. Konuşmanın içeriğinde suç oluşturan hiçbir unsur yoktu.
Bu konuşmaların sızmasından iki-üç gün sonra Başbakan Erdoğan 4 Mart 2009 tarihinde verdiği bir radyo mülakatında vergi cezasıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken
bakın ne dedi:
“Ortaya bakın bir sürü şeyler çıktı.
Biliyorsunuz teknik
takibe takılmalar
vesaire, birtakım
gazetelerde yayımlandı, internet sitelerinde yayımlandı. Bunlar bizi rahatsız eden konular. Ve kimlerle ne bağlantısı kuruyor, bakın bunlar ortaya çıkıyor. Bunlar ortaya çıktıkça kim bilir geçmişte
neler oldu neler?”
Başbakan’ın burada kullandığı “teknik takip” ifadesi, yasal dinlemeleri anlatmak için başvurulan terimdir. Milliyet gazetesinin bu sözleri ertesi günü “Erdoğan’dan Telefon Dinlemeye İtiraf” manşetiyle duyurması üzerine Başbakanlık aynı gün bir açıklama yaparak, Erdoğan’ın bu sözleriyle “kimliği belirsiz merkezlerce yapılan dinlemeleri” kastettiğini duyurdu. Ama böyle de olsa, Başbakan “kimliği belirsiz merkezler”in yasadışı yollardan kaydettikleri dinleme kayıtlarını kamuoyuna yaptığı açıklamada kullanmakta bir beis görmemişti.
* * *
Yaklaşık üç yıl sonra 22 Aralık 2011 tarihinde Erdoğan’ın Ankara’daki evinin çalışma odasında yapılan aramada telefon dinlemede kullanılan bir böcek bulundu. Artık Başbakan da dinleme mağduruydu. Gizli kulaklar evinin içine kadar girmişti.
Aslında bütün bu hadiseler yan yana konup değerlendirildiğinde, ilkeli bir tutumun geliştirilmesi zamanının çoktan geldiği ortaya çıkıyor. Özellikle siyasilerin, siyasete meraklı cemaatlerin, daha doğrusu herkesin, yasadışı dinlemelere bir mücadele yöntemi olarak itibar etmekten vazgeçmek hususunda bir mutabakata varması gerekiyor.
Bütün örnekler gösteriyor ki, bu silah, onu kullanan herkesi günün birinde gelip vurmaktadır, aynen ananas, pardon muz cumhuriyetlerinde sıkça rastlandığı gibi...
Paylaş