Paylaş
İlk gece
AŞAĞIDAN Tansu’nun sesini duyduğumda, cumartesi bitmiş, pazar başlamıştı.
O verdi haberi...
“Nejat İşler’in durumu çok ağırmış...”
Bazı insanlar vardır, ne Tansu ne ben, belki de hiç karşılaşmamışızdır.
Kim bilir belki de orada burada teğet geçmiş, gitmişizdir.
O insanı, gıyaben tanımış, gıyaben sevmişizdir, varlığında değil, yokluğunda arkadaş olmuşuzdur...
Ne kadar sevdiğimizi de, acı bir haber geldiğinde, yine Allah’ın belası o gıyabi duyguyla hissederiz.
İçimizi ne kadar acıttığını, bizi ne kadar üzdüğünü...
İşte öyle bir anda ta şuramızda hissederiz.
Gıyabında kahroluruz...
Çaresizliğin en acı hallerinden biridir bu... Duygunuzu bir türlü vicahiye çevirememek...
* * *
Böyle anların bir iç sesi vardır... Zamanını bekleyen sessiz bir melek gibi gelir ve size seslenir.
Sadece kendimin duyabildiği küçücük ses, “Senaryoya bak” diyordu... “O bölümü bul, her şey orada yazıyor...”
Tolga Örnek’i aradım.
“Bana, ‘Kaybedenler Kulübü’nün senaryosunu gönderebilir misin” dedim.
Beş dakika sonra, Nejat’ın oynadığı harika filmin senaryosundan o satırları okuyordum.
Şimdi hayat mücadelesi veren Kaan’ın, yani Nejat İşler’in ve kaybeden yoldaşı Mete’nin o Şekspiryen tiradını...
Senaryo, Altıkırkbeş Yayınları’nın baş eseri gibi akıp gidiyordu.
* * *
-Mete: “Bazen gitmek ister insan...”
Kaan: “Bazen gider...”
-Mete: “Bazen gidemez.”
Kaan: “Bazen hiç gidememekten korkar...”
Kaan: “Bazıları sonsuz neşeye doğar.”
-Mete: “Bazıları sonsuz geceye.”
Kaan: “Bazen ölüyorsun.”
-Mete: “Bazen ölmüyorsun. Bazen bütün koşullar uygunken bile ölmüyorsun.”
Kaan: “Bazen kendinden uzaklaşmak istiyorsun.”
-Mete: “Bazen gidiyorsun ama hep dönüyorsun.”
Kaan: “Bazen ağlıyorsun bayağı.”
-Mete: “Bazen ağlayamıyorsun bayağı bayağı. Bazen Acıbadem’den bir taksiye biniyorsun. Kadıköy diyorsun. ‘Taksiyi çekip içsem mi’ diyor taksi şoförü sana, engel olamıyorum kendime, o kadar kötü ki. Bazen yüzüne bile bakamıyor. Bazen sen zaten içmeye gidiyorsun. Bazen çok ama çok içmek istiyorsun da içemiyorsun.”
Kaan: “Bazen bir kadın geliyor, oturuyor karşına ve ağlıyor.”
-Mete: “Kadınlar hep ağlıyor.”
Kaan: “Bazen bir kadın sana en çok korktuğun şey bir kadının gözyaşıdır diyor kendi adına. Sen dönüp bakıyorsun geriye doğru, vay canına diyorsun... Bazen birisi geliyor karşına oturuyor, ‘Eğer çok sevdiysen’ diyor, oysa ki bilmiyor çok sevmek de bir ana ait...”
* * *
Bir İkinci Yeni şiiri tadındaki o harika diyalog:
Kaan: “Işığı yanan pencerelere bak. Kime konuşuyoruz ki?”
Mete: “Yanlış pencerelere bakıyorsun. Karanlık olanlara bakman lazım.”
İkinci gece
Arkadaş, Allah hiçbirimizi standarttan ayırmasın
TESADÜFEN açık kalmış bir radyodan, tesadüfen bir şarkı çalıyor.
Cat Stevens “Oh very young”ı söylüyor.
Senaryonun en harika bölümlerinden birini okuyorum.
Bir dinleyici radyoya bağlanmış:
-Dinleyen: “Alo, iyi geceler.”
Mete: “İyi geceler sayın dinleyen. Sizinle yatmış mıydık”
-Dinleyen: “Hayır.”
Kaan: “Bu gece ne yapıyorsunuz?”
-Dinleyen: “Sizi dinliyorum. Nasılsınız?”
Mete: “Standart.”
-Dinleyen: “Ben de standart.”
Kaan: “Allah standarttan ayırmasın. Evet bu gece ne yapıyorsunuz?”
* * *
Cevabı ben veriyorum.
Ne yapacağız Nejat?
Yine uyuyamıyoruz işte, bir gece daha uyuyamıyoruz...
Yine açıp bir Ece Ayhan dizesi, iki Cemal Süreya, üç Küçük İskender derken sabahı ediyoruz.
Yine memleketin hali geliyor aklımıza, bu baskı, bu ceberut hava durumu...
Yine lanet okuyoruz vasatlığa, faşizmin sıradan ahlakına, üzerimize abanan ahlakçılarına..
Bir gece daha ölemiyoruz anlayacağın...
Standart yani...
Sonra “Allah standarttan ayırmasın” deyip üç-beş dakika uyumaya çalışıyoruz,
Bu ülkenin karartılmış, iğfal edilmiş, sıradanlaştırılmış gündemi bize üç-beş santimetrekare standart dışı arazi mi bıraktı ki, uzun eşek ve körebeden başka bir oyun oynayalım.
İki eli her saniye iki yakamızda, iki dudağı her saniye suratımızda, iki ayağı her salise evimizde, iki kulağı, iki gözü her gün yatak odamızda..
Yine de inadına mı yaşayalım...
* * *
Mete haklı be arkadaş...
Yanlış pencerelere bakıyoruz Nejat...
Karanlık pencerelere bakmalıyız. Karartılmış odalara, karartılmış ruhlara...
Sırf o sıradan gri muhafazakâr ahlakları rahatsız olmasın, bizi dikizleyip de, sonra yaşayamadıkları her şeyin hıncını, acısını bir kere daha bizden çıkarmasınlar diye...
Korkak bedenlerimiz, ödlek ruhlarımızla artık karanlıklarda kendi başımıza sevişiyoruz...
Standart yani arkadaşım..
Aktan kapkaraya geçmiş bu ülkede, beklediğimiz, umduğumuz tek şey, senin sağlık haberin..
* * *
Pazarı pazartesiye bağlayan gece...
Bülent Mumay tweet atıyor.
“Nejat İşler’in kan değerleri düzeliyormuş...”
Karanlık pencerede küçük bir ışık yanıyor..
İçimdeki o küçük ses yine sesleniyor.
Sessiz Allah “Kaybedenler Kulübü”nün bütün üyelerinin de Allah’ıdır..
Paylaş