Erdoğan ve kaba kuvvet kültürü

ÜZERİNDE duracağımız birinci olay, TBMM Genel Kurulu’nun 10 Kasım 2011 tarihindeki oturumunda meydana geldi.

Haberin Devamı

10 Kasım konuşmalarının yapılmasından sonra CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, grup önerileri hakkında söz alarak kürsüye çıktı. Ancak Genç’in kürsüye bir fenerle gelerek Deniz Feneri yolsuzluğundan söz etmeye başlaması AK Parti grubundan büyük tepki gördü.
Oturumu yöneten AK Partili Başkanvekili Sadık Yakut, önce Genç’ten feneri kürsüden indirmesini istedi, ardından konuşmasının uzaması üzerine sözünü kesmesi için uyardı. Genç bu uyarıyı dinlemeyince Yakut, “Hatibin konuşmasından men etmenizi oylarınıza sunuyorum” diyerek oylama yaptırdı. AK Parti çoğunluğunun oylarıyla Genç konuşmaktan men edildi ve mikrofonu kapatıldı. Genç, bu tutuma tepki olarak kürsüden ayrılmamakta direnince Yakut idare amirini göreve çağırdı.
Bu davet üzerine AK Partili İdare Amiri Çorum Milletvekili Salim Uslu, Kamer Genç’in yanına geldi ve kendisini hızla kürsüden itti. Sendeleyen Genç stenografların masasına çarptı. Bu sırada belini masaya vuran Genç yere düşmekten son anda kurtuldu.
Son tahlilde buradaki hadisede iktidar partisine mensup idare amiri, muhalefet milletvekiline karşı fiziki güç kullanmıştır. Burada önem taşıyan nokta, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2 gün sonra (12 Kasım) yaptığı bir açıklamayla Uslu’nun “görevini yaptığını” belirterek, aleni itme fiilini içeren bu hareketine onay vermesidir.
Erdoğan, bu açıklamasında şöyle dedi:
“Malum bir milletvekilleri var, Meclis kürsüsünü adeta işgal ediyor. Meclis Başkanvekili kendisini uyarıyor, çekinmiyor hâlâ devam ediyor. Bunun üzerine Başkanvekili, Meclis İdare Amiri’ni göreve çağırıyor. Meclis İdare Amiri görevini yaparken, ilk, oradaki yanlış fiili durum malum milletvekilinden geliyor. Tabii ki, idare amiri de görevini yapıyor.”

* * *

Haberin Devamı

İkinci olay, 11 Mart 2012 tarihinde meydana geldi. İlköğretimi yeni baştan düzenleyen 4+4+4 yasa teklifinin TBMM Milli Eğitim Komisyonu’ndaki görüşmeleri bir hayli elektrikli bir ortamda geçiyordu. CHP’nin engellemelerini aşmak üzere AK Parti toplantıdan bir saat önce yaklaşık 100 milletvekiliyle komisyon odasına çıkarma yaptı. Komisyona zamanında gelen CHP ve MHP’li milletvekilleri salona giremeyince arbede çıktı. Muhalefet salona girmek için kapıdan içeri doğru baskı yaparken, AK Partililer onları içeri almamak için milletvekillerini iterek dışarı püskürtme harekâtına girişti. Bu sırada ezilen, yerlere düşen ve tekmelenen milletvekilleri oldu. Bu kargaşa sırasında Komisyon Başkanlığı teklifin maddelerini gürültü içerisinde okuyarak oylamasına devam etti. Muhalefete söz verilmezken, komisyon iktidar çoğunluğunun oylarıyla 20 maddeyi tam yarım saat gibi rekor bir sürede kabul etti.
Başbakan Erdoğan, bu olaydan sonra 13 Mart 2012 tarihinde partisinin TBMM grup toplantısında “tarihi içerikteki” bu teklifi görüştükleri ve kabul ettikleri için komisyona, komisyon başkan ve üyelerine, tüm milletvekillerine “şükranlarını sunarak”, “gösterdikleri sabırlı, soğukkanlı ve sağduyulu tavırlarından ötürü kutladı”, “maruz kaldıkları saldırılardan dolayı da geçmiş olsun dileğinde” bulundu.
Burada iktidar partisinin sayıca üstün olmasının avantajından da yararlanmak suretiyle fiziki güç kullanarak muhalefeti engellediğini ve bu davranışın Başbakan’dan açık bir takdir aldığını görüyoruz. Böyle davranmaları yönündeki talimatı bizzat kendisinin vermiş olması muhtemeldir.

* * *

Haberin Devamı

Üçüncü örnek olay geçen cumartesi günü (11 Ocak) yaşandı. HSYK yasa teklifinin TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülmesi sırasında Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu komisyona katılıp konuşma yapmak talebini içeren dilekçesini vermek üzere başkanlık divanına doğru yürüdü. Kendisinin salonda bulunmasına itiraz eden bazı AK Partili milletvekilleri “Provokatör” diye bağırarak Eminağaoğlu’nun üzerine yürüdü. CHP’li vekiller de karşılık verince ortalık yine arbede yerine döndü. AK Parti Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, masanın üzerine çıkarak Eminağaoğlu’na tekme savurdu. Komisyon Başkanı Ahmet İyimaya toplantıya ara vermek zorunda kaldı. Eminağaoğlu TBMM’den doğruca hastaneye giderek beş günlük iş göremez raporu aldı.
Erdoğan ertesi günü İstanbul’da 12 Ocak tarihinde yaptığı açıklamada şöyle dedi:
“Komisyon çalışmalarında herhangi bir yetkileri olmadığı halde, dışarıdan gelenlerin ‘Konuşma yapacağım’ diye oraya girmesi ayrı bir yanlış. Senin orada bir defa konuşma yetkin yok. Sen kimsin? Bir defa haddini bil. Bunlar hukukçu filan değil. Bunlar bu işin militanı durumunda. Yaptıkları iş bu. Gelip oradaki o samimi havayı, oradaki çalışmayı engellemek ve böyle bir provokatör anlayış ile buralara geliyorlar o havayı da maalesef kirletiyorlar. Olay bu.”
TBMM Başkanı Cemil Çiçek ise sivil toplum kuruluşlarının da komisyon çalışmalarında konuşabileceğini açıklamıştır. Önem taşıyan nokta, buradaki hukuki tartışmadan çok, Başbakan’ın kendi partili milletvekillerinin sergiledikleri şiddet içeren davranışları onaylamasıdır. Bu tutumuyla Zeyid’in attığı tekmeyi de haklı bulmaktadır.
Görüleceği gibi Erdoğan, her üç konuşmasında da kaba kuvvete başvurulmasını meşru gösteren, onaylayan, bu yönüyle tekrarını teşvik eden bir tutum sergilemektedir. Bu tutum, kuşkusuz Erdoğan’ın demokrasi anlayışını tahlil ederken dikkate alınması gereken bir hasletidir.

Yazarın Tüm Yazıları