Tarih hortlaklarıyla tekerrür mü ediyor

DURUP dururken Hasan Sabbah’ı tedavüle soktuklarına göre “kim kimdir?” diye sormak geliyor içimizden.

Haberin Devamı

Haşhaşin.. Çok ağır bir itham.
Tayyip Erdoğan, 17 Aralık operasyonunu Büyük Selçuklu Devleti zamanında yaşananlara benzetip, “Haşhaşiler denilen, gözü dönmüş bir gizli örgütün, devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını tarihte de gördük” deyince zihnim birkaç yıl önce bir yaz tatilinde okuduğum ‘Alamut’ romanının satırları arasında gezindi.
Haşhaşiler, 1090 yılında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş dini tarikat ve siyasi bir örgüt.
Liderleri Hasan Sabbah, yoğun propaganda faaliyeti sonucunda geniş bir taraftar kitlesi toplayarak 1090’da Alamut Kalesi’ni ele geçirdi ve adı terörle anılacak olan Haşhaşî (Haşişî) örgütünü buradan yönetti.
Militanlarını Alamut Kalesi içerisindeki sözde cennet bahçelerinde şarap ve huri(!) ikramlarıyla motive ediyordu. Haşişî kelimesinin manası esrarkeş, esrar içen demekti.
Propagandanın işe yaramadığı yerde terörü devreye sokuyor ve yaratılan dehşetle Haşhaşîler’in nüfuz sahasını genişletiyordu.
Burada dönüp, ‘hizmet’ ya da ‘camia’ denilen bu yapının, Başbakanın ifadesiyle de ‘örgüt’ün resmine bakalım ve günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenlere soralım:
Böyle bir örgüt varsa, devletin yargısına, polisine, kılcal damarlarına kadar sızmasına nasıl müsaade ettiniz? Bu örgüt kimlere suikast düzenledi? Bu örgütün Hasan Sabbah’ı kimdir? Alamut’u nerededir?
Türk Silahlı Kuvvetlerine esrarkeşler mi tuzak kurdu?
Onlara “Ne istedinizse verdik” diyen siz değil miydiniz? Verdiklerinizi nasıl geri almayı düşünüyorsunuz? Hukuku yok ederek mi?
HSYK’yi RTÜK’leştirerek mi? Her partiye hakim ve savcı kontenjanları vererek mi?
Yargı bağımsızlığı dediğiniz bu mudur?
Yargı mensuplarımızı ve polislerimizi ‘haşhaşin’ diye tanıttığınız bu insanlardan nasıl ayırt edebileceğiz? Onlara nasıl güveneceğiz?
Hakimine, savcısına, polisine, memuruna bühtanda bulunan bir anlayışla baş başa isek, onunla nereye kadar?
Duruma baktığımızda; Sadece çivi çıkmamış! Sövesiyle birlikte kapı da uçmuş!
Mehmet Necati GÜNGÖR

Haberin Devamı

Özel jet yolcularının manifestolarına erişim engellendi

Haberin Devamı

Korku dağları sardı

RÜŞVET Operasyonu’nda tutuklanan işadamı Reza Zarrab’ın 22 Mart 2013 tarihinde dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve aralarında tutuklanan oğlunun da bulunduğu ailesi özel jetiyle umreye götürdüğü ortaya çıkmıştı. Haberlerin arkasından havalimanlarında özel jet yolcularının isimlerinin yer aldığı manifestolara erişim engellendi. Bir iddiaya göre de bu kayıtlar yok edildi. İsimlere tek erişim, pasaport kontrol sisteminden gerçekleştirilebiliyor. Bu sisteme de polisler kişisel şifrelerini kullanarak bakabiliyor. Kayıtlara hangi polis memurunun baktığı, girilen şifreden takip edilebiliyor.
Her ne kadar yurdışana çıkanların bilgilerine erişim engellenmiş olsa dahi, gidilen ülkelerde pasaport kayıtlarının olduğu sakın unutumasın.

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

CHP Antalya Milletvekili Av. Gürkut Acar’ın, Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı da kapsayan soruşturmada verilen tedbir kararlarının kaldırılmasını TBMM’ye taşıyarak, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a “Mahkemenin verdiği el koyma kararlarının, savcılar tarafından kaldırıldığı doğru mudur?” diye sorduğunu... GAZETECİ Saygı Öztürk’ün, Sözcü’de “AKP’nin Emniyette güç kazanmak için Fethullahçılara karşı Menzilci ve Süleymancılarla işbirliği yaptığını” yazdığını... CHP Milletvekili Kadir Öğüt’ün “Kadıköy sınırları içinde halihazırda eğitim veren 4 imam hatip okulu bulunduğunu, yakın çevrede erkek öğrencilerin gidebileceği bir devlet lisesinin olmadığı ve özellikle öğrencilerin yaşayacağı mağduriyeti dile getirmesine rağmen, Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınması ve mevcut okul binasının Kadıköy İmam Hatip Kız Lisesi’ne dönüştürülen okulla birleştirilmesi kararının alınmasının gerekçesi nedir?” diye sorduğunu...

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

“Devletin çatırdayan temelini kurtaracak, yeniden hukuk devletini ve yargının bağımsızlığını sağlayacak olan, milletimizin vereceği karardır.”
(Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu)

Sigaranın kötü bilançosu

HER 4 kişiden 1 kişi sigara içiyor. Günde 16 sigara için bir kişi ‘bağımlı’ sayılıyor. Yangınların % 5’i sigaradan kaynaklanıyor. Türkiye’de yılda 100-120 bin kişi sigara ve sigaraya bağlı hastalıklardan hayatını kaybediyor. Böyle devam ederse; 2013-2030 yılları arasında, 170 milyondan fazla insan hayatını kaybedecek. Başka bir deyişle 2020 yılında, her 3 kişiden 1 kişi sigaradan ölecek. Ülkemizde, yasalarımızın engellemelerine rağmen, 2 milyon kişi sigarayı bırakmıştır, ancak bu yeterli değildir.
Şemsettin TOPRAK- Kızılay Ankara Şube Başkanı

Haberin Devamı

Turizmci işadamı Fettah Tamince’den CHP’li Yıldıray Sapan’a yanıt

14 Ocak 2014 tarihli www.hurriyet.com.tr’deki köşenizde kaleme aldığınız “Milli Park-Sit Dinlemiyorlar” başlıklı yazınızı üzülerek okudum.
Değerli CHP Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’dan alınan bilgi doğrultusunda köşenizde yer alan yazının gerçekleri yansıtmadığını, bu sebeple kamuoyunun yanlış ve taraflı bilgilendirildiğini belirtmek isterim. Tahsis alanına ilişkin birkaç gündür hem şirketime hem de şahsıma yönelik devam eden yanlış yorum ve suçlamaların olduğunu sizin şahsınız nezdinde tüm kamuoyuna iletmek isterim. Öncelikle
tahsis alanının dile getirildiği gibi Phaselis Antik Kenti içinde yer almamaktadır.
Kesin tahsis işlemi; 14.10.2005 tarihinde, Güney Antalya Turizm Alanı kapsamındaki; Antalya, Kemer İlçesi, Tekirova Köye, Phaselis Mevkii, 8 No’lu özel parselde bulunan 180.009 m2 yüzölçümlü taşınmaz üzerinde turizm kompleksi gerçekleştirilmek üzere Ares Fasilis İnşaat Turizm Ticaret A.Ş. adına yapılmıştır. Bu tarihte arkeolojik sit sınırı tahsis alanına 500 mt, güney koyuna ise 1 km mesafe uzaklıktadır. Tahsise esas imar planında da görüleceği üzere 2005 yılı itibariyle sit alanı ile bir ilgisi bulunmamaktadır.
Tahsisten 7 yıl sonra 24.12.2012 kurul kararında Phaselis Kazı Başkanlığı’nca getirilmiş olan sit irdeleme çalışmasında sınır genişletilmiştir. Bu sınır genişletilmiş haliyle de Ares Fasilis tahsis alanını kapsamamakta, 180 bin metrekarelik alanına kuzeyden 18 bin metrekarelik (yüzde 10) kısmına girmiş bulunmaktadır.
Bu sebeple yapılan proje hazırlıkları da bu yüzde 10’luk alan dışında bırakılarak gerçekleştirilmiştir. ÇED talebi doğrultusunda tarafımızca yapılan Kurul başvurusunda bu husus dikkate alınmış, Kurul Kararı’nda da geri kalan 160 bin m2’lik kesimde sakınca görülmediği belirtilmiştir. Ayrıca kamuoyuna yansıtıldığı gibi tahsis kapsamı içinde yer alan bölgede 5 yıldızlı bir otel binası inşa edilmeyecek olup, bölgenin dokusuna uygun bungalov projesi gerçekleştirilecektir.
Ayrıca yine Sayın milletvekili Sapan’ın iddia ettiği üzere ÇED gerekli değildir raporunun verilmesine ilişkin de bilgiler doğruyu yansıtmamaktadır. Zira bildiğiniz üzere Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (ÇED) uyarınca hazırlanan proje tanıtım dosyaları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı e-çed yazılım portalı üzerinden Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne sunulmaktadır. İl müdürlüğü tarafından dosya incelenmekte olup, uygun ise projeyle ilgili olarak “ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR BELGESİ” verilmektedir. ‘ÇED gerekli değildir’ belgenin adıdır.
Tüm bu bilgiler ışığında kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi konusunda başta siz değerli gazetecilerimiz olmak üzere toplumun her kesiminin üzerine düşen görevler olduğuna inanıyorum.
Türkiye’de ve dünya genelinde geliştirdiğimiz ve halen geliştirmekte olduğumuz 50’ye yakın projemiz var ve hiçbir yerde çevre duyarlılığını gözardı ederek hareket edebilme lüksümüz yok.
Özellikle işimizin özünü oluşturan ana unsurun misafirlerimize sunduğumuz çevre olduğu düşünülecek olunursa, ithamların ne denli çelişkili olduğu sanırım daha net anlaşılacaktır. Türkiye’den çıkmış ve dünya markası olma yolundan emin adımlarla ilerleyen, Türk turizmini ve misafirperverliğini dünyaya tanıtmayı misyon edinmiş bir girişimci olarak hiçbir şekilde ne ülkemizde ne de dünyanın herhangi başka bir köşesinde çevreye olan duyarlılığımıza gölge düşürecek bir faaliyet içinde olmamız mümkün değildir.
Bu sebeple gerek şahsımın, gerekse şirketimin objektif habercilik ilkeleriyle değerlendirilmesi konusunda hassasiyetinizi rica eder, ilginiz için şimdiden teşekkür ederim.
Fettah TAMİNCE

11 yıllık dönem sona eriyor

4 Aralık’ta Cafe Siyaset internet sitesinde yazmış ve “Savaşta iş dünyası nasıl etkilenecek, TUSKON’da endişeli bekleyiş” demiştik. Altını da doldurmuştuk. Bakalım neler söylemiştik:
“Patlak veren AKP-Cemaat’e savaşında iş dünyasında neler olabilir. Malum AKP’ye yakın işadamları MÜSİAD’da, Cemaat’e yakın işadamları da TUSKON’da örgütlü. TUSKON’un kendi sitesindeki bilgilere göre ülke çapında yayılmış 7 ayrı bölgesel iş dünyası federasyonunun oluşturduğu TUSKON, 2005 yılında İstanbul’da kuruldu. TUSKON bünyesinde, Türkiye genelinde, 80 ilde 202 işadamı derneği faaliyet gösteriyor. Ayrıca binlerce üyesi mevcut.
(...) Çok önemli sektörlerde, Cemaat, iş dünyası aracılığıyla yer alıyor. Bu sektör, Cemaat’in önemli gelir kaynaklarından birini de oluşturuyor. Yani TUSKON’a indirilecek bir darbe, Cemaat’in mali kaynaklarına da büyük darbe sayılacak. Bu nedenle Cemaat’in işadamlarına yönelik bir hamle savaşı sertleştirecektir.
Bu işadamlarının gelişmeleri gergin bir şekilde seyrettikleri malum... Bir taraftan önlerini açabilecek bir hükümet, diğer tarafta bugüne kadar gelmelerinde önemli bir katkısı olan Cemaat. İki arada bir derede kaldıkları ortada. Ancak büyük çoğunluğun Fethullah Gülen’e bağlı kalacağı kesin.”
Akın İpek’in cesaretini diğerlerinde göremedik.
Altına da “Savaşın Enerji Boyutu”nu eklemiştik. Orada da Fatih Baltacı’yı, Akın İpek’i, Ahmet Çalık’ı yazmıştık. Cemaate yakın bu işadamlarını hatırlatmıştık.
Sırasıyla önce TUSKON hedefe oturdu, ardından da enerji “dev”leri.
Hükümet Akın İpek’e taaruz etti, diğerleri sırada.
Bu isimlerin AKP iktidarında ihale alma dönemlerinin bittiği açık.
Akın İpek cesurca safını netleştirdi. Sonuçta Akın İpek, bu güce savunduğu Hoca’sı sayesinde kavuştuğunu biliyor ve vefasını gösteriyor. Şaka yapmadan söylüyoruz. Bu davranış takdire şayandır. Ancak Ahmet Çalık ve bu hafta internete düşen Fetullah Gülen’in ses kaydında adı geçen Fatih Baltacı henüz, kendilerine büyük güç, para kazandıran cemaatlerine destek veren bir çıkış yapmadı. Neden sessizler, neden İpek gibi cesur davranmıyorlar merak ediyoruz.
Bundan sonrası ne mi olacak?
Tayyip Erdoğan’ın dünkü grup konuşmasında çok sert vurgular yapması, artık geri dönülmez bir yola işaret ediyor. Türkiye yeni bir döneme giriyor ve anlaşılan Türkiye’nin son 11 yılına damgasını vuran bazı aktörler, önümüzdeki dönemde yer almayacak. Ekonomisinden siyasetine, sosyal yaşamından bürokrasisine bir çok yapıda önemli değişiklikler olacak.
Bekleyip görmek lazım.
Erdal KESKİN

Sarıgül ile Yavaş arasında ne fark var

Ankara ‘ideolojik’ İstanbul ‘hizmet’

CHP Ankara’yı kazanma stratejisinin en önemli ayağı Mansur Yavaş’ı henüz alana çıkartamadı; Bunun temel nedeni henüz önemli ilçe belediye başkan adaylarının belirlenmemiş olması…
Bütün CHP tabanının enerjilerini parti içi yarışa odakladığı bu süreç gerek CHP’ne gerekse Mansur Yavaş’a ağır faturalar çıkaracak gibi görünüyor; bu çok açık gerçeği Genel Merkez Yönetimi’nin görememiş olması ayrı bir trajedi… Henüz mülteci, misafir çekingenliğini atamamış, örgüte yabancı, hatta zıt bir siyasetten devşirme bir aday ve tamamen parti içi yarışa odaklanmış bir örgüt, belirsiz bir süreç ve hızla akan zaman.
Bu noktada İstanbul ve Mustafa Sarıgül sürecinin farklı işlediğini burada belirtmekte yarar var; çünkü Mustafa Sarıgül CHP Gençlik Kolları’ndan gelen, örgüt bilgisine ve kültürüne hakim bir aday, onun alana çıkması ve start vermesine İlçe Belediye başkan adaylarının belirlenmemiş olması ciddi bir negatif etki yaratmaz, nitekim seçim kampanyasını son hızla sürdürüyor ama Ankara öyle mi? Elbette hayır!
Hatta şunu bile söyleyebiliriz; Ankara seçmeni ideolojik, İstanbul seçmeni hizmet odaklı oy veriyor... CHP Ankara aday belirleme takvimini bu gerçekleri göz önünde bulundurarak ivedilikle tamamlamalıdır. İlçe Belediye başkan adayları örgütle Mansur Yavaş arasında bir katalizör görevi yapmalıdırlar, kol kola el ele görüntüleri behemehâl vermelidirler, bu süreç geciktikçe ortalama seçmenin algısında Mansur Yavaş ve CHP bütünleşmesi gecikecek ve zorlaşacaktır.
Ankara’da Yenimahalle ve özellikle Çankaya, Kılıçdaroğlu’nun en önemli liderlik sınavıdır.
Burada yapılması gereken sermayeden değil halktan, hanedanlardan değil emekten, solcu, belediyeciliği bilen, dürüst, namuslu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun güvenini yüzde yüz kazanmış, kendisi gibi bir halk çocuğuna Çankaya’nın anahtarını teslim etmesidir. Aksi halde ‘saltanat’ algısına yol açacak her hareket, Gökçekleri daha da sevindirecektir. Sürecin gecikmesine neden olan Çankaya adayının belirlenmesi, Ankara’nın Melih Gökçek’ten ve AKP den kurtarılması şansını ortadan kaldırmamalıdır.
Ankara’da CHP’nin Mansur Yavaş kararının Melih Gökçek’te ve AKP‘de ciddi tedirginlik yarattığı bir gerçektir. Yavaş’ın, Beyaz TV’de yayınlanan eski görüntüleri de CHP’lileri elbette üzmüştür ama ‘Gökçek’in gitmesi’ özlemi CHPlileri Yavaş’ın arkasında daha da kenetlendirmiştir...
Engin BALIM

Yazarın Tüm Yazıları