Paylaş
Bir uzlaşma ihtimalinin belirmesi elbette olumludur, bunun için iktidarı da muhalefeti de teşvik etmek gerekir.
Hukuki bakımdan ortada iki somut öneri var: Biri Başbakan’ın RTÜK modeli... Öbürü, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda partilerin benimsediği model; yani Hâkim ve Savcılar için ayrı kurullar olacak, kurul üyelerini belirli adaylar arasından parlamento “beşte üç çoğunlukla” seçecek.
Sırayla görelim.
PARTİ KONTENJANI
RTÜK için partilerin kontenjanı var, partilerin tespit ettiği isimler Meclis’te ‘seçiliyor’, daha doğrusu formalite olarak onaylanıyor. Bu modeli yargı yönetimine taşımak çok sakıncalıdır.
Bu model benimsenirse, evvela, Yargıtay ve Danıştay’da parti kontenjanlarına göre adaylar ortaya çıkacak, partilere yakınlık ve uzaklık açısından seçimler yapılacaktır!
İkincisi, Yargıtay ve Danıştay’da parti kontenjanlarına göre ‘seçilen’ adaylar, Meclis’te de seçilebilmek için liderlerin ve parti yönetimlerinin desteğini almaya çalışacaklardır. Yürütme ve yasama koridorlarında lobi yapan yargıçlar tablosu!
Bir de siyasi kültürümüzün nasıl çatışmacı olduğunu hatırlayalım, bu model yargıyı politik kamplara bölme riskini taşımaktadır.
Başbakan bu modeli önermeden önce ben şöyle yazmıştım:
“HSYK’da ‘partiler kontenjanı’ oluşmasına yol açacak bir model getirilirse, siyasi hastalığımız olan aşırı kutuplaşmayı HSYK’ya taşımış oluruz.” (Hürriyet 4 Ocak)
YARGI DENETİMİ
RTÜK modelinde çoğunluk partisi, tabiatıyla, RTÜK yönetiminde de çoğunluğa sahiptir. Olabilir, çünkü RTÜK nihayet idari bir kuruldur, kararları da yargı denetimine tabidir; şikâyeti olan mahkemeye başvurur.
Halbuki HSYK veya kurulacak olan Hâkimler Kurulu ile Savcılar Kurulu idari nitelikli değildir; “yargı yönetimi”yle görevlidir. Onun içindir ki, anayasal olarak “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre” kurulmak ve çalışmak zorundadır. İşte bu sebepten, HSYK’da RTÜK’teki gibi parti kontenjanları asla olmamalıdır; bu bir...
İkincisi, RTÜK kararları yargı denetimine tabidir, demiştik. Hâkim ve Savcı kurullarının kararları ise denetime kapalıdır. Yargı denetimine açsanız bile, HSYK’nın kararını denetleyecek olan yargıç, yine HSYK’nın müfettişleri tarafından teftiş edilecektir! Eşyanın tabiatına aykırıdır bu.
Halbuki RTÜK’e karşı mahkemeye giderseniz, mahkemeyi RTÜK müfettişleri teftiş edecek değildir!
UZLAŞMA MODELİ
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda partilerin uzlaştığı bir metin var: Teknik ayrıntıya girmiyorum, Hâkim ve Savcı kurulları ayrılacak... 11 üyeli Hâkimler Yüksek Kurulu’nun 5 üyesi parlamento tarafından profesörler ve avukatlar içinden seçilecek... Bunlara evet diyorum.
Fakat kalan 6 üyeye gelince... Adli ve idari yargıdan toplam 18 yargıç aday seçilecek, bunların 6’sını yine Meclis beşte üç çoğunlukla seçecek. Model böyle.
Meclis’in beşte üç çoğunlukla seçim yapması, bizim siyasi kültürümüzde partileri “tarafsız aday” arayışına mı yöneltir; yoksa “senin adayın, benim adayım” pazarlığına yönelterek RTÜK benzeri bir uygulamaya mı dönüşür?!
Ben bu modele de sıcak bakmıyorum.
DOĞRUSU NE?
Benim savunduğum model, 2010 referandumunda da savunduğum modeldir:
“Yargı kurulu üyelerinin önemli bir çoğunluğu bizzat yargı tarafından seçilmelidir. Kurulun demokratik meşruiyetini sağlamak amacıyla kalan üyeleri üstün hukuki niteliklere sahip kişiler arasından parlamento seçmelidir.” (Venedik Komisyonu, Adli Atamalar Raporu, Paragraf No: 29)
Yargı içinde yapılacak seçimlerde organize grupların üstünlük sağlamasını önlemek için “bir kişi bir tek adaya oy verir” kuralı kabul edilmelidir.
Yargının güvenilirliği ancak “bağımsız” ve “tarafsız” ve de AİHM’nin evrensel hukuka kazandırdığı bir terimle yetki alanı içinde “etkin” olmasına bağlıdır. Modelleri bu üç kavram açısından düşünmeliyiz.
NOT: Dünkü yazımda geçen Kayseri Ticaret Odası terimini Kayseri Sanayi Odası olarak düzeltiyorum.
Paylaş