Paylaş
Sayın Babacan, “paralel devlet, yargı darbesi” gibi kavramları kullanmasa da, yargıda normal dışı bir “yapılanma” olduğunu söylüyor. Şu sözlerini ciddiye alıyorum:
“Bir işadamı, yargı içerisindeki bir yapı tarafından hedef olarak alınabiliyor, mal varlıklarına tedbir uygulanabiliyor. Bu tamamen o yapılanmanın kendi amaçları doğrultusunda olabiliyor, çok vahim bir durum.”
Dosya içeriğini bilmediğim için kesin bir şey diyemem. Ancak piyasa ekonomisine ve yargının tarafsız olması gerektiğine inanmış biri olarak diyebilirim ki, yargı ticari hayat üzerine böylesine ağır kararlar alırken yüz defa, bin defa düşünmelidir.
Sadece adalet değil, ekonomi de zarar görür.
Fakat bir de madalyonun öbür yüzü var...
HÜKÜMETİN AMACI
Hükümetin amacı bağımsız ve tarafsız yargı mı, yargıyı denetim altına almak mı? Bu şüphe de adalete ve ekonomiye zarar verir, hatta çok daha fazla!
Kaldı ki hükümetin piyasaya siyasi müdahaleleri de oluyor. Bankacılıktan vergi denetimine kadar kamu erkinin siyasi amaçla kullanıldığını gösteren işlemler az değil, basında okuyoruz. Kayseri Ticaret Odası’nın “28 Şubat gibi” diyerek eleştirdiği uygulamalardır bunlar.
Daha önemlisi, iktidarın, Cemaat’i “temizlemek” gerekçesiyle yargı yönetimini yürütmeye bağlamak istemesidir! Bunu da “kanun tasarısı” usullerine uymadan Meclis’e sunduğu kanun teklifiyle yapıyor: Hâkim ve savcıları denetleyen müfettişler Adalet Bakanı tarafından atanacaktır! Teftiş sonuçlarıyla ilgili nihai kararları da Adalet Bakanı, yani yürütme erki verecektir!
Bugün Adalet Akademisi’nin 31 üyesinden 8 üyesini Bakan tayin ediyor, teklifte bu 22’ye çıkacaktır!
Ayrıntıya girmiyorum, yürütme erkine bağımlı bir yargı tablosudur bu.
ÇİN’DE YARGI REFORMU
Yürütme erkine bu kadar bağımlı bir yargı yönetimi ile toplumda huzur, ekonomide yatırım güvenliği sağlanabilir mi?!
Komünist Çin’de 2006’da başlayan yargı reformu gelişmelerini izlemeye çalışıyorum. Bendeki son bilgi, Reuters’in 29 Ekim 2013 tarihli bültenidir. Çin Yüksek Mahkemesi bir genelge yayınlamış:
“Anayasaya dayalı yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce azim ve sebatla uygulanması, her türlü yerel ve kurumsal kayırmacılığa karşı konulması...”
Böyle tavsiyelerden oluşan uzun bir liste.
Bizde ise Adli Kolluk Yönetmeliği’ni Adalet Bakanı değiştiriyor, HSYK’nın genelge çıkarma yetkisi kaldırılıyor!
GERİ GİDİŞ
Yargıda bir düzenleme gerekiyor, bu açık. Fakat iktidar, iyi çalışılmamış, AB ilkeleri hiç düşünülmeden alelacele kaleme alınmış bir teklifle yargıyı yürütmeye bağımlı hale getirmek istiyor.
2010 referandumuyla ve ardından çıkarılan 6087 Sayılı HSYK Kanunu’yla yargı bağımsızlığı genişletilmişti; bütün AB İlerleme Raporları’nda bu gerçek belirtiliyor. Bugün ise aynı iktidar, 12 Eylül’ün kurduğu eski HSYK düzenini, yani müfettişlerin ve adli bürokrasinin Bakan’a bağlı olması sistemini geri getirmek istiyor. AB’den de tepkiler geliyor.
Bunun yasalaşması adalete de, ekonomiye de Cemaat görüntüsünden daha fazla zarar verir.
Cumhurbaşkanı Sayın Gül ve Meclis Başkanı Sayın Çiçek’in teklifte düzeltmeler yapılması için girişimlerde bulundukları yönünde haberler var. Yargıya yürütme gölgesinin düşmesiyle meydana gelecek güven tahribatı konusunda, ekonominin başı olarak özel bir etkiye sahip olan Sayın Babacan da uyarılarda bulunursa, umarım, en azından tahribat hafifletilebilir.
Paylaş