Kanıtla o zaman Hüseyin Çelik

“Ben öyle komplocu bir adam değilim.”

*

Ardından da şunları söylemiş:
-İkinci dalga operasyonunda mallarına tedbir konulan kişilere bakıyorsunuz, üçüncü havaalanını yapacak ekip.
-Bu üçüncü havaalanı, Avrupa’da birilerini rahatsız etti.
-Eğer İstanbul’daki üçüncü havaalanı bittiğinde Frankfurt’un pabucu dama atılacaksa orada durup düşünmemiz lazım.
-Ayrıca devlet, bu işadamlarına para ödemedi ki işin içinde yolsuzluk olsun.

*

Yani diyor ki Hüseyin Çelik:
-İşadamları yolsuzluk falan yapmadı, onlara iftira atılıyor.
-Avrupa’da birileri “İstanbul’a çok büyük havaalanı yapılıyor” diye rahatsız oldu.
-Avrupa’da birileri düğmeye bastı.
-Savcıları harekete geçirdiler, operasyon yaptırmaya kalktılar.
-Yetmedi... Mahkemeyi harekete geçirdiler, işadamlarının mallarına tedbir kararı koydurdular.

*

Hüseyin Çelik’e göre...
Savcılarımız ve mahkememiz Avrupa’da birilerinin emrinde...
Daha da kötüsü...
Savcılarımız ve mahkememiz, “Avrupa’da birileri” adına resmen ülkeye operasyon çekiyorlar, memlekete kazandırılmak istenen bir büyük hizmete engel oluyorlar.
Kısacası savcılar da vatan haini, mahkeme de vatan haini...

*

Hüseyin Çelik, “Ben öyle komplocu bir adam değilim” dediğine göre...
Elinde mutlaka bu korkunç ithamının kanıtları vardır.
O zaman Hüseyin Çelik elindeki kanıtları ortaya koymalıdır.
-Savcıların ve mahkemenin “Avrupa’da birileri” tarafından sevk edilip yönetildiklerini kanıtlamalıdır.
-Savcıların ve mahkemenin, ortada herhangi bir yolsuzluk olmadığı halde sırf “İstanbul’a Frankfurt’tan daha büyük havaalanı yapılmasın” diye tertemiz masum işadamlarına musallat olduklarını kanıtlamalıdır.
-Savcıların ve mahkemenin “memlekete kazandırılacak bir büyük hizmeti”, sırf “Avrupa’da birileri istemiyor” diye engellediklerini kanıtlamalıdır.
-Savcıların ve mahkemenin vatan hainliğini yaptığını kanıtlamalıdır.

*

Kanıtlamalıdır ki...
Sağcısı, solcusu, ulusalcısı, liberali, İslamcısı, milliyetçisi... Yani bütün bir millet el birliğiyle çöksün bu savcıların, bu mahkemenin üstüne...

*

Hüseyin Çelik’in önünde iki yol var:
-BİR: Ya iddialarının kanıtlarını ortaya koyacak...
-İKİ: Ya da “Ben komplocu bir adamım” diyecek...
Memleket idaresi, çocuk oyuncağı olmadığına göre başka türlüsü kurtarmaz.

Bülent Ersoy kapanınca mırıldandığım cümleler

-NE yani? Şimdi bu da “paralel mevlithan” mı oluyor?
-Bayılıp düştüğünde 17 Aralık olmuştu, kapanması hangi büyük operasyonların habercisi acaba? Hafazanallah!
-Sözlerini Fethullah Gülen’in yazdığı bir ilahi de “şov”da yer almış... Keşke Bülent Ersoy, hükümet ile Cemaat’i barıştırsa da borsa tavan yapsa...
-Bakalım “Babaannelerimiz gibi örtmemiş, örtü şekli tam siyasal simge” diyen çıkacak mı?
-“Sordum sarı çiçeğe” ilahisini okumadı... Çatla da patla Sarıgül...
-Türkiye nereden nereye geldi... Artık televizyonlarda başörtüsüyle şov bile yapılabiliyor... Allah razı olsun Başbakanım...
-Ateyizler! Hadi bunu açıklayın.
-Bize Amerika’nın bir oyunu mu bu/Aldı Cemaat’i verdi bunu...
-Farkında mısınız: Gündemi artık sadece Bülent Ersoy değiştirebiliyor.
-Korkarım “beddua” tuttu.

Ankette sorulmayan soru

GENAR anket yapmış.
Sabah gazetesi de yayınlamış.

*

Bir şey demiyorum.
GENAR’dır yapar, Sabah’tır yayınlar.

*

Ama bir mevzu var kafama takılan.
Ankette CHP’lilere sormuşlar:
“Cemaat ile CHP ittifak içinde olursa siz bu ittifaka oy verir misiniz?”
CHP’lilerin yüzde 74.4’ü “Hayır” cevabını vermiş.

*

Keşke o CHP’lilere şöyle bir soru daha sorsalardı:
“Cemaat ile CHP ittifak içinde olursa oyunuzu AK Parti’ye verir misiniz?”
Acaba hangi cevabı alırlardı?

En pespayesi sensin şebelek

-DÜN “Zekeriya Öz bir kahramandır” diyordun, bugün “Zekeriya Öz cuntacının tekidir” diyorsun.
-Dün “Şike yaptı Fenerbahçe” diyordun, bugün “Şike davası yeniden görülmeli” diyorsun.
-Dün “Yeni HSYK ile devrim yapıldı devrim” diyordun, bugün “HSYK derhal lağvedilmeli” diyorsun.
-Dün yaltaklandığın savcı ve polislere, bugün giydiriyorsun.
-Dün kanatlarının altına girmeye çalıştığın Cemaat’e, bugün demediğini bırakmıyorsun.

*

Yazı yazdığın gazetenin nasıl çıktığı belli değil.
Ahmet Çalık bırakmış gitmiş, yeni gelenlerin malları tedbirde...
Nasıl yürütüldüğü, kimin tarafından finanse edildiği belirsiz bir gazetede habire sağa-sola çirkef atıp duruyorsun.

*

Artık “şebelek” kelimesi bile seni anlatmakta yetersiz kalıyor.
Çünkü senin bu yaptıklarını şebelekler bile yapmaz.

Şafak, Avcı ve ip

YENİ Şafak gazetesinde Ali Bayramoğlu’nun cezaevindeki Hanefi Avcı’yla yaptığı röportaj yayınlandı.
Daha doğrusu Yeni Şafak, Hanefi Avcı eliyle Cemaat’in ipliğini pazara çıkarmış oldu.

*

Ama durun bir dakika!
Daha dün aynı Yeni Şafak gazetesi, aynı Hanefi Avcı’nın ipliğini pazara çıkarmamış mıydı?

*

Şu başlıklar Yeni Şafak’ta atıldı:
-Hanefi Avcı’nın sol terör örgütüyle bağlantısı işte böyle
deşifre edildi.
-İşte Hanefi Avcı’nın cevap veremediği sorular.
-Örgüte yardımdan cezaevine...
-Hanefi Avcı’nın kod adı: Süleyman.

*

İşlerine öyle geldiğinde:
Cemaat eliyle Hanefi Avcı’nın ipliğini pazara çıkarıyorlar.
İşlerine böyle geldiğinde:
Hanefi Avcı eliyle Cemaat’in ipliğini pazara çıkarıyorlar.
Bütün bunlardan bize de bir “seyir zevki” düşüyor.