Paylaş
Teklif yasalaşırsa bütün adliye müfettişleri, HSYK’daki bütün tetkik hâkimleri ve bütün personelin görevi sona erecek, bunların yerine Adalet Bakanı yenilerini atayacak!
Teklifteki “Geçici 4. madde” aynen böyle.
Evet, hâkim ve savcılar, artık Bakan tarafından görevlendirilen müfettişler tarafından teftiş edilecek! Haklarındaki son kararı da yine Bakan verecektir!
Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmez mi? İptal etse, hatta yürürlüğü durdursa bile durum değişmeyecek! Çünkü teklif yasalaştığı anda HSYK kadroları boşalmış olacak, bir-iki gün, hatta belki birkaç saat içinde yürütme erkinin atayacağı yeni isimlerle doldurulacak!
Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümeyeceği için, oluşturulan yeni kadro öylece devam edecektir.
12 EYLÜL DÖNEMİ
Tarihimizde benzeri var mı? 12 Eylül darbesinden önce Hâkimler Yüksek Kurulu ve bir de Savcılar Yüksek Kurulu vardı. 12 Eylül Anayasası bunları bir tek HSYK haline getirmişti. Fakat kurumların içi bu şekilde boşaltılmamış, kadrolar birleştirilmişti sadece.
12 Eylül’ün yaptığı iş, kadro boşaltmak değildi, üye yapısını oligarşik hale getirmekti.
Bu oligarşik yapı değişsin, “AB standartlarına göre” geniş tabanlı ve çeşitli olsun diye 2010 referandumunu desteklemiştim.
Şimdi iktidarın teklifi, anayasayla belirlenen üye yapısını hemen değiştirmiyor fakat müfettişleri ve kadroları sıfırlayıp yeniden yapılandırmayı amaçlıyor.
28 ŞUBAT DÖNEMİ
Haziran 2000’de, Ecevit hükümeti, askerlerin talebiyle, “irticacı memurların ayıklanması” için bir Kanun Hükmünde Kararname hazırlamıştı. “Aykırı halleri şayi olan” yani otorite tarafından uygun görülmeyen hâkimler, savcılar, kamu görevlileri “iki müfettiş” raporuyla görevden atılacaktı!
12 Eylül’ün kurduğu oligarşik HSYK da bunu destekliyordu.
Günlerce eleştirmiştim, on üç yıl önce yazdıklarımdan birinde şöyle diyordum mesela:
“İki müfettiş raporuyla falanca hâkim ya da savcının yahut memurun ‘aykırı hallerinin şayi olduğu’ belirtilerek kıyımlar yaptırılacak...
Bu Kanun Hükmünde Kararname hukuka aykırılığın ötesinde bir skandaldır. Muğlak suçlamalarla bürokrasi ve adliye felce uğrayacaktır.” (Milliyet, 1 Ağustos 2000)
Başlangıçtaki liberal konuşmalarından dolayı benim de desteklediğim Sayın Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanı olarak bu kararnameyi imzalamayı reddetti, direndi, bu kıyım gerçekleşmedi.
AK PARTİ DÖNEMİ
AK Parti iktidarının reformlar döneminde, 2010 referandumunda yeni HSYK kuruldu, adliye müfettişleri ve adliye bürokrasisi boşaltılmadı, doğru bir kararla Bakanlıktan alınıp HSYK’ya devredildi. Böylece hem devlette devamlılık sağlanmış hem hâkim ve savcıların denetlenmesi Bakanlığın etkisinden kurtarılmıştı.
2010 tarihli AB İlerleme Raporu’nda aynen şöyle yazıyordu:
“Hâkim ve savcıların performansını değerlendiren adalet müfettişleri bundan sonra Adalet Bakanlığı’na değil, HSYK’ya rapor verecektir; böylece HSYK görevlerini siyasi müdahale riski olmaksızın yerine getirebilecektir.”
Aynı iktidar şimdi tam tersini yapmak istiyor!
Müfettişler ve adli bürokrasi sıfırlanacak, yürütme erki tarafından yeniden kadrolaştırılacaktır! “Teftiş Kurulu” da Bakan’ın yetkisi altında olacaktır.
Dahası, belli bir prosedür içinde, HSYK üyesini “istifaya davet” ve istifa etmiş sayma yetkisi Bakan’a verilmektedir!
Dün övgülerin geldiği AB’dan bugün ağır eleştiriler geliyor.
Teklifin yasalaşması, “kuvvetler ayrılığı”nın zedelenmesi falan değil, ortadan kalkması olur.
Peki “paralel yapılanma”yı ne yapmalı? Başka bir yazı konusu.
Paylaş