Paylaş
“Güzel şeyler” Bütçe Komisyonu’nda açığa çıkıyor. Oraya bir tasarı geliyor, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri” ile ilgili. Bu tasarıya interneti denetim altına alacak maddeler yerleştiriliyor:
1- Anahtar kelime engelleme sistemi yoluyla internetten erişimi sınırlamak kolaylaşıyor. Örneğin, YouTube’un içinde anahtar kelimeler nedeniyle sakıncalı bulunan bir videoya Türkiye’den erişilemeyecek. O anahtar kelimeyi kim belirleyecek belli değil.
2- Daha beteri: Her bireyin internette faaliyeti, hangi siteleri gezdiği, hangi kelimeleri aradığı, sosyal ağlarda neler yaptığı kayda alınacak ve o kayıt bir-iki yıl saklanacak.
3- Hükümet kontrolünde “birlik” kuruluyor, erişim sağlayıcılar buraya zorunlu olarak üye olacak.
Madem çağımız “iletişim çağı” ve en önemli iletişim aracı internet, o zaman çek bir sansür internete.
Neden “Aile Bakanlığı” ile ilgili tasarıda? Tasarının genel gerekçesinden bir cümle bu soruyu karşılıyor:
“Aileyi, çocukları, gençleri, internet dahil, elektronik iletişim araçlarının suiistimal edilmesi suretiyle uyuşturucu alışkanlığı, cinsel istismar, intihara sürükleme ve benzeri kötü alışkınlara teşvik eden yayınlardan korumak için...”
Haydi, kolay gelsin.
Başka hangi davalar
ERGENEKON, Balyoz, Poyrazköy, askeri casusluk davalarının yanı sıra, Tatlıses’e saldırı, şike, Ankara Sauna Çetesi, Mehmet Ağar, KCK, Devrimci Karargâh, KCK’ya giren avukatlar ve gazetecilerle ilgili davalar.
Yeniden yargılama sürecinde aktif rol alan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu Odatv’ye yazdığı yazıda:
“Bizim çözümümüzün kapsamına sadece kamuoyunda konuşulan birkaç dava girmiyor, antidemokratik olduğu TBMM’ce kabul edilmiş özel yetkili mahkemelerde görülen her dava giriyor” diyor.
Hangileri olabilir? Yukarıda saydığım belli başlı davalarla birlikte, özel yetkili mahkemelerin baktıkları tüm davaların yeniden görülmesi söz konusu.
Yeni sayfa
DOĞAN Medya Grubu’nda en eski üç-beş gazeteciden biri benim, 24 yıl geride kalıyor, 1989 Aralık-2014...
Hürriyet’te ise on bir yıl geride kalıyor. On bir yıl boyunca ekonomi sayfalarında yazıyorum. Bugünden itibaren bu sayfada haftada dört gün.
İhsan Sabri Çağlayangil’in anıları aklıma geliyor, “Kader Bizi Una Değil, Üne İtti”. Burada “ün” böbürlenme değil, düşündüren bir deyim.
Paylaş