Paylaş
“İşlevsiz” milletvekillerinden olmayacağını ekliyor.
Ve ısrarla, “Balbay dili”nin altını çiziyor. “Güler yüzlü ciddiyet”. İhtiyacımız olanın bu olduğunu söylüyor. Pazar başlayan Mustafa Balbay röportajı bugün de devam ediyor...
İçerideyken, “Gazeteciler yeteri kadar izlemiyor davaları...” diye düşündünüz mü?
-Daha yoğun izlensin isterdim. Ama gazeteler aynı hukuksuzluğu her gün yazamazdı. Ben de gazeteciyim. Türkiye’de en güçlü gündem konusunun bile üç gün ömrü var. Bilemedin on gün. Bir de dağ başındaki Silivri’ye gitmek zordu...
O yüzden mi, günlük yazılara ve kitaplara ek olarak, bir de mahkemeyi anlatan tiyatro oyunu yazdınız...
-Evet. İnsanlar görsün istedim. Anadolu’da oynasın. Öyle de oldu. Şu an 60. oyunu oynuyorlar. Artvin’e gittiler, Gümüşhane’ye gittiler, Edirne’ye gittiler. Pazar günü de Eskişehir’deydiler. Devam ediyor...
Siz kendinizi hâlâ gazeteci olarak görüyor musunuz?
-Bundan sonra, önce siyasetçiyim. Eli kalem tutan siyasetçi. Gazeteci olarak ülke sorunlarını dile getiren Balbay’ın devamında, ülke sorunlarına çözüm arayan bir Balbay var. Kimileri, milletvekillerinin “işlevsiz” olduğunu düşünüyorlar. Meclis’in duvarlarının içinde kalırsanız öyle. Ama ben halkın içinde olacağım, halkı dinleyeceğim. Nitekim öyle de yapıyorum. On ilçeden teklif aldım. Müthiş bir enerji yakaladım. Ertuğrul Özkök, “Aykırı Sorular”da, “Belki de önümüzdeki dönemde gerekli olan Balbay’ın dilidir!” dedi. Ben de böyle düşünüyorum...
Nasıl tanımlarsınız “Balbay’ın dili”ni?
-Mesela, Başbakan’la karşılaştığımda elini sıkıp ona diyeceğim ki, “Sayın Başbakan, şiir okuyan adamdınız, bildiğini okuyan adam oldunuz”! Sözünü ettiğim “güler yüzlü bir ciddiyet”. Siyaset anlayışım bu olacak.
Bu değişimin sebebi ne...
-Gerilimin puan arttırdığına inanılan bir siyaset var. Bense toplumun her kesimiyle uzlaşma arıyorum...
‘Paralel devlet’te
‘Para-devlet’te de düşmanım yok
“Başbakan’la küslük olmaz” da dediniz…
-Benim şu anda Türkiye sınırları içinde, “düşmanımdır” diyeceğim kimse yok. Bu duyguyla siyaset yapacağım…
“Paralel devlet”te de mi yok...
-Hayır yok. “Para-devlet”te de yok. Görüşüne katılmadığım var, yanlış bulduğum var ama düşmanım yok...
İçerideyken de böyle düşünüyor muydunuz?
-Böyle denmez biliyorum ama diyorum, “Yattığıma değdi” diyebileceğim 4 kitap okudum içeride: 1- Mevlana’nın “Mesnevi”si. 2- Hacı Beştaş Veli’nin “Velayetname-i”si. 3- Firdevs’in “Şahname”si. 4-Yunus Emre’nin “Divan”ı. Gerçekten olağanüstü kitaplar. Ders çalışır gibi okudum. Resmen onlarla, hemhal oldum. İçerideyken, nasıl bir milletvekilliği yapmak istediğim üzerine de düşündüm. Şimdi bu düşüncelerimi hayata geçiriyorum, Homeros büyük abim olur, Evliya Çelebi’nin de cebinde büyüdüm...
Karınıza da böyle oyuncaklı, güzel laflar ediyor musunuz?
-Zaman zaman. Sonu hep “karım”la biten şiirler yazdım mesela, “çı-karım”, “ya-karım”, “ba-karım...”
ÖNÜMDE 3 YOL VARDI
“Çıkış”ın provasını yapmış mıydınız?
-Elbette. Belki 50 defa. Önümde üç yol vardı, ya hiç konuşmadan karıma sarılıp, eve gidecektim ama bunun bana yakışmayacağını düşündüm. Ya öfkeli konuşacaktım, kendi tabanımın büyüsüyle intikam almak istercesine, cevap verecektim. Ya da mağdurluğumu kötüye kullanmayacak, bunu öne çıkarmayacak, bir daha bunların yaşanmaması için Türkiye’nin olabildiğince geniş kesimlerini kucaklayabilecek bir konuşma yapacaktım. Ben üçüncü şıkkı tercih ettim. Siyaseti de bu yönde yapmaya çalışıyorum...
ÖZGÜVENiM ARTTI
4.5 sene önce hapse giren Balbay’la, çıkan arasında ne fark var?
-Özgüveni daha artmış bir Balbay var. “Şu kadarını yaparım, ötesini zorlamam” dediğim sınırlarım vardı gazetecilikte de. Şimdi kalmadı. Yelpazeyi genişlettim. “Siyasette ille de bir yere geleyim” gibi bir duygum yok ama toplumun bana yönelik bir ilgisi oluştu, buna iyi cevap vereceğim, yüksek perdeden cevap vereceğim. Ben “Yeni bir Türkiye kuracağız” diyorum.
Kendinizi “kahraman” gibi hissediyor musunuz?
-Hayır ama kendimi çok şey yapacak biri gibi hissediyorum.
Eşinizin en çok neyiyle gurur duyuyorsunuz?
-Direnci, mücadele gücü, bana ve çocuklarına olan bağlılığı. Üçünü birleştirdi Gülşah!
Evlilik de bir “sınav” veriyor değil mi?
-Evet. Bu sınavda çakanlar da oluyor. Önümde ne hayatlar değişti. Yargılamıyorum, hayat bu, her şey olabilir. Gülşah, gazetecilik eğitimi almış, siyaset biliminde yüksek lisans yapmış biri. Buna rağmen evlendiğimizde, “Kokteyllere bile gelmek istemiyorum. Seni evde yaşamak istiyorum!” dedi. Ama her şey insanlar için, benim geride durmam, onun önde olması gereken bir hayat geldi önümüze. Gülşah önce büyükelçiye gidecek, sonra avukata gidecek bir şeyler soracak, ertesi gün okula gidip çocuklarımızın durumunu öğrenecek, sonra görüşe gelip benim temiz gömleklerimi ve içliklerimi getirecek. Hakkını ödeyemem, her şeyi de yaptı!
Paylaş