Paylaş
Belli ki Başbakan’ın pazarlık olarak algıladığı arabulma çabaları olmuş.
Yazılı, altı da imzalı uzlaşma teklifleri gelmiş. Mektubun adresini, sahibini açıklamadı ama kendisine okutulduğunu söyledi. İşaretler Pensilvanya’ya çıkıyor.
Teklif, dershaneler ve devlet kadrolarına atamalarla ilgili...
Başbakan, tayinlerin prosedüre tabi olduğunu, dershaneler konusunda ise gerekeni zaten yaptıklarını hatırlattı.
Herhangi bir pazarlık karşılığında, paralel örgütlenmenin devlet içindeki varlığına göz yumamayacağını üstüne basa basa anlattı.
Çok kararlı görünüyordu. Pazarlık masasına oturmayacağını alenen söze döktü. Gerilimin düşmesinden ve havanın yumuşamasından yana gerçi. Bunu telaffuz ettiğini duyduk.
Yatıştırıcı tutumları olumlu karşılıyor. Ama taviz vermeye yanaşmıyor, pazarlığa niyetli değil...
* * *
Dolmabahçe’deki buluşma, tek cümleyle bir ‘Ne varsa sorun, söyleyelim’ toplantısıydı.
Başbakan Erdoğan, ilgili bakan ve genel başkan yardımcılarıyla birlikte kalabalık bir medya ve kanaat önderleri heyetinin önüne çıktı.
Hem görüntü hem içerik itibariyle, ‘Verilmeyecek hesabımız yoktur’ demiş oldu.
Uzakdoğu seyahati için bir haftalığına yola çıkmadan hemen önce üstelik...
4 saat boyunca konuşulan yegane konu, Başbakan’ın ‘17 Aralık Komplosu’ dediği süreç ve yansımalarıydı.
Komplonun olası siyasi, hukuki ve ekonomik sonuçları etrafında döndü bütün söyleşi.
Başbakan, duruma hakim olduğu, süreç üzerinde tam kontrolü sağladığı, dizginleri ele aldığı intibaı verdi.
Rahat ve kendinden gayet emindi...
Sık sık mesai arkadaşlarına söz verdi, kendilerini ilgilendiren hususları aydınlatmalarını istedi.
Yolsuzluk operasyonuna, ‘Hükümeti sandık dışı yollarla devirmeye dönük bir yargı darbesi’ dedi.
Devlete sızmış paralel bir örgüt tarafından yapıldığını söyledi.
İddiaların soruşturulmasına açık ama karalayıcı manipülasyonlara tepkiliydi.
Oğlunu ve bakanlarını örgüt elebaşısı, kendisini de örgütler örgütünün en tepedeki lideri gibi gösteren şemalar çizildiğini... Uluslararası mahkemelerde aklanmış eski aile dostları iş adamı Yasin El Kadı’yla oğlunun görüşmesini bile suçmuş gibi lanse ettiklerini... İddiaların abukluğuna örnek verdi.
Hatay’daki TIR olayının da aynı yapının işi olduğunu açıkladı. MİT yasasına atıfla, o TIR’ı arama hakkının savcıda olmadığını belirtti... Suriye’de, sadece ABD ile BM’nin de tanıdığı meşru muhalefete yardım ettiklerini vurguladı.
Peki kavga yatışır mı derseniz...
Başbakan, cemaat medyasındaki yumuşamayı olumlu buluyor ama yeterli görmüyor.
‘Paralel devlet’in üstüne gitmeyi de cemaatle ilşkilerin dışında bir mesele gibi ele alıyor.
Olayların iç yüzünden bihaber samimi cemaat kitlesini, ‘paralel devlet’ dediği örgütten ayrı tutmaya ihtimam gösterdiğini de not edelim.
Cemaatle iyi geçinirken bu örgütle irtibatı sabit olanları tasfiye etmekte, komploya bulaştığı belirlenen kadroları devletten temizlemekte kararlı... Ön çalışmanın sonuna gelindiğini de saklamıyor, operasyonun eli kulağında.
* * *
Başbakan, iki de haber verdi.
Bir, yeniden yargılamaya ilişkin yeni bir düzenleme gündeme gelebilir, buna açık...
İkincisi, yargı vesayetini önlemeye dönük de bir hazırlık yapılıyor. Bunu, münkünse muhalefetle değilse AK Parti olarak hayata geçirecekler. Çarşambaya açıklanacak...
Meydanlarda gördüğü ilgiden memnun, halkın gelişmeleri doğru ve sağlıklı değerlendirdiğine inanıyor.
Kavganın özünde siyasi olduğunu, millet iradesini hedef aldığını ve 30 Mart’ta sandıkta sonuçlanacağını tekraren ifade etti.
Son sözleri, vesayet girişimleriyle mücadelede “Düne göre daha güçlüyüz” oldu.
Benim son izlenimimse, sözün bittiği yerdeyiz...
Paylaş