Paylaş
İktidar için ‘iyi’ olanla, karşıtları için ‘iyi’ olan o kadar zıddiyet halinde ki maalesef ‘ortak iyi’yi kaybetmek üzereyiz.
Böyle büyük enerjilerin biriktiği siyasi fay hatlarının üzerinde yeni bir seneye giriyoruz.
2014 yılında Türkiye’nin önündeki en büyük tehlike, siyasi kutuplaşmanın daha artması, fay hatlarında biriken enerjilerin kontrolden çıkması ihtimalidir; Allah korusun...
2014 yılında Türkiye’nin önünde bir şans da var: Fay hatlarını daha fazla germemek, siyasi ortamı yumuşatmak... Kısaca, politik sınıfımızın siyasi olgunluk göstermesi... Maalesef bu ihtimal hayli zayıf görünüyor.
ÖFKELER TRANS HALİNDE
Politik sınıf terimini özellikle kullandım. Çünkü kutuplaşmayı bu kadar tırmandıran sadece liderler değil. Partiler tepeden tırnağa öfkeli... Taraftar kalemler liderler kadar, hatta daha öfkeli! Birçok gazete savaş bülteni gibi çıkıyor, taraftar kitleler linç istiyor...
Nihayet siyaset meydanına “kefen” gösterisi de girdi!
Komplo teorileriyle beslenen öfkeler adeta ‘trans’ halinde... Hakkaniyet, itidal, analitik düşünce, realite ve evrensel hukuk değerleri bile siyasi öfkeler altında eziliyor.
“Bizim taraf”ın hiçbir kusuru, hiçbir vebal ve sorumluluğu yok!
“Karşı taraf”ların en ufak bir haklılığı, dinlenmesi gereken hiçbir sözü yok! “Söyletmen, vurun!”
HUKUK ARADA KALDI
Kavgayı durdurmak için araya girenlerin dayak yemesi hali, Türkiye’de sık sık hukukun başına geliyor. Savcıya, hâkime, mahkemeye, hatta yüksek yargı organlarına dayak atmayan tek liderimiz kalmadı! Siyasette nasıl öfkeyle birbirlerine hücum ediyorlarsa, yanlış buldukları bir karar olduğunda da yargıya öyle hücum ediyorlar.
“Yanılmazlık Allah’a mahsustur”. Liderler hatasız olabilir mi? Yargı da hata yapar, yargıda da kasten yanlış hareket edenler olabilir. Bunlar elbette eleştirilir, hatta kınanır, itiraz yollarına gidilir...
Fakat böyle yapmıyoruz. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay... Siyaseten işimize geldiğinde “melek”, siyaseten işimize gelmediğinde “şeytan” ilan ediyoruz! Kurumların kararlarını “Evrensel hukuka göre şöyle...” diye eleştirmek yerine “Kahrolsun” çığlıklarıyla karşılıyoruz. İşimize geliyorsa “Yaşa, var ol” diye alkışlıyoruz.
Bu öfkeyle, savaşan ordulara dönüşmüş bu particilik anlayışıyla 2014 yılında iki seçim yapacağız, 2015 yılında bir seçim daha!
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Demokrasinin sağlıklı işlediği, hukuk değerlerinin yerleştiği gelişmiş toplumlarda da siyasi kutuplaşmalar, öfkeler, yolsuzluk olabilir, oluyor da...
Fakat orada kavgaları sınırlayıp istikrarı koruyacak iki faktör vardır:
Sosyolojik açıdan ideolojiyle değil, ‘iyi yönetim’ olgusuyla hareket eden geniş bir orta sınıf vardır. Siyasetin kutuplaşmasına mani olur...
Kurumsal açıdan, toplumun çok geniş kesimleri yargının bağımsız ve tarafsızlığına güvenir, yargı bu güveni verir.
Biz bu iki açıdan da yeterli ‘gelişmişlik’ düzeyine ulaşmadığımız için, öteden beri, kolayca politika orta sınıfa hükmedebiliyor... Yargı ise ya politikanın etkisiyle ya da kendi yetersizliğiyle aynı düzeyde güven veremiyor.
Türkiye’de yine de kavgada araya girebilecek tek faktör hukuktur.
2014 yılında ben kalemimi savaşan siyaset ordularının kılıcı yapmayacağım, her zaman olduğu gibi, itidali, liberal demokrasiyi, evrensel hukuku, yargının tarafsız ve bağımsız olmasını bütün siyasetlerden üstün tutmak için çalışacağım.
Paylaş